Vahap COŞKUN
Siyaset, nihayetinde bir sonuç alma sanatı; önünüze birtakım hedefler koyar, faaliyette bulunur ve bunlara varma nispetinize göre bir değerlendirmeye tabi tutulursunuz. Eğer hedeflerinizi gerçekleştirmişseniz başarılı, hedeflerinizden uzak kalmışsanız başarısız addedilirsiniz. İşin tabiatı bu!
2023 seçimleri, bu bağlamda, iktidarın mutlak galibiyetiyle sonuçlandı. Hem Meclis’te çoğunluğu sağlayan ve hem de cumhurbaşkanlığını koruyan Erdoğan, ülkeyi bir beş yıl daha yönetmeye hak kazandı. Erdoğan, son dönemde çeşitli alanlarda belirginleşen sorunlara, partisinde yaşanan kopmalara ve 21 yıllık iktidarının yorgunluğuna rağmen seçmenlerin % 52’sinin oyunu aldı ve Türkiye siyasi tarihinin halk nezdinde en kudretli aktörü olduğunu bir kez daha tescil etti.
Muhalefet ise 2023 seçimlerine büyük umutlarla girdi ama ağır bir yenilgiye uğradı. Aslında muhalefetin seçimi kazanması için gerekli şartlar olgunlaşmıştı. İktisadi problemler artmış, demokratik ölçütlerde muazzam bir gerileme yaşanmış, özgürlük sahaları daralmış, yargı ve bürokrasideki sıkıntılar ayyuka çıkmıştı. Mamafih muhalefet, iktidarın aleyhine olan bu manzara-i umumiyeyi kendi lehine çeviremedi ve ne Meclis’i ne de Cumhurbaşkanlığını alabildi.
“İktidar kazanmadı muhalefet kaybetti”
Muhalefet için nahoş olan bu tablonun ortaya çıkması birçok nedene bağlanabilir. Mesela, kabak tadı veren aday belirleme sürecine değinilebilir. “Kazanacak aday/kazanmayacak aday” tartışmasıyla muhalefetin adayını, iktidardan daha fazla yıprattığı söylenebilir. Altılı Masa’da yaşanan gel-gitlerin seçmendeki “Bu çok başlılıktan güçlü bir yönetim çıkmaz” şüphesini derinleştirdiği belirtilebilir. Mesainin önemli bir kısmının mutfağa ayrıldığına ama mutfakta pişenin halka sunulmasına aynı derecede özen gösterilmediğine dikkat çekilebilir.
İktidarın dayattığı “beka, terör ve güvenlik” merkezli söyleme muhalefetin esir olduğu ve asıl konuşulması gereken konuları halkın gündemine taşıyamadığı vurgulanabilir. Muhalif blokun stratejisinin dağınıklığına ve net bir mesajının yokluğuna işaret edilebilir. Seçimi Erdoğan ile Kılıçdaroğlu arasındaki bir yarıştan ziyade iki farklı Türkiye tasavvurunun mücadelesi olarak sunmadaki eksikliğin altı çizilebilir.
Keza Saadet, Gelecek ve DEVA partilerinin CHP listelerinden seçime girmelerinin yanlış olduğu, CHP tercihiyle bu partilerin AK Parti’den memnun olmayanlar için bir seçenek olma imkânını teptikleri hatırlatılabilir. Seçimleri her halükarda kazanacağına dair temelsiz özgüvenle hareket etmenin muhalefete verdiği zarar gösterilebilir.
“Hizmet siyaseti” adına şirazesi kaçmış vaatlerle seçmenin aklının çelinmeyeceği ifade edilebilir. Büyükşehirlerde önde olan muhalefetin, taşraya tesir edemediği gösterilebilir. İlk tur ile ikinci tur arasında bir uçtan diğer bir uca savrulmanın, muhalefete yönelik güvensizliği daha da artırdığı ve kararsız seçmeni ikna etmeyi zorlaştırdığı savunulabilir.
