Vahap COŞKUN
Yeşil Sol Parti logosuyla gireceği seçimlerde HDP milletvekili adayları belli olmaya başladı. HDP, Hasan Cemal ve Cengiz Çandar’a da milletvekilliği adaylığı teklifi götürdü. İki isim de bu teklifi kabul etti. Cemal ve Çandar’ın HDP’nin aday listelerinde yer alacak olması, onları destekleyenler ve karşıt olanlar arasında harareti yüksek bir tartışmaya neden oldu.
HDP kamuoyuna bakıldığında, Cemal ve Çandar’a bakışları menfi olanların ileri sürdüğü iki argüman var:
İlk argüman, bu aktörlerin bugüne kadar HDP siyasi geleneği içerisinde herhangi bir rol almamış olmalarına dairdir. Buna göre; Cemal de Çandar da bu siyasi geleneğin dışında, ona yabancıdırlar. Hatta bazı durumlarda HDP’ye ve HDP ile aynı tabana oturan PKK’ye, kabul sınırlarının ötesinde, sert ve yıkıcı eleştirilerde bulunmuşlardır. İkisi de “Eski Türkiye”yi temsil ederler. “Yeni Türkiye” iddiasını taşıyan HDP’nin, böylesine eskimiş ve yıpranmış isimlere kendi içinde etkin bir pozisyon vermesi, ciddi bir tenakuza işaret eder.
İkinci argüman ise, HDP’nin daha fazla Kürdi bir ton taşıması gerektiğine dairdir. Buna göre de HDP, Türkiyelileşme siyaseti çerçevesinde yeterince yol kat etmiştir. Dahası, bu siyaset HDP’nin Kürdiliğini törpülemiştir. Türk soluna mütemadiyen toplumdaki karşılığıyla kıyaslanmayacak nispette bir temsil gücünün verilmesi, hem HDP’nin genel siyasetini yanlış bir eksene oturtmasına yol açmış hem de Kürdi kimliğini önemli ölçüde zaafa uğratmıştır.
Dolayısıyla yapılması gereken daha fazla Türkiyelileşmek değil, daha fazla Kürdileşmektir. Eğer HDP, Meclis grubunda kendi siyasi çizgisinin dışındakilere de yer verecekse, bunlar yeni Türk aktörler değil, yeni Kürt aktörler olmalıdır. HDP’nin yeni “Türk komiserlere” ihtiyacı yoktur, geçmişten bugüne Kürtlerin hak ve hukuk mücadelesini veren Kürtlere ihtiyacı vardır. Cemal ve Çandar tercihi, HDP’nin tarihten gerekli dersi çıkarmadığını, geçmişteki hatalarını ısrarla sürdüreceğini göstermektedir.
Affedilmez günah
HDP tabanı dışında Türkiye’deki solcu kesimler de Cemal ve Çandar’ın adaylığına yoğun tepki gösteriyor. Onların tepkilerinin kaynağında Cemal ve Çandar’ın bugününden ziyade dünü yatıyor; şimdi geldikleri noktayı değil, eski siyasi tutumlarını topa tutuyorlar. Her ikisinin de geçmişte AK Parti’nin kimi politikalarını desteklemiş olmaları ve bilhassa 2010 Anayasa referandumunda “Yetmez Ama Evet” hattında durmaları, bu kesimlerin nezdinde affedilmez bir günaha tekabül ediyor.
Cemal ve Çandar’ın adaylığına karşı getirilen bu eleştirilere karşı üç noktaya değinebilirim:
Bir: Bu iki ismin HDP’nin siyasi geleneğinin dışından gelmeleri, onların adaylığına karşı çıkmak için makul bir gerekçe değil. Partiler her zaman tabanlarını genişletmek için kendi dışındaki insanları içlerine katmaya çalışır. HDP geçmişte bunu yaptı, bu seçimde de farklı kesimlerden aday göstermesi doğal.
İki: HDP’nin Kürdi renginin koyulaşması talebi ile Türkiyelileşme siyaseti arasında mutlak bir karşıtlık yok. Gaye kapsayıcı bir siyaset oluşturmaksa, burada hem Kürt meselesini merkeze alanlar hem de Cemal ve Çandar gibi isimler bulunabilir.
