Vahap COŞKUN
Türkiye, 2017 yılında tarihi bir kırılma yaşadı. 16 Nisan’da gerçekleşen halk oylamasıyla hükümet sistemi değişti; ülke, 1876’dan beri izlediği rotayı değiştirdi, parlamenter hükümet sisteminden, adına cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi denen yeni bir sisteme geçti. “Bize özgü” denilen ve belli bir siyasi aktörün -Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın- şahsi özellikleri gözetilerek tasarlanan bu sistem, başkanlık sisteminin kötü bir kopyasıydı. Özgürlükleri baskı altına alıyor, denge-denetleme mekanizmalarına yer vermiyor ve bütün yetkileri tek bir kişinin elinde topluyordu.
AK Parti ve MHP’nin ortak ürünü olan bu sistem, kamuoyuna sunulduğu ilk günden itibaren sert eleştirilere tâbi tutuldu. Bu sistemin kabul edilmesi halinde; yasamanın işlevini kaybedeceği, yargının bağımsız ve tarafsız kimliğinin tümüyle ortadan kalkacağı ve yürütmenin kişiselleşeceği vurgulandı. Demokrasinin zemin kaybedeceğine, özgürlük sahalarının daralacağına, çoğulculuğun yerine çoğunlukçu bir yapının güç kazanacağına ve nihayetinde memlekete otoriter bir iklimin hâkim olacağına işaret edildi.
Meriyete girmesinden bu yana aradan geçen sürede, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine getirilen bütün eleştirilerin haklı olduğu görüldü. Zira bir sistemin başarısı veya başarısızlığı birtakım parametrelere bakarak ölçülür. Bugün Türkiye’de neredeyse her alanda çok ciddi gerilemeler yaşanıyor. Kerteriz noktası olarak ister siyaset, ister hukuk ve ister ekonomi alınsın, hepsinde ibre yerlerde sürünüyor. Siyasette kutuplaşma had safhada, hukuki güvenliğin esamisi okunmuyor ve ekonomide kriz her geçen gün daha çok can acıtır hale geliyor.
Göstergelerin tamamının tepetaklak olması, toplumda cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine olan karşıtlığı artırdı. Zaten kıl payı bir çoğunlukla kabul edilmişti; zamanla insanların gündelik hayatlarında karşılaştıkları sorunun keyfi, kural tanımaz ve denetimsiz bu sistemden kaynaklandığı düşüncesi yerleştikçe de bu sisteme muhalif olanların sayısı arttı ve karşı çıkan sesler yükselmeye başladı. Öyle ki cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine olan karşıtlık, aralarında derin farklılıklar bulunan muhalefet partilerini bile birleştirdi ve onlara birlikte hareket edebilecekleri ortak bir zemin sağladı.
Hülasa cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, kendi muhalefetini -bir nevi- kendi eliyle üretmiş oldu ve normal şartlarda bir araya gelmelerine ihtimal verilmeyen muhaliflerin aynı şemsiye altında buluşmalarını sağladı. Millet İttifakı bu sayede genişledi ve altı partilik muhalif blok bu şekilde oluştu.
Bitpazarına nur!
İki hafta önce Ahlatlıbel’de bir akşam yemeğinde buluşan altı muhalefet partisi, bu kez bir adım daha attılar; “güçlendirilmiş parlamenter sistem” önerisini imzaladılar. Elbette daha önce, hükümet sistemine dair her partinin kendi çalışması vardı, ancak topluma karşı taahhüt içeren ve altı partiyi bağlayan ortak bir metin yoktu. “Güçlendirilmiş parlamenter sistem”, bu meyanda, bu altı parti için salt bir isimden, bir slogandan ibaretti. Şimdi bu ismin altı dolduruldu. Muhalefet partileri, sistem önerilerini ete kemiğe büründürdüler ve iktidar olmaları halinde sistemi dönüştürmek bağlamında ne yapacaklarını somutlaştırdılar.
İktidar, muhalefetin parlamenter sistem üzerinde uzlaşmasını “eskiye dönüş” olarak kodluyor. “Eskiye rağbet olsaydı bitpazarına nur yağardı” sözünü hatırlatıp, muhalefetin Türkiye’yi geçmişteki vesayetçi ve karanlık dönemlere götürme arzusu taşıdığının propagandasını yapıyor. Muhalefet, iktidarın bu salvolarına karşılık bir hususa bilhassa dikkat ediyor. Parlamenter sistem önerisini bir “eskiye dönüş” olarak değil, “yeni bir sistem inşa etme kararlılığı” olarak ifade ediyor. Amacın, geçmişteki eksiklerden ve hatalardan gerekli dersleri çıkartarak, ülkenin köklü devlet tecrübesini “demokrasi ile taçlandırmak” olduğunu belirtiyor. Nitekim önerinin sunuş toplantısında bütün konuşmacıların “Yarının Türkiyesi” ifadesinin altını çizmesi, muhalefetin düne değil yarına referansla konuşmak istediğini gösteriyor.
