Vahap COŞKUN
Suriye’de iç savaş Esed rejiminin demokratik taleplere karşı tankları ileri sürmesiyle 2011’de başladı. 2015’e gelindiğinde rejim, muhalif güçlerin karşısında dara düştü. Ancak muhaliflerden yana görünen ibre, sert dış müdahalelerle tersine çevrildi. Esed’in imdadına koşan Rusya, İran ve İran’ın vekil güçleri muhalifleri gerileterek rejimin tekrardan güç ve üstünlük kazanmasını sağladı.
Fakat dışarıdan gelen bu büyük desteğe rağmen Baas, ülkenin tamamında bir egemenlik kuramadı. 2016’da Suriye’de üç güç bölgesi vardı: Şam ve çevresine tutunan rejim, İdlib’e konuşlanan Sünni muhalefet ve Qamışlo merkezli SDG. Rejim bu durumu değiştirmek için bir siyasi hamle yapmadı. Esed, muhtemelen, doğru vaktin gelmesini beklemekteydi; o gün geldiğinde Rusya ve İran’ın arka çıkmasıyla İdlib’i de hizaya sokacağı düşünüyordu. O sebeple siyasi müzakerelere sırtını döndü ve bu konuda kendisine yapılan teklifleri elinin tersiyle itti.
Ne var ki son dönemlerde Esed’in iki hamisi için de hayat zorlaştı. Rusya, Ukrayna batağına saplandı ve Suriye’deki güçlerinin mühim bir kısmını çekti. İran, geçen yılın 7 Ekim’inde HAMAS’ın yaptığı saldırıdan sonra İsrail’in kendisini ve bölgedeki bütün vekil güçlerini hedef alması üzerine, dikkatini kendi içine yöneltti. Savaşın kaderinin rejim lehine değişmesinde başrolü oynayan aktörlerden biri olan Hizbullah da kendi canının derdine düşünce Suriye sahasını önemli oranda boşaltmak mecburiyetinde kaldı.
Kâğıttan Kaplan
Esed’i koruyan zırhın bu şekilde birkaç yerden delinmesi, muhalifleri rejimin üzerine yürüme noktasında cesaretlendirdi. 27 Kasım’da başlayan operasyonla muhalifler, hiçbir dirençle karşılaşmadan Halep’i ele geçirdiler. Esed’in tek şansı Rusya ve İran’ın 2015’teki gibi muhalifleri yoğun bir ateş altına almasıydı. Ancak bu kez ne Rusya ne de İran Esed’e beklediği yardımı gönderdi. Çünkü Suriye’nin geleceğinde Esed’e bir yer olmadığı, artık onlar için aşikâr hale gelmişti.
Dış destekten mahrum kaldığında rejimin ordusunun bir kâğıttan kaplan olduğu ortaya çıktı. Ordu, mukadder sonu gördü ve çatışmaya girmedi. Muhalifler Halep’in ardından Hama, Humus ve Şam’a da, herhangi bir karşı koyuşa rastlamadan girdiler. Böylece 27 Kasım’da İdlib’te başlayan yürüyüş 8 Aralık’ta Şam’da nihayete erdi. Işık hızında geçen bu 12 gün; 61 yıllık Baas rejimini ve 53 yıllık Esed diktatörlüğünü yıktı.
Baas’ın çökmesi ve Esed’in Rusya’ya kaçmasıyla Suriye’de yeni bir dönem başladı. Hemen akla gelen iki soru var: Bir, Suriye toprak bütünlüğünü muhafaza edebilecek midir? İki, bu yeni dönemde muhalif aktörler nasıl bir yol izleyecektir?
İlk sorudan başlarsak; bazı mahfiler, Suriye’nin bütünlüğünü korumasının olanak dâhilinde olmadığını belirtiyorlar. Onlara göre, iç savaş çok acılı bir miras bıraktı. Bir milyondan fazla insan hayatını kaybetti, nüfusun üçte biri yerinden yurdundan oldu, karşıtlıklar had safhaya çıktı. Ayrıca ülke toprağı fili olarak parçalandı; her biri kendi alanının kontrol eden üç-dört iktidar yapısı ortaya çıktı. Yani Suriye hem zihni hem de fiziki olarak bölündü; böylesine derin bir bölünmüşlükten bir birlik çıkmaz, çıkamaz.
