Vahap COŞKUN
Türkiye’de hak-hukuk sahasında tablo giderek kötüleşiyor. Hele ifade özgürlüğü yerlerde sürünüyor. On yıllar önce rahatlıkla konuşulan konular, bugün ya konuşulmaz oluyor ya da konuşanın başına olmadık işler geliyor. Bir kişi genel kabul gören yargıların dışında bir laf mı etti, hemen her cepheden hücuma maruz kalıyor. Sosyal medyada alesta bekliyor, o kişiyi hemen linçe tabi tutuyor. Başka mevzularda hantallığından şikayetçi olduğumuz yargı, mevzu aykırı (!) bir ifade olunca kendisinden beklenmeyen bir çeviklik kazanıyor. Hemen harekete geçiyor ve o kişi tez elden soruşturma başlatıyor.
Demokratik teneffüsü imkânsız kılan bir atmosfer bu!
CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, bu boğucu atmosferin son kurbanı oldu. Siyasetçi gömleğini üzerine geçirmeden önce Tanrıkulu, Diyarbakır Baro Başkanlığı yapmış bir hak savunucusuydu. 1990’lı yılların karanlık ortamında netameli davaları üstlenen; insan hakları, demokrasi, yargı bağımsızlığı ve hukuk devleti ilkelerinin müdafaasını yapan ve bu ilkeleri ihlal edenlere karşı mücadele veren bir avukattı.
Tanrıkulu, geçen hafta bir televizyon programına telefonla katıldı. Programda, Diyarbakır-Kulp’ta 11 vatandaşımızın zorla kaybedildiği ve 1994’te Şırnak-Uludere’nin Kuşkonar ve Koçağılı köylerinde 34 vatandaşımızın hayatını kaybettiği olayları hatırlattı. Bu olaylar sonradan yargıya intikal etmişti. Avrupa İnsan hakları Mahkemesi (AİHM); Kulp’ta vatandaşların askeri helikoptere bindirildikten sonra kaybedildiği (Akdeniz ve Diğerleri/Türkiye, 23954/94, 31.05.2001) ile Kuşkonar ve Koçağılı’da köylerin savaş uçaklarıyla bombalandığı iddialarını içeren davalarda (Benzer ve Diğerleri/Türkiye, 23502/06, 12.11.2013) yaşam hakkının ihlal edildiğine karar vermişti.
Ayrıca Anayasa Mahkemesi de (AYM) Kuşkonar ve Koçağılı’nda yaşam hakkının ve insan haysiyetle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiğine hükmetmişti. (https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2014/14048)
“Hukuka uygun bütün faaliyetler”
Tanrıkulu da yayında bu kararlar çerçevesinde bir değerlendirmede bulundu. Güvenlik güçlerinin ağır hak ihlalleri gerçekleştirdikleri, hem AİHM hem de AYM kararları ile sabitti; devletler ihlallerden ötürü mağdurlara tazminat ödemiş, o dönem bu hadiseler gazetelerin manşetlerine ve köşelerine taşınmış ve tartışılmıştı.
Ama Tanrıkulu bunlardan söz edince, programın diğer konukları sanki bunlardan ilk defa haberdar oluyorlarmış gibi bir tavır takındılar. Hatta Tanrıkulu’nu olmayan bir olayı gündeme getiren, yalan söyleyen ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bühtanda bulunan biri olarak sunmaya çalıştılar. Böylece tartışma kısa sürede yayıldı ve Tanrıkulu hedef haline getirildi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, göz yaşartan bir hassasiyetle hafta sonunu heba edip Tanrıkulu’nun peşine düştü ve hakkında bir soruşturma başlattı. Neyi soruşturacaklar merak ediyorum. Haklarında kesin karar olan olayların olup olmadığını mı araştıracaklar acaba? Yoksa AİHM ve AYM kararlarının gerçekliğini mi?
Millî Savunma Bakanlığı da hamaset dozu yüksek ve tabiatıyla gerçeklikle bağı zayıf bir açıklama yaptı. Bakanlık, Tanrıkulu’nun beyanlarını “alçakça yalan ve kahraman ordumuza iftira” olarak yaftaladı. İyi de, yalan ve iftira olan nedir? Kulp mu? Kuşkonar ve Koçağılı mı? AİHM ve AYM kararları mı? Bakanlığın hiç olmazsa, neyin yalan ve iftira olduğunu söylemesi gerekmez mi?
