Vahap COŞKUN
1 Ekim’den beri cereyan eden ve bir türlü adı konulamayan hadise (!) ile ilgili iki hususun açıklığa kavuştuğu söylenebilir. Açıklığa kavuşan ilk husus, Bahçeli’nin kararlılığıdır. Geçmişte Kürt meselesindeki olumsuz tutumundan hareketle Bahçeli’nin yeni yasama döneminde uzattığı ele, başlangıçta hep şüpheyle yaklaşıldı. Kısa bir süre zarfında MHP liderinin kuruluş ayarlarına geri döneceği ve tokalaşmanın yerini sıkılı yumrukların alacağı beklentisi birçok kesimde yaygındı.
Ancak Bahçeli bu beklenti içinde olanları yanılttı ve her hafta çıtayı bir üst seviyeye çekti. Önce DEM Partililerle el sıkıştı, ardından Öcalan için bir muhataplık pozisyonu tarif etti. Nihayetinde duyanları oturdukları yerden sıçratan en keskin hamlesini yaptı; PKK’ye silah bıraktırması şartıyla Öcalan’ın Meclis’te DEM Parti Grubu’nda konuşmasını ve onun umut hakkından istifade etmesini teklif etti.
Elbette başta milliyetçi kesimlerde olmak üzere Bahçeli’nin bu teklifi sert tepkilerle karşılaştı. İYİ Parti ve Zafer Partisi, Bahçeli’nin bu siyasi değişimine rıza göstermeyeceklerini düşündükleri milliyetçi seçmenleri kendilerine çekmek için MHP’ye ve Bahçeli’ye ağır bir dille yüklendiler. Öyle ki iş, bir zamanlar Bahçeli’nin rakiplerini köşeye sıkıştırmak için siyaset meydanına taşıdığı idam ipinin, bu kez Bahçeli’nin kendisine atılmasına kadar vardı.
Fakat Bahçeli bunlara pabuç bırakmadı. Eleştirileri, sahiplerinin anlayacağı bir üslupla yanıtladı. Tarihi adımının gerekçelerini açıkladı, meselenin “gelecek seçimler değil gelecek nesiller” olduğunu belirtti. Teklifinden taviz vermedi ve söylediği her sözün arkasında durduğunu defaatle ifade etti.
Sadece grup toplantılarındaki konuşmalarıyla da yetinmedi Bahçeli. Gerek girdiği bu yeni yolun nedenlerini izah etmek ve gerek bu yoldaki kararlılığını göstermek için, evvela bir sosyal medya kampanyası başlattı. “Vakit tamamdır” temalı mesajlar her gün aynı saatte partinin resmî hesaplarından paylaşıldı.
Akabinde MHP, farklı şehirlerde “Hilal’e Doğru Türkiye” başlığı altında toplantılar düzenlemeye başladı. Partinin önde gelen isimleri adeta MHP’nin Akil İnsanlar Heyeti gibi sahaya çıktılar. MHP yöneticileri tabanla bir araya geldikleri bu toplantılarda, Bahçeli’nin işaret fişeğini yaktığı sürece neden güçlü bir destek verilmesi gerektiğini anlattılar ve MHP’nin bir bütün olarak Bahçeli’nin arkasında durduğunu cümle âleme gösterdiler.
Şişeden Çıkan Cin
Sonuca varır ya da varmaz, bu bir bahsi diğer, ama Bahçeli’nin Kürt meselesinde kendisi ve partisi için yeni bir sayfa açması ve bu sayfayı doldurmakta ısrar etmesi, Türkiye’nin siyasi hayatı açısından çok kıymetlidir. İki açıdan:
Birincisi, Bahçeli’nin Kürt meselesini MHP’den duymaya alışık olmadığımız bir kavram setiyle ele alması, bu meselenin siyaseten konuşulmasını normalleştirir. 1 Ekim’den itibaren yaptığı açıklamalarla Bahçeli cini şişeden çıkarttı. Temas, diyalog, görüşme, umut hakkı, PKK’liler hakkında hukuki düzenleme gibi konular her boyutuyla tartışılır ve değerlendirilir oldu.
Bahçeli’nin bu kavramlara müracaat ettiği bir yerde, hukuki ve siyasi arayışlar ister istemez doğallaşır ve bu arayışların önünü terörizm ya da bölücülük ithamları ile kesmek zorlaşır. Şişeden çıkan cin, bir konuşma ve tartışma vasatı yaratır ve bu konuşma ve tartışma derinleştikçe cini bir daha yeniden şişeye koymak kolay olmaz.
İkincisi, Bahçeli’nin Kürt meselesini masaya getirmesi, büyük bir fırsata da tekabül eder. MHP’nin yoğun bir karşıtlık üretmediği, tam tersine direksiyonuna geçtiği bir süreci ilerletmek daha rahat olur. AK Parti ve MHP’nin sahiplendiği, DEM Parti’nin muhatap kimliğini üstlendiği ve CHP’nin de elverdiği bir zemin, meseleyi siyasallaştırdığı gibi çözüm ihtimalini de artırır. Hülasa gayesi ne olursa olsun Bahçeli’nin tuttuğu bu yol, Kürt meselesinin siyaseten normalleşmesine ve çözümüne katkıda bulunur.