Hülasa, uzun bir zaman yayılan seçim sürecinde muhalefetin yanlışları ve eksiklikleri sıralanmaya kalksa, “burdan köye yol olur.” O nedenle, 2023 seçimleri için “İktidar kazandı” demektense “muhalefet kaybetti” demekte, herhalde bir beis yoktur.
Yoldaki fırtınalar
Tabii, iktidarın orantısız bir güç kullandığı, devletin bütün imkânlarını kendisi için seferber ettiği, devasa bir propaganda mekanizmasını devreye soktuğu ve bütün bunların iktidara müthiş bir avantaj sağladığı söylenebilir. Doğrudur; ancak muhalefet bunu biliyordu, başa türlüsünün olmasını da beklemiyordu. Rekabetin adil koşullarda cereyan etmeyeceği zaten belliydi.
Muhalefetin buna hazırlıklı olması ve bu menfi halin üstesinden gelebilecek çareleri üretmesi lazımdı. Çünkü insanlar, son tahlilde, siyasi yolculuğunuzda karşılaştığınız fırtınalarla pek alakadar olmazlar, gemiyi limana getirip getirmediğinize bakarlar. Şüphesiz muhalefet birçok fırtınayla karşılaştı ama ondan beklenen bu fırtınaları atlatması ve gemiyi limana ulaştırmasıydı. Ancak gemi, limana ulaşmadı.
Meselenin bir yönü budur ve değerlendirmeler kaçınılmaz olarak bu yönü esas alacaktır. Lakin meselenin bir diğer yönü de var. Evet, muhalefetin gemisi limana varamadı ama ilk kez limana bu kadar çok yaklaştı. Kıymeti bilinirse eğer, gelecek için bu da çok değerlidir.
Seçim değil savaş
Geçmişten farklı bir muhalefet vardı sahnede. Türkiye’de eşine nadir rastlanan bir uzlaşmayla farklı toplumsal kesimleri ihtiva eden bir muhalefet yapısı oluşturuldu ve bu yapı seçmenin yarısına yakınından teveccüh gördü. İktidarın her yanı kuşatan müthiş propaganda aygıtı, bir bütün olarak muhalefeti, daimi bir şekilde terörle itham etti, teröristle bir tuttu. Seçim, hepsi de meşru olan aktörler arasındaki demokratik bir mücadele olarak değil, vatana, millete ve dine sahip çıkanlar ile vatan hainleri, dinsizler, imansızlar ve milliyetsizler arasındaki bir savaş olarak sunuldu.
Fakat 25 milyonu aşkın seçmen, buna itibar etmedi ve gitti muhalefete destek verdi. 25 milyonluk destek, toplumda ciddi bir değişim talebinin olduğu anlamına gelir. Ayrıca değişim talebi, sadece muhalefet seçmeni ile de sınırlandırılmaz. Zira iktidara oy veren seçmende de bu talep kendini gösterdi; ancak bu seçmen muhalefete değişim sürecini teslim edecek kadar güvenmedi.
Şimdi muhalefetin önünde duran soru şu: İktidara gelmesini sağlayacak kadar bir güveni nasıl elde edecek? Değişim talebini iktidara nasıl taşıyacak? Bunun için eski yola mı dönecek yoksa yeni yolda devam mı edecek?
Eski yolun yol olmadığına şüphe yok; onunla muhalefetinin yanına yöresine yaklaşılmayacağı açık. Çare, yeni yolda ısrar etmekte; onu geliştirmekte, daha doğru dürüst hazırlık yapmakta, eksiğini gediğini tamamlamakta yatıyor.
Ümitsiz olmanın, karalar bağlamanın, suçu sağda solda aramanın, sandığa küsmenin, seçmene kızmanın manası yok! Sadece doğru yolda çok çalışmak gerekiyor; bugün yaklaşılan limana yarın ancak böyle varabiliyor.
Yazarlar
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025