5 yıl sonra Arap ‘Baharı': Fırsat nasıl kaçtı?

  • 26.01.2016 00:00

 Ortadoğu tarihinde “dün” önemli bir gündü. Bundan beş yıl önce yani 25 Ocak 2011'de göstericiler Tahrir Meydanı'nda ilk büyük protestolarını gerçekleştirdi. Mısır “Arap dünyasının kalbidir”. Mısır'da “demokrasi” isteyenler sarsılmaz sanılan Mübarek rejimini sarsınca kelimenin tam anlamıyla bütün dünya sarsıldı.

Hepimiz Arap “Baharı”nı büyük bir heyecanla karşıladık. “O zaman” gelmiş miydi? Arap otoriter rejimleri yıkılmaktaydı. Bundan sonra demokrasi güç kazanacaktı. “Kokuşmuş düzenler yıkılacaktı” ve sonunda bölgede işler daha iyiye gidecekti. Pek çok insan uzun süredir beklenilen “o zamanın” yani değişimin başlangıç anının geldiğini sanmıştı.

Beş yıl sonra Ortadoğu'ya bakınca karşımızda yıkılmış, harap olmuş bir bölge var. Büyük beklentilerle karşılanan Arap “Baharı” ile başlayan süreç Ortadoğu'yu bir harabeye çevirdi. Peki neden böyle oldu? Bugün zamanı geriye sarabilsek ve Suriye'de, Libya'da insanlara sorsak sonu felaketle bitecek bu süreci başlatmak isterler miydi?

Popüler olarak “Arap Baharı” diye adlandırılan sürecin bir felaketle sonuçlanmasında pek çok rol oynadı. Ancak bunlardan belki en önemlisi şudur: Elitlerin uzlaşmazlığı, bireysel ve grup çıkarları için en küçük konularda bile bir araya gelememeleri! Şüphesiz demokrasi sabahtan akşama kurulamaz. Arap “Baharı” denilen sürecin kısa zamanda bir Arap demokrasisi var etmesi beklenmiyordu. Ancak süreç bu kadar “berbat” ve kimi yerlerdeki örneklere bakarsak “insanlık dışı” sonuçlanmayabilirdi.

Bugün Yemen bir yangın yeri ise, Suriye bir yangın yeri ise bu “Ortadoğu elitlerinin” yeteneksizlikleri ve hırsları yüzündendir! Maalesef, siyasal, dinsel ve sosyal elitlerin “paylaşmayı bilmemesi” Ortadoğu'yu bir cehenneme çevirdi. Açık yazmak gerekirse Ortadoğu'nun pek çok ülkesi “ülkesinin çıkarları için bireysel çıkarları bir kenara itebilecek” elitler üretemiyor. O nedenle pek çok Ortadoğu eliti “ülkemi yakmaktansa davamı yakarım” demek yerine “davamı yakmaktansa ülkemi yakarım” diyor. Peki bu nasıl mümkün oluyor? Bu sorunun cevabı çok basit: Pek çok Ortadoğulu siyasal, sosyal ve dinsel elit için “davam olmazsa zaten ülkem kalmayacak” yanılsaması var. İnsanlar kendileri ve davaları olmadan da ülkelerinin var olmayı sürdüreceğine inanmıyor. Bu, şüphesiz büyük bir yanılgı.

 Tunus örneğinde şunu gördük: Bir tane adamın sadece bir tane elitin uzlaşmacı tavrı bir ülkeyi, bir ulusu ateşten koruyabilmektedir!

Burada şunu hatırlamak gerekiyor: Gruplar, kitleler yüz binlerce kişiden oluşur. Elitler bu gruplar adına konuşur, diğer gruplarla diyalog kurar. Eğer elitler arası diyalog kurulmazsa bu gruplar birbiri ile konuşamaz. İnsan doğasının gereği kalabalıklar birbiri ile konuşamıyor! Kalabalıklar “liderlere”, “sözcülere” velhasıl türlü “elitlere” konuşmak için muhtaçtırlar. Kritik nokta da bu zaten: Eğer elitler uzlaşmayıp kavga edince peşlerindekiler de kavga ediyor. Arap “Baharı” neden felaketle sonuçlandı sorusunun nedeni de basit olarak budur: Uzlaşmaz ve inat etmeyi seven elitlerinin peşinden giden kalabalıklar, bölgeyi bir cehenneme çevirdi.

Beş yıl sonra Arap “Baharı” örneği Türkiye için de bir ders niteliğinde. Türkiye'deki elitler de uzlaşamaz ise benzer sonuçlar yaşanacak. Bugün elitler uzlaşamadığı için Kürt kadınlar ellerinde beyaz bayraklarla doğdukları şehirlerde ölülerini taşımaya çalışıyor. Yine elitler uzlaşamadığı için dünyanın 4. Endüstri Devrimi'ni tartıştığı bir zamanda hâlâ demokratik bir anayasamız yok. Hem Türkiye hem Ortadoğu “kaybetmeye razı” ve “uzlaşmayı bilen” elitlerine “kavuşuncaya” kadar para, kan ve zaman boş yere akmaya devam edecek.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums