Vahap COŞKUN
İttifaklar nihai şeklini aldı, partilerin ittifakları ve seçime girme usulleri kesinleşti, adaylar belirlendi ve listeler YSK’ya verildi. Böylece seçim yarışında hızla son düzlüğe girildi. Cumhurbaşkanı adayları sahaya indi ve yürütecekleri kampanyaların rengi de belli olmaya başladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kampanyasında üç unsurun öne çıktığı görülüyor.
Birincisi, toplumdaki kültürel ve dini/mezhebi kırıklıkların derinleştirilmesidir. Muhafazakâr-dindarlar ile seküler toplumsal kesimler arasındaki kutuplaşmanın keskinleştirilmesidir. Muhalefet, bunun için “seccadeye basanlar” ve “kıbleyi bilmeyenler” olarak niteleniyor. CHP, bunun için, tek parti dönemine atıfla “camiyi yakan bir parti” olarak resmediliyor. Erdoğan, tabanını yanında tutmanın en emin yolunu, halen fay hatlarını tetiklemekte ve tarihi endişeleri ayakta tutmakta buluyor.
İkincisi, muhalefetin gayri-milli ve gayri-yerli diye tanımlanması ve terörle irtibatlandırılmasıdır. HDP ve PKK, bu bağlamda, Erdoğan’ın kampanyasında merkezi bir yeri işgal ediyor; zira muhalefet, hep HDP ve PKK üzerinden tasvir ediliyor. Erdoğan, dış güçlerin maşası olan ve terör örgütlerinin arka çıktığı bir muhalefet tarifi yapıyor; onların kazanması halinde memleketin yabancılara peşkeş çekileceği ve teröristlerin ülke toprakları üzerinde cirit atacağı korkusu pompalıyor. Seçimi milli olanlar/olmayanlar, yerli olanlar/olmayanlar ve terörle mücadele edenler/teröre destek verenler arasındaki bir mücadele olarak sunuyor ve seçmeni bu iki uçtan birini tercihe zorluyor.
Üçüncüsü ise, yeniden inşa ve ihya söylemidir. Bilhassa 6 Şubat depremlerinin ardından, depremde yıkılan şehirler başta olmak üzere Türkiye’nin adeta yeniden kurulması, 14 Mayıs’ın da en mühim meselelerinden biri oldu. Erdoğan, bir taraftan ülkeyi bir yıl içinde ayağa kaldıracağını söyleyerek “inşa”, diğer taraftan da “Türkiye Yüzyılı” sloganıyla “ihya” iddiasını ortaya koyuyor. Ve bu inşa ve ihyayı ancak kendi iktidarının gerçekleştirebileceğini, çok başlı ve koltuk sevdalısı muhalefetin ise çapının buna yetmeyeceğini vurguluyor.
Sınırları tüketmek
Acaba seçmen, bu üç sütunlu kampanyaya nasıl tepki verir? Cevap babında üç hususa değinebilirim:
Bir: Dini ve milli değerler üzerinden bir bloklaşma siyasetinin, seçmen nezdinde belli bir doygunluğa vardığı kanısındayım. Hem iktidarın bu konulardaki söylemlerini tüketmesi hem de muhalefetin birçok kesimin temsilcilerinden oluşan yapısı, bu siyasetin tesirini azalttı. İttifakın içinde İYİ Parti’nin varlığı “milli”; Gelecek Partisi, Saadet Partisi ve DEVA Partisi’nin varlığı ise “dini” değerlerden taviz verileceği iddiasını zayıflattı. Herhalde politik bağnazlığa batmamış hiç kimse Akşener’in ülkenin birliğine; Davutoğlu, Babacan ve Karamollaoğlu’nun da dini ve muhafazakâr kesimlerin kazanımlarına aykırı politikalara cevaz vereceğini düşünmez. Dolayısıyla bu argümanlar, seçmenin tercihlerini yönlendirmede eskisi kadar etkili olmaz.
İki: İktidarın, HDP’nin verdiği desteği ileri sürerek Kılıçdaroğlu’nun adaylığını HDP ve PKK’ye bağlaması ve onu “Kandil’in adayı” gibi sunması da geçmişteki gibi sokakta karşılık bulmaz. İki nedeni var bunun: Nedenlerden biri, bu mevzuda da söylenecek her sözün söylenmiş, yapılabilecek bütün suçlamaların yapılmış olmasıdır. İktidar uzun bir süreden beri muhalefete bu yönde ağır suçlamalar yöneltiyor ve toplum da bütün bunları biliyor. Bu propaganda, tercihini bu suçlamalara göre yapan seçmenlerin yüreğini soğutabilir, fakat şimdiye kadar bu suçlamalara teveccüh etmemiş seçmeni kendine çekmez.
Diğer bir neden ise, HDP’nin bu seçimlerde taleplerini asgari bir seviyede tutmasıdır. HDP’nin isteklerini genel demokratikleşme sorunlarıyla sınırlı tutması ve radikal söylemlerden kaçınması, iktidar propagandasının tesirini kırıyor. Hülasa bir taraftan iktidarın ideolojik mühimmatını harcamış olması, diğer taraftan da HDP’nin makul bir siyasi çizgide durması, iktidarın üzerinde at koşturabileceği siyaset sahasını daraltıyor.
Aslında suçlama siyasetinin artık sonlarına gelindiğini 2019 seçimleri göstermişti. Çünkü bu seçimlerde en üst perdeden toplumun üzerine boca edilen bu söylem, Erdoğan’a bir zafer getirmemişti. O günden bu yana da Erdoğan’ı güçlendiren, ona avantaj sağlayan ve toplumu bu siyasete daha fazla bel bağlamaya sevk eden bir gelişme olmadı. Dolayısıyla 2019’da bekleneni vermeyen bir söylemin, şartların aleyhine geliştiği 2023’te iş görme ihtimalinin daha az olduğu söylenebilir.
Üç: Erdoğan, hemen her seçimde seçmene yeni bir hikâye anlatır. 14 Mayıs için de Erdoğan toplumun önüne, ana esprisi “büyük ve güçlü bir Türkiye” olan mega bir anlatı sürüyor. Seçmenlerinden, dün olduğu gibi bugün de kendisine güvenmelerini ve peşini takılmalarını talep ediyor.
Zannımca, inşa ve ihya iddialarını içeren bu sütun, Erdoğan’ın kampanyasının halen en güçlü tarafını oluşturuyor. Seçmende bu iddiaların ciddi bir alıcısı var. Muhalefetin de, bu nedenle, asıl buraya dikkat etmesi gerekiyor. Çünkü seçimin kaderini, milli ve dini değerleri yarıştırmaktan ziyade, tarafların “kurucu siyaset” anlayışlarının seçmende ne kadar yer ettiği belirleyecek.
Yazarlar
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025