Vahap COŞKUN
Stefan Zweig’ın Balzac’ı ve Dickens’ı üzerine hasbıhal etmiştik bundan önceki iki pazar yazısında. Kaçarı yok; Zweig’a yine döneceğiz ve onun bir diğer ustası -belki de en büyük ustası- Dostoyevski hakkında da bir-iki kelam edeceğiz. Ama müsaadenizle bunu biraz erteleyelim ve bu hafta tarihi bir değeri haiz olduğu belirtilen 14 Mayıs seçimlerine ve bilhassa muhalefete değinelim.
Muhalif camia, 14 Mayıs’a bel bağlamıştı ve beklentilerini azami seviyeye çıkartmıştı. Kamuoyu araştırmalarından da, genellikle, muhalefetin ümitlerini besleyen veriler çıkıyordu. Sandıklardan başarılı çıkılacağına dair kanaat giderek keskinleşiyordu. Cumhurbaşkanlığı seçimi ya ilk turda galibiyetle neticelenecek ya da en azından yarış önde bitirilecekti. Meclis’te de çoğunluk muhalefetin eline geçecekti. 21 yıllık Erdoğan ve AK Parti iktidarı da böylece son bulacaktı.
Malumunuz, seçimler bu beklentileri boşa çıkardı. İktidar, Meclis’teki çoğunluğunu korudu. Cumhurbaşkanlığı seçimini ilk turda kazanamadı ama 4 puan ve 2 milyondan fazla bir oy farkıyla ipi önde göğüsledi. Her iki sandıkta da yenilgiye uğrayan hayalleri yıkıldı, motivasyonu dağıldı. Psikolojik üstünlük iktidara geçti.
Muhalefetteki ümit büyük olunca hayal kırıklığı da derinleşti. Öngörülen ile olan arasındaki makasın büyüklüğü, muhalif seçmenlerin bir kısmında bazı kötü ezberlerin rücu etmesine yol açtı. Doğrusu, yürek soğutmaktan başka bir işlevi olmadığı ve muhalefete bir fayda sağlamadığı görüldüğü için bir süredir bu ezberlerin terk edilmesi yönünde bir gayret de vardı. Ancak seçim mağlubiyetinin ardından bunlar tekrar dolaşıma sokuldu. Biri kurumsal muhalefette diğeri de sosyal medyada olmak üzere baskın iki ezberin altını çizmek isterim.
Güvercinlikten şahinliğe
Ezberlerden ilki, seçimlerin kaybedilmesinin sorumlusu olarak görülen toplumsal kesimlere karı tavır alınmasıdır. Hedefe konulan başlıca iki grup var: Depremzedeler ve mülteciler. Depremzedelerin bilhassa sosyal medyada topa tutulmasının nedeni, deprem bölgesindeki sandıklardan iktidar partilerinin güçlü çıkmasıydı. Mülteciler ise, maalesef, her zaman yaylım ateşi altındaydı. Seçimin kaybı, bu ateşin şiddetini artırdı.
Muhalefet seçimden milliyetçiliğin yükseldiği sonucunu çıkarttı. İktidarın ilk turdaki milliyetçi propagandasının tuttuğu okumasından hareketle, ikinci turda milliyetçiliğe yatırım yaptı. İlk turdaki “güvercin” dilini bir tarafa bıraktı, ikinci turda tamamen “şahin” bir poz takındı. Kemal Kılıçdaroğlu, mülteciler ile “yağmacı” ve “potansiyel suç makineleri” gibi, hiçbir gerçekliği olmayan çok kötü ifadeleri aynı cümle içinde kullandı ve iktidara gelmesi halinde onların hemen göndereceğini belirtti.
Cumartesiden pazartesiye 180 derecelik bir dönüş yaşadı Kılıçdaroğlu ve muhalefet. Kalp çizen eller birden sertçe masaları dövmeye başladı. Diyalog ve barış mesajı verilen ağızlardan tehditler ve hakaretler dökülür oldu. Eli ağır ve vurduğu yerden ses getiren bir lider imajının getirisi olacağı düşünülerek, Kılıçdaroğlu’na üzerine oturmayan bir savaşçı elbisesi giydirildi. İki gün öncesinin sakin ve uzlaşmacı profilinin yerini sinirli ve kavgacı bir profil aldı.
Peki, böylesine keskin bir savrulmanın muhalefete bir yararı olur mu? Zannetmiyorum. Üç sebepten ötürü: Bir, muhalefete dönük zaten büyük bir güven sorunu vardı toplumda. Kısa bir sürede böylesine bir değişim, beyazdan siyaha böylesine hızlı bir geçiş, muhalefetin güven sorununu izale etmez. Aksine güvensizlik halkasını daha da büyütür. İki, mülteci karşıtlığından oy devşirmek çok zor; Erdoğan’a oy verenler, mülteci karşıtlığının dozunu artırdı diye Kılıçdaroğlu’na dönmezler. Ve üç, muhalefet milliyetçiliği abartarak Erdoğan’ı geçemez. Aksine, milliyetçi söylemde kantarın topuzunun kaçırılması; Kılıçdaroğlu’na büyük destek veren seçmenlerin bir bölümünün sandıktan uzak durmasına yol açarak muhalefetin yarasının daha fazla kanamasına yol açabilir.
