Vahap COŞKUN
Siyaset teorisinde iki tür “vesayet”ten söz edilebilir: “Guardianship” anlamındaki vesayete göre, halkın kendi kendini yönetmesi imkânsızdır. Kendileri için bile neyin iyi olduğunu bilemeyecek olan sıradan insanların, toplumun bütününün menfaatlerinin nerede olduğunu anlamaları ve korumaları düşünülemez. Çünkü onlar bu niteliklere sahip değildir, dolayısıyla yöneticilik görevi de sıradan insanlarca seçilen kimselere bırakılamaz. Bunun yerine yönetim, üstün bilgi ve yetenekleri sayesinde yönetme yeteneğini haiz bir azınlığa verilmelidir.
Mutlak bir demokrasi karşıtlığını ifade eden bu vesayet anlayışına karşılık, bir de İngilizcede “tutelage” kavramına denk düşen daha yumuşak bir vesayet de var. Bu, kendisi için iyi ve kötünün ne olduğunu ayırt edemeyen ve bu nedenle de seçim yapma ehliyetine sahip olmadığı varsayılan halkın belli bir dönem kontrol altına alınmasını belirtir. Burada, halk ile yöneticiler arasında sonsuza dek sürecek bir vesayet ilişki yoktur. Vesayet, henüz demokrasiye hazır olamayan halkı demokrasiye hazırlamak için gerekli olan ve geçici bir süre devam edecek bir kontrol mekanizması olarak gösterilir, meşruiyetini de buradan devşirmeye çalışır.
Ancak bu vesayet son derece sorunludur. Zira halkın kendi kendini yönetmeye ehil olduğuna kimin karar vereceği, söz konusu kararın nasıl alınacağı, halkın demokratik kıvama gelmesi için ne kadar zamana ihtiyaç olduğu, halkın yönetimi almaya karar verdiğinde yönetici azınlığın bunu kabul edip etmeyeceği gibi zor sorular vardır. Vesayet anlayışının ise, bu sorulara vereceği tatminkâr bir yanıt yok. Fiiliyatta “geçici bir süre için vesayet etme” düşüncesi pek işlemez; her iktidar, birçok sebep üreterek, vesayeti daim kılmaya çabalar.
Acaba, Türkiye ’de 1923-1946 arasındaki Kemalist tek-parti rejimi, nasıl bir vesayet öngörür? Birçok çalışmada Kemalizmin, geçici bir süre için kurulmuş bir vesayet rejimi olduğu belirtilir. Buna göre, Kemalizmin gayesi, ekonomik, sosyal ve siyasi bakımdan demokrasiye hazır olmayan halkı, bilgi ve erdem sahibi kişilerin yönetiminde yetiştirmek ve demokrasiye hazır hale getirmektir. Rejimin rehberliğinde halk demokrasiyi hak edecek seviyeye gelecek ve böylelikle demokrasiye geçildiğinde doğru tercihlerde bulunabilecektir. Demokratik yönetime geçme bir zaman sorunudur; nitekim zamanı geldiğinde (II. Dünya Savaşı’ndan sonra) demokrasiye geçildi.
Fakat bu analiz, isabetli değil. Levent Köker, Kemalizmin, tek parti yönetimini “demokrasiye geçiş hedefi” ile meşrulaştırmaya çabaladığını, ancak gerçekte böyle bir hedefin baştan mevcut olmadığını söyler. Köker’e göre, devletin kuruluş sürecinde, iki farklı grup arasında bir mücadele vardır. “Halkın kendi kendisini yönetmesi” gerektiğini düşünenler ile “halkın kendileri tarafından yönetilmesi” gerektiğini düşünenler arasındaki mücadeleyi ikinciler kazandı ve bir Kemalist tek-parti yönetimi kuruldu. Bu yönetim, 1930’larda çok-partili bir yönetime geçmeye teşebbüs etti, 1946’da da çok-partili bir düzene geçti. Ama bu teşebbüs ve geçişlerde -tek-parti yönetiminin isteğinden çok- dış dengelerin belirleyiciliği vardı.
“Meşru İhtilal”?
Nitekim daha sonra yaşananlar bunu teyit eder nitelikteydi. Kemalist rejim, temelde, Türkiye halkının kendi kendisini idare etme yeteneğinden mahrum olduğunu düşünüyor, onları yönetmeyi kendisi için bir “hak” olarak görüyordu. Ancak bir şekilde içine girilen demokrasi, bu hakkın ellerinin içinden kayıp gitmesi sonucunu doğurdu; o halde demokrasiye de bir ayar verilmeliydi. 1960 Darbesi ile yapılan buydu: “Devleti savunma cihazı” olarak görülen ordu eliyle Kemalist tek parti zihniyeti kurumsallaştırıldı.
Bu meyanda, 27 Mayıs’ın öneminin altı çizilmeli. Vesayet, Cumhuriyet’in kuruluşundan beri rejimin bünyesine hakim olan esas niteliktir. Bununla beraber bu vesayeti, kurumsallaştıran 27 Mayıs’tır. Ahmet İnsel, kurumsallaşma düzeyi bakımından 1960 öncesi ile sonrası arasında bir ayrımın yapılması gerektiğini belirtir: “Bu vesayetin Ulu Önder’in ve Milli Şef’in şahıslarıyla ilgili olmaktan çıkarak kurumsal olarak açıklığa kavuşması, 1960 askeri darbesinden sonra gerçekleşti. 1960 öncesi daha çok fiili vesayet rejimi, 1960 sonrası ise kurumsal vesayet rejimi olarak kabaca ikiye ayrılabilir.”
Kurumsal vesayetin kendini göstereceği yer ise anayasadır. Bülent Nuri Esen, “Meşru İhtilal” olarak selamladığı 27 Mayıs’ın, “Türk Anayasa gelişmesinde yeni bir sahife açtığını” söyler. Esen’e göre, artık anayasa meselesi, “siyasi iktidarı bundan böyle keyfi hareket edebilme ihtimali dışında tutacak tedbirleri düşünüp almak meselesidir”. Esen, her ihtilalin eski düzeni yıkıp yeni bir düzen getirdiğini, ancak Türkiye açısından sorunun “yeni bir düzen getirmek değil, Kemalist düşünce sistemine dayayan Anayasa düzeni içine dönmek” olduğuna işaret eder: “Yıkılmak istenen düzen Demokrat Parti iktidarının yerleştirmek istediği fiili Anayasa düzenidir. Kurulacak yeni düzen ise, Kemalist düşünceye dayanan Anayasa düzeninin ihyasıdır. Bunu yaparken, gelecek siyasi iktidarlara Kemalist ilkeleri savsaklamak imkân ve fırsatını vermemek şarttır.” (Türk Anayasa Hukuku, s. 135)
Önemli iki görev
Bunun içindir ki rejim, Kemalist ilkelerin gevşediğine, kendi imtiyazlarını kaybettiğine veya önceliklerinin tehdit altına düştüğüne kani olduğu her durumda siyasi alana müdahale etti. Bu bağlamda 12 Mart, 12 Eylül , 28 Şubat ve 27 Nisan’da yapılan doğrudan ve dolaylı müdahalelerin 27 Mayıs zihniyetinin bir devamı olduğunu söylenebilir. 27 Mayıs ile birlikte Türkiye’de vesayet, Köker’in ifadesiyle, “siyasî anlamda tek-parti dönemiyle sınırlı kalmayıp kalıcı bir rejim tipine dönüşmüştür diyebiliriz.” Bütün darbeler, vesayeti tahkim ve tescil ettirme faaliyetidir.
27 Mayıs’ın üzerinden yarım yüzyılı aşkın bir süre geçti. 2007’den bu yana da vesayet birçok alanda geriledi. Ama 27 Mayıs’ın sistem içindeki etkisi bütünüyle kaybolmadı. Bunu sağlamak adına siyasete düşen iki önemli görev var: Biri, bütün darbelerden dolayı -başta mağdurlar olmak üzere- toplumdan özür dilemek, diğeri ise Kemalist zihniyeti kurumsallaştıran yasal ve anayasal vesayet mekanizmalarından kurtulmak.
* Dicle Üni.
http://www.radikal.com.tr/radikal2/vesayetin_kurumsallasmasi-1136110
Yazarlar
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİÖcalan’ın 7 dakikası 10.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçHalk TV ve Sözcü TV'nin karartılması hakkında 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025