Çocuk Oyuncağı
Açıklığa kavuşan ikinci husus ise, AK Parti ve MHP’nin, Erdoğan ve Bahçeli’nin, bu yolda birlikte yürüdükleridir. AK Parti’ye ve MHP’ye yakın bazı kalemler, 1 Ekim’den itibaren Erdoğan ve Bahçeli arasında bir uyum ya da uzlaşmanın bulunmadığını, tarafların birbirinden haberinin olmadığını öne sürüyorlardı. Kimine göre Erdoğan ve AK Parti, aynı bizler gibi, süreci televizyondan öğrenmişlerdi. Kimine göre de iki aktörden birinin diğerinin sırtını yere yapıştırması an meselesiydi.
Lakin geçen hafta içinde Erdoğan ve Bahçeli ile onların kurmaylarından gelen açıklamalar, iki liderin birbirlerinden haberdar olmadıkları ve birbirlerine karşı kıyasıya bir mücadele verdikleri tezini boşa çıkardı. Aslında daha baştan itibaren bu tezin doğru olması ihtimali çok düşüktü. İki sebepten ötürü:
Birincisi, Kürt meselesi, çocuk oyuncağı değil, ülkenin en hayati sorunu. Bahçeli de kariyerini sokakta bulmuş ve siyasi mirasını çarçur edecek biri değil. Kürt meselesinde böyle bir çıkış yapmanın, hem kendisi ve partisi hem de ortağı olduğu iktidar bloku için ciddi bir risk oluşturduğunu bilebilecek bir tecrübeye sahip. Dolayısıyla böylesine iddialı ve riskli bir hamleyi, belli bir olgunluğa ulaştırmadan ve ortağıyla bir ortak bir çizgiye gelmeden kendi başına hayata geçirmesi düşünülemez.
Tabiatıyla, söylemde farklılıklar olabilir. Muhtemelen Erdoğan, Bahçeli’nin konuşmasına kelimesi kelimesine vakıf değildir. Ayrıca süreç yönetiminde de (hız, yöntem, kapsam) her iki siyasetçi arasında farklılıklar bulunabilir. Ama herhalde Erdoğan ve Bahçeli’nin genel çerçevede bir mutabakatlarının olmadığı söylenemez. Bahçeli’nin Erdoğan’a bir emrivaki yaptığını veya Erdoğan’ın Bahçeli’nin bir dayatmasıyla karşı karşıya olduğunu düşünmek, hem Cumhur İttifakı’nın siyasi birlikteliğini hem de bu ittifakın liderlerinin politik becerilerini küçümsemek olur.
Bütünlüğün Verdiği Özgüven
İkincisi, Erdoğan ve Bahçeli’nin birbirlerine çelme takmalarının, ancak her ikisinin ya da ikisinden birinin ortaklığı bozmak istemeleri halinde bir manası olabilir. Eğer ittifakın ipi çekilmişse, ortakların birbirlerini zorda bırakacak harekette bulunmaları anlaşılabilir. Oysa ortada böyle bir durum yok. AK Parti de MHP de ittifakı koruma noktasında son derece net görünüyorlar.
Çünkü iki partinin de birbirlerine ihtiyaçları var. AK Parti’nin, MHP’nin desteği olmadan dört yıl boyunca iktidarda kalamayacağı açık. Beri yandan ittifaktan çekildiği takdirde MHP’nin de devlet yapılanmasındaki hem fikri hem de kadro hâkimiyetinin mühim bir kısmını yitireceği belli.
MHP bakımından, bu bağlamda, bir soruna daha değinilebilir. Eğer MHP ittifaktan kopmak istese, büyük bir olasılıkla buna iktisadi kriz ve/veya dış politikadaki savrulmalar gibi idmanlı olduğu konuları gerekçe yapardı. Kendisi için rasyonel seçenek bu olur. Zira bu mevzular üzerinden yaşanacak bir kopuş, MHP’ye geniş bir siyaset alanı açar; MHP tabanını koruyabilecek ve hatta AK Parti’den memnun olmayan seçmenlerin bir bölümüne de seslenebilecek bir kapı aralar.
Ama Kürt meselesinde MHP için kazın ayağı öyle değil. Bu meseleden dolayı AK Parti ile bağları kopartmak, MHP’ye mevzi kaybettirir. Zira Kürt meselesi, MHP’nin rahatlıkla at koşturabileceği bir alan değil. 1990’lardan beri MHP siyasi alandaki varlığını, Kürt meselesindeki menfi tutumun üzerine inşa etti. Şimdi müspet bir tutuma yöneldiği anda iktidarın dışına çıkması, MHP’yi zora sokar.
Çünkü iktidar olmaktan kaynaklı imtiyazlarını kaybeder; bir taraftan iktidarın yoğun saldırısına maruz kalır, diğer taraftan da muhafazakâr ve milliyetçi kesimleri ikna etmek için gerekli enstrümanlar elinden çıkar. Dolayısıyla ittifak denkleminin bozulmasının sonucu, MHP’nin siyasi kütlesinin küçülmesi olur.
Velhasıl ittifakın dağılması ya da ittifakta aktör değişimi, ne AK Parti’nin ne de MHP’nin hesabına gelir. Her iki parti de bunun farkındadır. Binaenaleyh, ittifak içinde çatlama yönünde değil aksine yekpareleşme yönünde bir eğilim olması tabiidir.
Belki de Bahçeli’nin “Vakit tamamdır” ifadesinde vücut bulan özgüvenin altında, ittifakın bütünlüğüne duyduğu inanç yatmaktadır.
Yazarlar
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİÖcalan’ın 7 dakikası 10.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçHalk TV ve Sözcü TV'nin karartılması hakkında 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025