Ve üç: Yetmez Ama Evet nefreti, Türkiye solunun büyük bir kısmında marazi bir hali ifade ediyor. Anlaşılan o ki, bunun bir çaresi yok! YAE karşıtlığı üzerinden getirilen eleştiriler yerinde değil. Haklılığı haksızlığı bir yana -bana göre haksız bu arada- eğer geçmişteki siyasi tercihler tek kıstas olsaydı, hiç kimsenin hiç kimse ile bir arada durmaması icap ederdi. Oysa bu yeni seçim düzeni, ister istemez herkesi uzlaşmaya mecbur ediyor; o nedenle bırakın şahısları, asla bir araya gelmez denilen partiler bile el sıkışmak zorunda kalıyor. Sadece her daim ve her konuda kendileriyle aynı düşünceleri paylaşanlarla yürümek isteyenler, daralmaya ve küçülmeye mahkûm olurlar.
Merkeze oturma isteği ve hevesi
Cemal ve Çandar’ın adaylığına arka çıkanlar ise, ikisinin de Kürt meselesine vakıf olmalarına, Türkiye kamuoyundaki tanınırlık düzeylerine ve uluslararası ilişkilerinin güçlülüğüne vurgu yapıyorlar. Bahusus Çandar’ın bu bağlamda özel bir yeri var. Zira Celal Talabani ile özel dostluğu, Özal’ın yakınındaki bir isim olarak 1993’teki PKK’nin ilk ateşkesinde kritik bir rol üstlenmesi, uluslararası arenada Irak Kürtlerinin statüsünü kararlılıkla savunması ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile her daim güçlü bağlar kurması gibi hasletleri, Çandar’ın benimsenme ve kabul oranını yükseltiyor.
Şahsen, Cemal ve Çandar ile ayrıştığım kritik konular var. Bahusus, Türkiye için çok büyük bir fırsat olarak gördüğüm çözüm sürecinde, her iki ismin de müspet bir tutum takınmadıklarını ve sürecin olması gereken yönde derinleşmesine katkı sunmadıklarını düşünüyorum. Geçmişin muhasebesi her zaman yapılabilir ve burada farklı değerlendirmelere varılabilir. Lakin daha fazla önem arz eden gelecektir, gelecekte bu iki ismin HDP’ye katkısının olup olmayacağıdır.
Niyet ve amel
Meseleye bu açıdan baktığımda, HDP için öne çıkan iki unsur var:
Birincisi, HDP’nin merkeze oturma hevesi ve Türkiyelileşme siyasetidir. Zannımca bundan artık geri dönüş olmaz ve vazgeçilemez. Şartlara bağlı olarak içeriği muhakkak ki değişebilir ama ana eksen muhafaza edilir. Türkiyelileşme siyaseti iki yönlü olarak tahkim edilebilir: Bir yandan takip edilecek politikalarla, diğer yandan seçilecek aktörlerle. Gerek cumhurbaşkanlığı seçimindeki tavır ve gerek Cemal ve Çandar gibi isimlerin kadroya alınması, HDP’nin merkeze oturma heves ve isteğinin bir yansıması olarak okunabilir.
İkincisi, seçimleri Cumhur ve Millet ittifaklarından hangisi kazanırsa kazansın, Meclis de son derece belirleyici bir konumda olacak. Eğer bu Meclis, beklendiği üzere hem hükümet sistemi değişikliğinin hem de Kürt meselesinin demokratik çözümünün tartışılacağı bir mekân olacaksa, HDP’nin Meclis grubunun hem nitelik hem de sembolik olarak güçlü isimlerden teşekkül etmesi hayati bir önem taşır. İçte ve dışta tanınan etkili isimlerle donatılmış bir Meclis grubu, HDP’nin kendisinden beklenen işlevleri yerine getirmesine yardımcı olur. HDP kurmayları da herhalde bu niyetlerle Cemal ve Çandar’ın kapısını çalmışlardır.
Tabii, niyetler ile ameller ne kadar örtüşür, bugünden kestiremeyiz. Bekleyip, göreceğiz.
Yazarlar
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025