Vahap COŞKUN
Sezen Aksu’nun beş yıl önce yazdığı bir şarkı, ince hesap yapan bir el vasıtasıyla birdenbire Türkiye’nin bir numaralı meselesi haline getirildi. Şarkıda geçen bir sözde Hz. Âdem ve Hz. Havva’ya hakaret edildiği iddiasıyla, evvela sosyal medyada bir fırtına koparıldı. Ardından da durumdan vazife çıkartanlar veya bu durumla ilgili özel olarak vazifelendirilenler, Aksu’nun evinin önüne yürüdüler ve onu tehdit eden açıklamalar yaptılar.
Türkiye’de bir süredir düşünceyi cendereye alan bir iklim hüküm sürüyor. Dini ya da seküler hemen her kesimin kutsalları ya da kutsal olarak belledikleri var. Ve hemen her kesim, bir başkasının kutsalını konuşmaya pek heveskâr bir tutum takınırken kendi kutsallarının bir tartışmaya konu olmasına şiddetli bir tepki gösteriyor. Hak ve özgürlüklere genelde tek taraflı olarak bakılıyor. Kendileri bahis konusu olduğunda hürriyetperver poz takınanlar, mevzu başkalarının özgürlüğüne geldiğinde mutlak yasakçı bir kimliğe bürünmekte herhangi bir beis görmüyorlar.
Özgürlüğü araçsallaştıran bu “kendine Müslüman” tavır, düşünce hayatını bir bütün olarak halinde çoraklaştırıyor. Dokunulmaması gereken kutsalların fazlalığı, alternatif fikirlerin doğmasını, bunların dillendirilmesini ve haklarında derinlikli bir tartışma yürütülmesini güçleştiriyor. Farklı ve birbirine aykırı görüşlerin aktarımının önüne hukuki ve fiili bariyerler konulması, demokratik bir kamuoyu oluşmasını ve gelişmesini engelliyor; herhangi bir konuda soğukkanlı ve faydalı bir görüş alış-verişi mümkün olmaktan çıkarıyor.
Düşüncenin ve ifadenin bu denli dar bir koridora sokulması, bir taraftan toplumsal dertlere çareler bulma olanağını asgariye indirirken diğer taraftan da herkesin sesinin kısılması tehlikesini azamiye çıkarıyor. Yani, en mühim özgürlük alanının daraltılması hem içtimai hem de şahsi tahribata neden oluyor. Zira sosyal-siyasi tartışmalara katkı sağlayan, kamusal yarar içeren ve sanatsal yaratıcılık çerçevesinde mütalaa edilmesi gereken ifadeler koruma altına alınmadığında, sorunların çözümü için alışılmışın dışında öneriler geliştirilemiyor ve kimse de kendini rahat hissedemiyor.
“Düşüncenin, isteğin ve iradenin olmadığı yerde özgürlük olmaz” der John Locke. Eğer bir roman karakteri üzerinden bir yazar ve bir şarkı sözünden ötürü bir sanatçı baskıya tâbi tutulursa, orada ne düşünce olur ne de özgürlük. Özgürlüğün olmadığı bir yerde ise kimse güven altında değildir; piyango bir gün herkese vurabilir!
“Dilini koparmak”
Toplumsal kesimlerin birbirlerini kutsalları üzerinden dövme alışkanlıklarının, Türkiye’de ifade özgürlüğünün çıtasının aşağıda tutulmasındaki etkisi göz ardı edilemez, kuşkusuz. Lakin ifade sahasında karşı karşıya olduğumuz feci tablonun başlıca müsebbibinin devlet olduğu unutulmamalıdır. Diğer haklarda olduğu gibi ifade özgürlüğünde de devletin sorumluluğu iki yönlüdür.
Biri, bireylere belli bir düşünceyi dayatmaması ve bireylerin farklı düşüncelerine saygı duyması anlamında, negatif yükümlülüktür. Diğeri ise, bireylerin düşüncelerini serbestçe yayabilecekleri ve kendi aralarında rahatça iletişim kurabilecekleri bir ortamın yaratılması anlamında, pozitif yükümlülüktür. Elbette ifade özgürlüğü sınırsız değildir; ancak devlet bu özgürlüğü sınırlandırırken ölçülü olmalıdır; ifade açıklamalarının sağlayacağı meşru menfaatler ile yaratabileceği tehlikeler arasında adil bir dengeyi gözetlemelidir.