Kenar süsü
Güçlendirilmiş parlamenter sistem önerisi 44 sayfadan oluşuyor. Altı başlık altında (yasama, yürütme, yargı, temel hak ve özgürlükler, kamu yönetimi, siyasi etik) bu sistemin nasıl inşa edileceği anlatılıyor. Mevcut sistemde kanunların Külliye’de hazırlandığı, bakanların Meclis’e bilgi verme ihtiyacı hissetmediği, milletvekillerinin sürecin idamesini sağlayan bir otomata dönüştüğü biliniyor. Sürekli “milli irade” kavramı öne sürülmesine rağmen, gerçekte milli iradenin tecelli etmesi gereken mekân olan TBMM’ye bir kenar süsü muamelesi yapılıyor. Hâlihazırda TBMM’nin ne yasama süreçlerinde etkin olmasından bahsedilebilir ne de iktidarı denetlediğinden.
Muhalefetin önerisinde, parlamentonun bu halinden duyulan rahatsızlık göze çarpıyor. Bunun hem demokrasinin ruhuna aykırılık teşkil ettiği, hem de derin siyasi ve ekonomik krizlere yol açtığı ifade ediliyor. Binaenaleyh, güçsüz kılınmış bir parlamentonun yerine “güçlendirilmiş” bir parlamento konulmak isteniyor. Dolayısıyla önerideki “güçlendirilmiş” sıfatının, daha ziyade TBMM için kullanıldığı söylenebilir. Muhalefet, yasama faaliyetini etkin kılacak, meclisin denetim yetkisini artıracak ve kanun yapma süreçlerini demokratikleştirecek düzenlemeleri savunuyor. Böylece TBMM’nin gerçekten hak ettiği gücü elde etmesini hedefliyor.
Yürütme bahsinde en çok, “yapıcı güvensizlik oyu” dikkat çekiyor. Yasamayı kuvvetlendirirken yürütmenin zayıf düşmesini istemeyen muhalefet bunun için Türk anayasa hukukunda olmayan bu mekanizmayı gündeme taşıyor. Yapıcı güvensizlik oyu, en basit anlatımıyla, yeni bir hükümetin kurulması teminat altına alınmadan, mevcut hükümetin düşürülmesinin önüne geçilmesini ifade ediyor. Bir taraftan hükümetin düşürülmesi zorlaştırılırken diğer yandan muhtemel hükümet krizleri önlenerek, yürütmede istikrarın muhafazası amaçlanıyor. Ezcümle, muhalefetin sistem önerisinin özünü, güçlü meclis ile istikrarlı hükümet arasındaki denge arayışı oluşturuyor.
Geri dönülmez nokta
Yargı, ciddi bir problem; hukuk makamlarına olan güven, maalesef çok alt seviyelerde. Muhalefet, tarafsızlığını ve bağımsızlığını sağlamak adına yargı için radikal değişiklikler düşünüyor; hâkimlik ve savcılığın birbirinden ayrılmasını, yüksek mahkemelerin demokratik meşruiyet ilkesi uyarınca düzenlenmesini ve savunmanın güçlendirilmesini öngörüyor.
Demokratik bir hukuk devletinin güçlendirilmesi için de yapılması gerekenleri üç başlık altında topluyor: Temel hak ve özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesi, liyakata dayanan ve yolsuzlukla mücadele etmesini mümkün kılacak araçlarla teçhiz edilmiş bir kamu yönetimi ve etik değerler dâhilinde işleyecek olan bir siyasi hayat. Bu bölümde en çok alkışın ifade özgürlüğü, kadın hakları, kadın-erkek eşitliği ve kayyum düzeninin reddinin alması, manidar!
Türkiye’nin gerek geçmişte gerekse şu anda yaşadığı sorunlar göz önünde bulundurulduğunda, bu önerilerin makul olduğu ve toplumun çoğunluğunun da bunlarda mutabık kalacağı söylenebilir. Elbette, bu metnin hukuki tahlili önümüzdeki günlerde daha ayrıntılı bir şekilde yapılacak; eleştirilecek veya geliştirilecek noktalara dair fikirler serdedilecek. Lakin burada metnin siyasi anlamı, iki açıdan, daha bir ehemmiyet kazanıyor: Birincisi, altı muhalefet partisinin liderleri artık geri dönülmez bir noktadalar. Kaderlerini birbirlerine bağladılar; toplum önünde böyle bir imza attıktan sonra artık hiçbiri, olağanüstü bir gelişme olmazsa, bu birlikten ayrılamaz. Biri olur da ayrılırsa, o vakit, ağır bir bedel ödemeye de hazır olmalıdır.
İkincisi, bu uzlaşma, muhtemelen başka alanlardaki uzlaşmaların da temelini oluşturacak ve onların önünü açacaktır. Hükümet sisteminde olduğu gibi muhalefet ekonomide, dış politikada ve cumhurbaşkanı adayında da ortaklaşabilir. Ve ortaklaşılan konular arttıkça, iktidar ve muhalefet arasındaki mücadele de hem gerçek hem de daha çetin bir kimliğe bürünür.
Siyaseten sıcak günler bizi bekliyor…
Yazarlar
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİÖcalan’ın 7 dakikası 10.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçHalk TV ve Sözcü TV'nin karartılması hakkında 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025