Savaş düzenine geçilirken

  • 16.02.2016 00:00

 Ortadoğu'da artık ülkeler bir “savaş düzenine” geçti. Paktlar, bloklar hatta olası cepheler bile belirlenmiş durumda. Benim jenerasyonum Irak Savaşı ile büyüdü. Şimdiki Türkiye jenerasyonu Suriye savaşı ile büyüyecek.

İlk Rusya'ya bakmak gerekiyor çünkü burada kritik aktör elbette Rusya. Rusya, geçen yazdan itibaren Suriye krizine daha doğrudan karışarak bu sorunun “doğasını değiştirmiştir”. Bunu gözden kaçırmamak gerekiyor. Rusya Başbakanı Medvedev, geçen hafta bir konuşmasında “kara harekâtı savaş anlamına gelir” dedi. Suriye'de birçok grup birbiri ile çatışıyor. Ancak bunlar son tahlilde “çatışma”. Bildiğimiz anlamda savaş ise Rusya ile çıkabilir. Konvansiyonel savaşın bir alt düzeyinde süren ve şiddetlenen çatışmalar Rusya'nın kararı ile bildiğimiz savaşa evrilebilir.

Rusya'nın büyük bir Soğuk Savaş sonrası stratejik paradigma peşinde olduğunu çok iyi görmek gerekiyor. Dolayısıyla Moskova, Suriye'de büyük bir strateji planının önemli bir kısmını yerine getiriyor. Nitekim Ruslar, Gürcistan'da Kırım'da yakın zamanda savaştılar, toprak kazandılar. Halihazır Rus elitleri savaşmayı bir yöntem olarak görüyorlar. Geçen hafta ABD Başkanı Obama, yeni savunma bütçesinde Baltık ülkelerine özel bir önem verdi. Çünkü ABD'de Beyaz Saray'a yakın bazı özel ve kamu kurumları, Rusya'nın yeni stratejisinin bir zaman sonra Baltık ülkelerini de içine alabileceğinden endişe ediyor. Hatta, bu bölgeye yönelik olası Rus yayılmasına karşı içinde Polonya askerlerinin de olacağı bazı caydırıcı hazırlık projeleri tartışılıyor. Kısacası karşımızda iyi planlanmış bir Rus stratejisi var. Bu ne kadar başarılı olur zamanla görülecek ancak bizim için önemli olan şudur: Rusya, Suriye konusunu bu yeni stratejisinin önemli bir aşaması olarak görüyor. Açıkça şunu yazalım: Rusya, bu konuda konvansiyonel bir savaşı göze alabilir. Rusya'nın nükleer bir güç olduğunu, kıtalararası nükleer füze atabilen denizaltıları olan bir “süper askeri güç” olduğunu unutmamak gerekiyor. Diğer bir nokta da şudur: Rusya'da konuşulanları dinleyince bu ülkenin “Türkiye bir hata yapsa, mesela Suriye'ye girse” diye “konumlandığı” hissediliyor. Bu his yanıltıcı olabilir ama gerçek ise sonuçları başka olur.

Kürtler açısından bakınca Batı'nın algısı bu konuda artık somutlaşmıştır. Bundan bir yıl kadar önce PYD/YPG'nin kadın savaşçılarının lideri YPJ “komutanı” Nesrin Abdullah, üstelik askeri üniforması ile Ellysee sarayında Fransa Cumhurbaşkanı ile görüştü. Türk ordusunun savaştığı bir silahlı gücün komutanının NATO bağlamında müttefikimiz olan Fransa devlet başkanı ile üniforması ile sarayında toplantı yapmasının anlamını tahmin etmek kolay. Batı için PYD “IŞİD barbarlığına karşı mücadele eden seküler müttefiktir”. 2014 yılının sonbaharında Newsweek dergisinin kapağında elinde makineli silahı ile bir YPJ üyesinin resmi vardı! Nitekim Türkiye'nin PYD mevzilerine top atması sonucu açıklama yapan ABD resmen “hem Türkiye'ye top atışlarını kes, hem PYD'ye ilerlemeni durdur” dedi. Halbuki, Türkiye “saldırıya uğradığı” için PYD'ye top atışı yaptığını söylemiştir! Bu durumda NATO müttefikimiz ABD'nin “saldırıya uğradığımız halde” Türkiye ile PYD'yi “neredeyse aynı kefeye” koyması Batılı algıyı çok iyi ortaya koyuyor. Şunu da not etmek gerekiyor: Bölgede uluslararası dengeleri okumak bağlamında Kürt liderler pek çok diğer liderlere göre daha başarılılar. Türkler eskiden beri rakiplerini “aptal sanmayı” sever. Halbuki akıllı millet, rakibinin aklını ve zekâsını iyi bilmelidir. Burada PYD içinde olmak üzere “Kürt siyasi aklını” yabana atmamak lazım. “Arap baharı” olarak başlayan ve bölgeyi yıkıma götüren süreç gerçekten bir “Kürt baharı” olarak bitebilir.

Suudi Arabistan, Türkiye'nin “zorunlu müttefikidir”. Bu ittifak, bir çaresizlikten doğmuştur. Türk İslamcılarının en katısı, Suudi Arabistanlı bir “mollanın” yanında büyük reformcudur! Bu ittifaktan uzun vadeli düzen oluşturucu bir ürün çıkmaz. Belli ki Suudi hanedanı bir “varoluşsal kriz” içinde olduğunu düşünüyor. Dış politikada çok konuşmak ve şov yapmak pek işe yaramaz. “Suudi şovlarının” sahada işe yarayacağını düşünmek çok iddialı olur. Suudi Arabistan'ın içinde doğu vilayetinden Yemen sınırına kadar uzanan alandaki Şii nüfus içinde büyük bir “kabarma” var. Suudiler yerleşik İran menfaatlerine çok saldırırsa, bu kabarma bir dalgaya dönebilir.

Son olarak şunu not etmek lazım: Aşağı yukarı 200 yılı aşkın süredir Osmanlı-Türk devlet geleneği etnik nitelikli hiçbir “isyanı/sorunu” çözememiş, hep toprak kaybetmiştir. Soğukkanlı olmakta fayda var!

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums