Vahap COŞKUN
1 Ekim’de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, DEM Partili vekillerle Meclis’te tokalaştığında ve ardından 22 Ekim’deki o ünlü çağrısını yaptığında, bu sürecin müspet bir netice doğuracağına inananların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyordu. Sürece dair olumlu bir laf edenlere de pek hoş bir nazarla bakılmıyordu.
Etrafta çözüm için açılan bu kapının zorlanması gerektiğini savunanların değil, süreçten bir şey çıkmayacağına iman edenlerin görüşleri cirit atıyordu. “Yeni bir imkân var, bundan nasıl daha iyi istifade edilebileceğine kafa yormak lazım” diyenler değil, “Süreç falan yok, olsa da işleyeceği yok” diyenler prim yapıyordu.
Sürecin olmadığına ve neden işlemeyeceğine dair öne sürülen gerekçeler sıraya dizilse buradan köye yol olurdu. Başlıca argümanları hatırlayalım:
- Söz konusu olan Bahçeli’nin şahsi bir girişimidir, ciddiye alınmaya değmez.
- Erdoğan sürece karşı; nitekim topa girmiyor ve hep sahanın çevresinde dolanıyor. Dolayısıyla bir devlet projesinden söz edilemez.
- Bahçeli’nin ön ayak olduğu bir teşebbüsten makul ve iyi bir sonuç çıkmaz.
- Erdoğan’ın tek gayesi, gelecek seçimler için adaylık vizesi almak, yoksa çözüm gibi bir derdi yok.
- Ne Erdoğan’a ne de Bahçeli’ye güvenilebilir, onların öncülük ettiği bir sürece destek vermek için insanın aklını peynir ekmekle yemesi lazım.
- Kürtler yine kandırılacak, DEM Parti de bu oyuna alet oluyor.
- PKK’nın Ankara’da bomba patlattığı, iktidarın ise DEM Parti belediyelerine kayyum atadığı bir siyasi ortamda, bir süreçten bahsetmek bomboş bir hayal.
- Öcalan, örgütü üzerinde abartıldığı denli bir etki sahibi değil; o nedenle Öcalan PKK’ya silah bırakma ve kendini feshetme çağrısı yapmaz/yapamaz.
- Hadi yaptı, diyelim PKK, Öcalan’a kulak asmaz.
Siyasi kutuplaşmadan kaynaklı itiraz gerekçeleri ve mazeretlerin bini bir paraydı. PKK’nın 9 Mayıs’ta bir açıklama yaparak, Öcalan’ın perspektifi doğrultusunda bir kongre yaptığını açıklaması dahi, bazılarını bir süreç olduğuna ve buradan hayırlı bir netice çıkabileceğine ikna edemedi. Evet, bir kongre yapmıştı ama kararını açıklamamıştı. Demek ki ortada bir sorun vardı. Bekleyip görmek lazımdı.
MİSYONUNU TAMAMLAYAN PKK
Beklendi ve görüldü. PKK, 12 Mayıs’ta silahları bıraktığını ve kendini lağvettiğini duyurdu. Fesih metninde, işin “nutuk” kısmı bir yana bırakılırsa, altı çizilen husus, PKK’nın misyonunu tamamladığıydı. Belli koşulların bir ürünüydü PKK, o koşulların gerektirdiği gibi örgütlenip mücadelesini vermiş ve ciddi bir merhale kaydetmişti.
Ancak zaman geçmiş ve o koşullar ortadan kalkmıştı. Dünyada, bölgede ve Türkiye’de yeni dinamiklerle karşı karşıya kalınmıştı. PKK da misyonunu yerine getirmişti. Değişime ayak uydurmak icap ederdi; silahın miadı dolmuştu, mücadele artık yeni şartlara uygun olarak demokratik bir formda yürütülmeliydi.