Maalesef Türkiye’de devlet bu yükümlülüklerine riayet etmez. Aksine, ifade özgürlüğü bağlamında yapmaması gerekenleri yapar ama yapması gerekenleri yerine getirmekten imtina eder. Misal, gölge etmemesi yetecekken gider bireylerin ne düşünüp neyi düşünmemesi gerektiğine karar verir. Ya da bir kişinin düşüncelerini rahatlıkla bir başka kişiye ulaştırabileceği bir hukuki ve siyasi zemini inşa etmesi gerekirken, tersine gider bu zemini tahrip eder.
Sezen Aksu etrafında başlayan tartışmalar, devletin bu noktadaki menfi rolünü bir kere daha teyit etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çamlıca Camii’nde cemaate seslenirken şu ifadeleri kullandı: “Hz. Âdem efendimize kimsenin dili uzanamaz. O uzanan dilleri yer geldiğinde koparmak bizim görevimizdir.” Hangi açıdan bakarsanız bakın, vahim bir ifade bu! Dört hususa değinilebilir.
“Cambaza bak”
Birincisi, dini ilke ve değerlerin bu derecede siyasi amaçların hizmetine koşulmasıdır. Hem o din hem de siyaset için ciddi bir sorundur bu. Keza, barış ve kardeşlik mesajlarına ev sahipliği yapması gereken bir ibadethanenin, makbul addedilmeyen vatandaşların tehdit edildiği bir mekâna dönüştürülmesi de her şeyden önce o ibadethaneye bir haksızlıktır.
İkincisi, bu tehdidin altında bir “cambaza bak” siyasetinin yatmasıdır. İktidar, kendisine güç kaybettiren iktisadi sıkıntılara karşı alternatif bir gündem yaratmada mahirdir. Hâlihazırda Türkiye’de işsizlik, pahalılık, enflasyon, gelir düşüklüğü, kadına karşı şiddet ve benzer gibi geniş toplum kesimlerini ilgilendiren somut sorun alanları var. İnsanlar iktidardan bu yaralarının sağaltılmasını bekliyorlar. Ancak iktidar, bu problemlere bir çözüm üretmekte zorlanıyor. O zaman da hassas konuları öne itiyor ve toplumun ilgisini o yöne çekmeye çalışıyor.
Üçüncüsü, iktidarın seçime kadar olan süre zarfında din ve milliyetçilik patikasındaki ilerleyişine hız vereceğidir. Çünkü mevcut halden hoşnut olmayan seçmenlerin sayısı her geçen gün artıyor. İktidar, bu seçmenlerin bir arayışa girmesini ve başka kapılara yüzünü dönmesini engellemeye çalışıyor. Din ve milliyetçilikteki doz aşımı, bu amaca matuf.
Muhtemelen iktidar, seçime kalan süre azaldıkça, muhalefeti gayri-millilik ve gayri-yerlilikle kodlayacak yeni materyalleri bulmak için arşivlerde daha fazla mesai harcayacaktır. Dolayısıyla muhalefetin din ve milliyetçilik soslu daha sert hamlelere karşı müteyakkız olması gerekir.
Demokrasiyi tehdit etmek
Dördüncüsü ve asıl önemlisi, hassasiyetle işlenmesi gereken asıl mesele, devlet gücünü kullanan bir aktörün, bir vatandaşı açıktan tehdit etmesidir. Devletin “dil koparmak” gibi bir görevi yoktur; devlet insanların haklarını korumak ve güvenliğini sağlamakla mükelleftir. Vatandaşın dilini kopartacağını söylemek; demokrasiyi, hukuk devletini ve devletin varlık nedenini inkâr etmektir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yürütmenin başıdır. Aslında sadece yürütme de değil; Türkiye’de ucube bir hükümet sistemi sayesinde Erdoğan yürütmenin yanında yasama ve yargıyı da kontrol ediyor. Hülasa devletin üç kuvveti var ve Erdoğan bu üç kuvveti de elinin altında tutuyor.
Böylesine kudretli bir cumhurbaşkanının bir vatandaşı uluorta hedef tahtasına oturtması, salt o vatandaşın tehdit edilmesi anlamına gelmez. Bu, demokrasinin ve çizgiyi aşması muhtemel diğer vatandaşların da tehdit edilmesi anlamına gelir.
Ezcümle Sezen Aksu “Malumunuz olduğu üzere konu ben değilim” derken, çok haklı; gerçekten “konu, memleket.”
Independent Türkçe, 25.01.2022
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİÖcalan’ın 7 dakikası 10.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçHalk TV ve Sözcü TV'nin karartılması hakkında 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025