- 7.02.2016 00:00
Daha önceki yazılarımda iki noktaya dikkat çekmek istemiştim: 1. Bir ülke için sınır ve demografiyi değiştiren olaylar en kritik olaylardır, 2. Suriye krizi ile Türkiye’nin demografisi değişti, sınırların ne olacağını henüz bilmiyoruz.
Halihazırda Anadolu ahalisini oluşturan büyük öbek kimlik gruplarına artık Türkler, Kürtler ve Araplar diyoruz.
Peki sayıları 3 milyondan fazla olduğu düşünülen Araplar ne olacak?
Yapılan açıklamalara göre hükümetin bu Arap mülteci grubuna nasıl vatandaşlık vereceği henüz netlik kazanmadı. Bazı kaynaklara bakacak olursak ‘isteyene’, diğerlerine göre ise ‘nitelikli’ olanlara vatandaşlık verilecek.
Ancak ortada fiili bir durum var. O nedenle milletçe oturup düşünmek gerekiyor: Türkiye, sayıları 3 milyonu bulan bu insanları uzun vadede ne yapacak?
‘Yabancılar’ konusu zor bir konudur. Ülkede işini kaybeden, işleri kötü giden ilk fırsatta yabancılara saldırır. Sonra toplumsal uyum önemlidir. En yumuşak insanlar günlük hayatlarının yabancılar tarafından sarsılması sonucu tepki verebilir. ‘Bizler misafirperver milletiz’ ezberleri ile büyük ölçülü yabancı sorunu çözülemez. O nedenle acilen bir ‘Suriyeliler siyaseti’ belirlemek gerekiyor.
Gelelim ikinci önemli başlığa. Suriyeli Arap mülteciler eğer bu ülkede kalıcı ise katiyen bu insanların politik anlamlarla yüklenmesine izin vermemek gerekiyor.
Peki nedir bu?
Birincisi, ‘Arapları öyle bir yerleştirelim ki bunu Kürt sorunun çözümünde kullanalım’ iması oluşturmaktır. Bu ateşle oynamaktır. O zaman Arapların çoğu Kürtler tarafından ‘beşinci kol faaliyeti’ olarak algılanır ve kıyamete kadar sürecek yeni bir etnik gerilim üretilir.
Öte yandan cidden birileri böyle düşünüyorsa şunu hatırlatmak gerekiyor: Ortadoğu’da büyük imparatorluklar kurmuş Persler, Türkler ve Araplar binlerce yıldır Kürt halkını eritememiştir. O nedenle bir kaç milyon Arap ile takip edilecek iskan siyaseti sonucu Kürt meselesinin çözüleceğini ummak yeni bir hayalperestliktir.
Bu sorunu oluşturmamak için mantıklı bir iskan siyaseti takip etmek gerekiyor. Eğer kalıcılarsa Arapları Türkiye’de öyle yerleştirmeli ki insanlar buradan Kürt siyasetine yönelik bir plan hissetmemelidir.
İkinci nokta, ‘Arapların bir partinin potansiyel yeni seçmen kitlesi’ olduğu imasını üretmemektir. Bu daha büyük tehlikedir çünkü toplumun yarısı o zaman onlara ‘filan partinin adamı’ olarak bakar. Bu sosyal kaynaşmayı baştan öldürür.
Bu ikinci sorunu oluşturmamak için bazı yöntemler uygulanabilir. Örneğin vatandaşlık kazanan Suriyeli Arapların genel seçimlerde oy kullanması 5 veya 7 yıl sonra sağlanabilir. Böylece bazı çevrelerin haklı yahut haksız olarak bu insanlara oy hesabı uğruna vatandaşlık verildiği endişesi izale edilir.
Yahut Türk vatandaşlığını sonradan kazanan kişilerin yerel seçimlerde oy kullanması için bir mahalde en az 3 (veya 5) yıl oturmuş olması gibi şartlar ihdas edilebilir.
Türkiye fantastik hayaller ülkesidir. Ankara’da kusursuz planlar yapılır ancak icraat hep sorunludur. O nedenle havada uçuşan fantastik fikirleri bırakıp acilen Suriyeliler konusunda ulusal mutabakat sağlayacak bir yol haritası belirlenmelidir.
Şunu unutmamak gerekiyor pek çok şey baştan iyi veya kötü değildir. Toplumların yönetme becerisi veya beceriksizliği o şeyi iyi veya kötü hale getirir.
g.bacik@yenihayatgazetesi.com
Yorum Yap