Tabii burası Ortadoğu, burada bir kesinlikten bahsetmek zor, bir iddiayı mutlaklaştırmak riskli ve dolayısıyla “Suriye asla ve kat’a bölünmez” demek de manasız. Zira dengeler aniden sarsılabilir, beklenmedik hadiseler ardı sıra gelebilir ve kesinliğinden emin olunan önermeler de boşa çıkabilir.
Bununla birlikte ben, Suriye’de bütünlüğün bölünmeye nispetle çok daha kuvvetli bir ihtimal olduğu kanısındayım. Suriye’nin demografik özelliklerinin, uluslararası camianın -bilhassa da komşu ülkelerin- bütünlüğü koruma kararlılığın ve hepsinden önemlisi muhaliflerin bütünlükçü perspektiflerinin bölünmekten ziyade bütünlüğe hizmet edeceğini düşünüyorum.
Zannımca HTŞ’den SDG’ye bütün muhalif grupların bütünlükçü bir söylem kurmalarını, asıl gayelerini perdeleyen bir taktik olarak değil onların sosyolojik gerçekliğe uygun bir siyaset yürütme çabaları olarak değerlendirmek daha doğru olur. Elbette bu bütünlüğün mutlaka üniter tarzda olması gerekmez. İdari yapı, tarafların talep ve güçlerine bağlı olarak özerklik veya federasyon şeklinde tanzim edilebilir ama Suriye bütünlüğünü korur.
Geçmişten Ders Çıkarmak
İkinci soruya gelince: İç savaştan çıkan bir ülkede yeni dönemin nasıl seyredeceğini, sahayı değiştiren aktörlerin davranışları belirler. Rejimi yıkan ve yeni düzeni kurma iddiasında olan güçlerin hareket tarzları, barışa giden yolu kısaltabileceği gibi yeni düşmanlık tohumlarının ekilmesine de neden olabilir. Her iki ihtimal de masanın üzerinde durur.
Muhaliflerin on üç yıllık savaştan birtakım dersler çıkardıklarını söylemek mümkün. Nitekim muhalifler girdikleri şehirlerde yakıp yıkmaktan uzak durdular, “halkın malı” olarak niteledikleri kamu kurumlarının korunmasına ihtimam gösterdiler, hiçbir ayrım yapmadan her mezhepten ve etnik kimlikten Suriyelilere güvence verdiler.
Rejimin kontrolündeki şehirlerin bu denli rahat kazanılmasında, bu tavrın da etkili olduğunu belirtmek gerekir. Mesela Halep’te bir katliam olsa, muhaliflerin diğer şehirlere böyle ellerini kollarını sallayarak girmeleri söz konusu olmazdı. İnsanlar kendilerini korumak için silaha sarılır ve kan gövdeyi götürürdü. Ama Halep’teki mutedil tavır bu tehlikeyi bertaraf etti.
Keza hâlihazırdaki iki büyük gücü oluşturan HTŞ ve SDG’nin, rejimin yıkılmasıyla biten bu son süreçte çatışmadan imtina etmelerinin de altı çizilmelidir. Her iki gücün liderleri de, uzlaşma ve işbirliğini öne çıkaran beyanatlar verdiler. Bunun, önceliği rejimin yıkılmasına vermeyi ve hesaplaşmayı sonraya bırakmayı içeren bir erteleme hali mi, yoksa ülkenin inşasına da yön verecek daimi bir hal mi olduğunu ileriki günler gösterecek.
İlk ihtimal, parlak bir zaferin ardından Suriye’yi tekrar karanlığa gark eder. Muhalifler arası güç mücadelesi, zaten çok kan kaybetmiş olan ülkenin kan kaybını daha da hızlandırır, bünyesini daha da çürütür. İkinci ihtimal ise, Suriye’nin muhtaç olduğu yolu gösterir. Derin bir yarılmadan geçti Suriye. Ülkenin yaralarını sarmak ve insanlarının nefes almasını sağlamak için muhalif güçlerin çatışmak yerini konuşmayı tercih etmesi ve birlikte bir geçiş dönemi planlaması yapmasına ihtiyaç var.
İnşallah muhalifler bu basireti gösterir ve 13 yıldır tarifi imkânsız acılara yol açan iç savaşın kanlı defteri 8 Aralık itibariyle kapanmış olur.
Yazarlar
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİÖcalan’ın 7 dakikası 10.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçHalk TV ve Sözcü TV'nin karartılması hakkında 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025