Lakin evvela Öcalan’ın ve akabinde bizatihi örgütün PKK’nın artık tarihe karıştığını belirtmeleri de kimilerini kesmedi. Tamam, PKK kendini feshetmişti ama irili ufaklı PKK ile irtibatlı birçok yapı vardı. KCK ne olacaktı? Kaldı ki PKK silah bırakacağını söylemiş ama silahı nasıl, ne zaman, nereye bırakacağını, kime teslim edeceğini açıklamamıştı. Ayrıca, PYD silah bırakmadıkça PKK’nın silah bırakması sayılmazdı. Zaten Türkiye’de terör bitmişti, PKK’nın silah bırakması ne anlam ifade ederdi ki? Kaldı ki, o nasıl bir açıklamaydı öyle, Lozan’ı ve 1924 Anayasası’nı eleştiriyorlardı, böylece aslında Cumhuriyet’e savaş açıyorlardı vs…
Hülasa, ne yapılırsa yapılsın ne denirse denilsin bazı kesimleri PKK’nın son bulduğuna inandırmak mümkün değildi. “İstemezük”çü bu tavır, bazen ideolojik körlükten bazen de PKK’nın silah bırakmasının gündelik siyasi hesaplara ters düşmesinden kaynaklanıyordu. Onlara barış beğendirmek zordu; uygun buldukları vakit ve aktörlerin haricindeki vakitte ve aktörlerce gerçekleştirilen barışa, barış demiyorlardı. Fakat günün sonunda onların ileri sürdükleri bütün karşı tezler boşa düştü ve PKK, tevil götürmeyecek bir kesinlikte, silaha veda etti.
Gerek 9 Mayıs ve gerek 12 Mayıs açıklamalarında PKK, 52 yıllık tarihinin altını çiziyor ki bu, Öcalan’ın 1973’te Ankara-Tuzluçayır’da, Türk solcu gruplarla bağı olmayan bir Kürt solcu örgütü oluşturmak için arkadaşlarıyla gerçekleştirdiği ilk toplantıya gönderme yapıyor. PKK, 27 Kasım 1978’de Diyarbakır-Lice’de Fis Ovası’ndaki kongreyle resmen kuruldu. 15 Temmuz 1984’te de Eruh ve Şemdinli baskınlarıyla silahlı mücadeleye başladı.
SİLAHIN GÖLGESİNDE HAYATLAR
Yani PKK’nın yarım asrı geçen bir tarihi var ve bunun 40 yılı çatışmalarla geçti. 40 yıldır bu ülkede doğan hiçbir çocuk, PKK’nın olmadığı bir Türkiye’yi tecrübe edemedi. Birçok kuşak, hayatını silahların gölgesinde geçirdi. PKK’nın silahı; siyasetten ekonomiye, hukuktan eğitime, diplomasiden spora kadar yaşamın her alanına nüfuz etti.
Türkiye’nin iktisadi olarak belini düzeltememesinde, siyasi olarak otoriterleşmesinde, hukuki olarak hak ve özgürlük açığı vermesinde ve içtimai olarak da kutuplaşmasında en büyük rolü PKK’nın silahı oynadı. İttifaklar ve karşıtlıklar, silah üzerinden kurgulandı. Silahın geri çekilmesine ve ileri çıkmasına bağlı olarak, siyasi arenada bazen çok sert rüzgârlar esti, bazen hava ılıman bir hal aldı. Ezcümle silah hayatın her tarafına rengini verdi.
O nedenle gözünü PKK ile açıp PKK ile büyüyenler için PKK’sız bir Türkiye’yi hayal etmek zor olabilir. Savaşa ve çatışmaya iktisadi ve siyasi yatırım yapanlar için ise bu, istenmeyen bir durumu ifade edebilir. Ancak ister inanılması güç olsun ister arzu edilmesin silahın devreden çıkmasının zamanı geldi.
Elbette, daha işin başındayız, önümüzde uzun bir yol uzanıyor. Silahsızlanmayı, eve dönüşü ve toplumsal bütünleşmeyi tamamen sağlamak için dikkatli ve özenli planlamaya, kuvvetli bir siyasi iradeye ve uzun erimli çabalara ihtiyacımız var. Malum; kâmil bir barış, bugünden yarına kurulmaz, emek ister. Mamafih, işin zor kısmı geçildi, silah geride kaldı ve bu noktada geniş bir mutabakat oluştu.
Silahın defterinin kapanmasıyla Türkiye’de hak ve özgürlüklerin sınırlanmasına ve otoriterleşmenin artmasına neden olan en önemli gerekçe devletin elinden alınmış olacak. İktidarın demokratik ve hukuki talepleri karşılamamasının bir bahanesi kalmayacak. Silahın ortadan kalkması, bu bağlamda, ülkede çok büyük bir değişimi beraberinde getirme potansiyeli taşıyor; bunu görmek ve takdir etmek gerekir. PKK’sız bir Türkiye artık hayal değil.
VAHAP COŞKUN KİMDİR?
Lisans ve yüksek lisansını Dicle Üniversitesi’nde, doktorasını Ankara Üniversitesi’nde tamamlayan Vahap Coşkun’nun insan hakları, Türkiye siyaseti ve Kürt meselesi üzerine çalışmaları bulunmaktadır. Prof. Dr. Vahap Coşkun, Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesidir.
Yazarlar
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025