Keza Bakanlığın açıklamasında “Mehmetçiğin tüm faaliyetleri uluslararası hukuka uygun, tüm dünyanın gözü önünde ve şeffaf bir şekilde icra edilmektedir” şeklinde bir cümle de var. Keşke, bu denli iddialı bir cümle kurmadan önce Bakanlık hiç olmazsa 1990’lara bir baksaydı! Arşivde küçük bir gezinti bile, Bakanlık bürokratlarının o yıllarda devletin güvenlik güçlerinin çok sayıda gayri-hukuki faaliyetinin olduğunu görmelerine yetecekti.
Eleştirel göz
Türkiye’de güvenlik güçlerine karşı eleştirel bir bakışı, başlı başına bir düşmanlık olarak damgalayan –ve maalesef son derece yaygın olan- bir anlayış var. Oysa demokrasilerde hiçbir kurum eleştiriden azade değildir, ordu da. Çünkü devlet gücünü kullanan her kurum hukuka uygun davranmak zorundadır. Ama her kurumda olduğu gibi ordunun içinde hukukun dışına çıkanlar da olabilir. O nedenle eleştirel gözleri, ordundan ayırmamak lazım gelir.
Hatta elinde silah tuttuğu için ordu üzerindeki denetim ve gözetim daha sıkı tutulmalıdır. Çünkü eğer o silahlar, kendilerine verilme amacının dışında bir amaç için kullanılır ise, bu bütün toplum için büyük bir tehlike oluşturur. Türkiye tarihi, ne yazık ki, bu açıdan zengin misaller içerir. Ordu bu topraklarda –bazen emir komuta zinciri içinde bazen de zinciri bozarak- 1960, 1971 ve 1982’de askeri darbe yaptı, 1997 ve 2007’de meşru hükümete muhtıra verdi, 2015’te darbe teşebbüsünde bulundu.
Siyasete her daim yön verme hevesi içinde oldu; vatandaşların giyim kuşamına karıştı, politikacılara had bildirdi, sivil siyasetin çerçevesini çizdi. Darbe sonrası yönetimi elinde tuttuğu dönemlerde vatandaşların en temel hak ve özgürlüklerinin çiğnendiği bir düzen yarattı. 1990’larda Kürt meselesinde hukuku askıya aldı, toplumsal bir yaranın daha fazla büyümesine sebep oldu.
Ayıbın katmerlisi
Hemen herkesin vakıf olduğu kamusal bilgiler bunlar, bunları bilmek için öyle derin araştırmalar yamayı gerektirmez. Kuşbakışı bir anımsama bile, tarihimizde ordu kaynaklı birçok menfiliğin olduğunu anlamımızı sağlar. Vakıa bu iken, sanki bunlar hiç olmamış gibi davranmanın, gözünü kapatmanı ve kurumlara hakikate aykırı güzellemeler döşemenin kimseye bir faydası olmaz.
Tersine eğer gaye, bu tür olumsuzlukların bir daha yaşanmasının önüne geçmek ve vatandaşın hak ve özgürlüklerini muhafaza etmekse, yapılması gereken, bunlarla yüzleşmektir. Gerçeklerin bulunmasına çabalamak, mağdurlardan özür dilemek ve tarihten ders çıkararak gerekli önlemleri almaktır.
Bu da ancak ifade özgürlüğü ile olur. Lakin Tanrıkulu örneğinde olduğu gibi bir milletvekili dahi, hem de mahkeme kararlarına atıf yaptığı bir konuşmasından ötürü siyasi ve hukuki cendereye alınırsa, ne tarihten bir ders çıkarılır ne de müspet manada herhangi bir mesafe alınabilir. O vakit de geçmişin yükünden kurtulmak mümkün olmaz ve tarihin tekerrür etme ihtimali artar. Zira “geçmiş”, her zaman “geçmiş” olarak kalmaz.
Ezcümle, Tanrıkulu’na soruşturma açılması bir hukuk ayıbıdır. Siyasi aktörlerin ifade özgürlüğünü savunmak yerine Tanrıkulu’nun sesinin kesilmesini talep etmeleri de bir siyasi ayıptır. CHP’nin, haklı olduğu bir konuda kendi milletvekili Tanrıkulu’nun yanında durmak bir yana, onu kurbanlık koyun gibi orta yere sürmesi ise, ayıbın katmerlisidir.
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİÖcalan’ın 7 dakikası 10.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçHalk TV ve Sözcü TV'nin karartılması hakkında 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025