Velhasıl, ikinci turda dengeleri kendi lehlerine değiştirmek için Kılıçdaroğlu ve kurmaylarının aklına gelen ilk çözümün milliyetçiliğe abanmak olduğu görülüyor. Ancak akla ilk gelen çözümün, doğru çözüm olmama ihtimali yüksektir.
Her şey bir oyun!
Bahsi edilmesi gereken ve sosyal medyada yoğun bir şekilde işlenen ikinci ezber ise, seçimlere hile karıştırıldığı iddiasıdır. Haklarını teslim edelim; resmi muhalefet aktörleri, 14 Mayıs ertesinde bu topa girmediler. Elbette tutanakların çelişkili olduğu sandıklar için itirazlarını yaptılar, bu itirazlar karara bağlandı ve gerekli değişiklikler yapıldı. Nihayetinde Yüksek Seçim Kurulu kesin seçim sonuçlarını açıkladı. Muhalefet partilerinden seçimlerin hileli olduğuna ve sonuçları reddettiklerine dair bir ses yükselmedi.
Lakin muhalefetin kabul ettiğini, sosyal medyada kimi muhalifler kabul etmiyorlar. Muhalefet partilerinin temsilcilerinin süreçle ilgili bilgileri paylaşmaları, resmî açıklamalarda bulunmaları da onları kesmiyor. Kendilerinden çok eminler; aslında seçimi Kılıçdaroğlu’nun kazandığından ama onun oyunun düşürüldüğünden, Erdoğan’ın oyunun yükseltildiğinden ve seçimlerin bu yolla ikinci tura bırakıldığından zerre kadar şüphe etmiyorlar.
Salt cumhurbaşkanlığı seçimlerine değil milletvekili seçimlerine de kirli bir müdahale yapıldığı yönünde mutlak bir kanaat taşıyorlar. Kâğıt üzerinde MHP’nin oyunun artırıldığını, YSP’nin oyunun ise azaltıldığını iddia ediyorlar. Hatta gıpta edilecek bir özgüvenle, rakam bile veriyorlar, “MHP’nin oyuna 6 puan eklendi, YSP’nin oyundan 5 puan çıkarıldı” ve benzeri sözleri, tartışılmaz bir bilgi gibi sunuyorlar. Ne cumhurbaşkanı adaylarının ne de partilerin oyunu gerçek sayıyorlar, oyların çalındığı ve bir oyun oynandığı fikrinden taviz vermiyorlar.
Bir tek yeniyetmeler değil aklı başında bilinen kimi isimler de bu vaveyladan eksik kalmıyor. İddiaların bini bir para! Öyle bir resim çiziliyor ki; sanki ortada hiçbir muhalefet partisi ya da milletvekili olmak için sıkı bir mücadele veren hiçbir muhalif siyasetçi yok. Kimse çetele tutmuyor, kimse tutanaklara bakmıyor, kimse oyları karşılaştırmıyor veya kontrol etmiyor.
Muhalefetin esamesi okunmuyor, iktidar her şeyi elinin altında tutuyor. Seçim sahasında istediği gibi at koşturuyor iktidar; oradan aldığı oyları buraya, buradan aldığı oyları oraya aktarıyor. Rakamları istediği gibi düzenliyor; bir partiye eklemeler yaparken, diğer bir partiden çıkarıyor. İnandırıcılığı temin etmek için de seçimi ilk turda bitirmiyor, tam sınırda tutuyor. Her şey ama her şey iktidarın kurgusuna göre ilerliyor.
Hülasa yaşanan tamamıyla bir müsamere, daha fazlası değil!
Zihni konfor
Kafanın bu şekilde çalışmasının, muhakkak ki rahatlatıcı bir yönü var. Gerçekte her seçimi kazandıklarını ama bu zaferlerinin hileyle hurdayla gasp edildiğini düşünmek, çok sayıda insana bir teselli oluyor. Zira böylece bir seçimin siyasi ve sosyolojik izahını yapmak ya da seçmenlerin hangi partiye neden teveccüh edip neden etmediklerini tahlil etmek gibi zor işlerden kurtuluyorlar. Sorumluluğu hep başkalarının sırtına yüklüyorlar, yanlışı hep başkalarında buluyorlar. Daima doğru yerde durdukları için kendilerine bir fatura çıkarmak gereği duymuyorlar.
20 yıldır kaybedilen her seçimden sonra etrafı kaplayan söylemler, muhalefetin bir bölümünün gerçeği görmesini, yenilgiyi kabullenmesini engelliyor. Seçmenin neden kendilerini tercih etmediğini anlamalarını imkânsız kılıyor. Başarısızlıkla yüzleşmekten imtina ediliyor ve teselli, komplo teorilerinde bulunuyor.
Muhalefetin gelecekte bir başarıya ulaşması, evvela komplo teorilerine sarılmanın sağlıksız bir durum olduğunu teslim etmesinden geçiyor. Çünkü hasta olduğunu kabul etmek, iyileşmenin ilk şartını oluşturuyor.
Yazarlar
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025