Vahap COŞKUN
Taksim Gezi Parkı'nda çeşitlilik muhafaza edildi edilmesine ama diğer yerlerdeki eylemler ulusalcı grupların eline geçti
Taksim-Gezi Parkı protestoları kısa sürede tüm ülkeye yayıldı. İçişleri Bakanlığı, protestoların ilk günlerinde, toplam 48 ilde 93 gösterinin yapıldığını açıkladı. Sayı, şimdi çok daha artmıştır. Türkiye’nin alışık olmadığı bu protestoları büyüten, Valilik ve Belediyenin basiretsizliğini bir kenara bırakırsak, iki önemli neden vardı: Biri, güvenlik güçlerinin protestoculara çok sert davranmasıydı. Masum bir talebi dillendirenlere acımasızca gaz sıkılması, çadırların yakılması ve kaba gücü abartarak gösterilerin bastırılmaya çalışılması ters tepti ve küçük bir protesto öngörülmeyen bir büyüklüğe ulaştı.
Diğeri ve daha önemlisi, Başbakan’ın kullandığı dildi. “Onlar ne yaparlarsa yapsınlar, biz kararımızı verdik”, “Onlar 100 bin kişi toplarsa, ben 1 milyon kişi toplarım”, “Olayları çıkaranlar üç-beş çapulcu” tarzı ifadelerle Başbakan işi inatlaşmaya döktü. Hele “Yüzde 50’yi evde zor tutuyoruz” sözü ise inanılır gibi değildi. Halkın yüzde 100’ünün sorumluluğunu üzerinde taşıyan bir Başbakan’ın böyle bir ifadeyi -söylemeyi bırakın- aklından dahi geçirmemesi gerekiyordu. Bunun bir tehdit olarak algılanacağı belliydi; nitekim öyle oldu. Uzlaşmacı ve teskin edici olacağı yerde aksi bir tavır takınılması ve kendisine oy verenleri işaret ederek kendisine oy vermeyenleri tehdit eden bir dile başvurulması, zaten çığırından çıkmış olayların üstüne benzin döktü.
Farklı gruplar Erdoğan’ın nobran, “ben bilirim ben yaparım”cı ve pederşahi üslubuna şiddetle karşı çıktılar; görmezden gelinmeye, dışlanmaya, dikkate alınmamaya tahammüllerinin olmadığını haykırdılar. Böylece Erdoğan’a karşı çeşitli sebeplerle birikmiş öfke patladı. İş Taksim’le sınırlı olmaktan çıktı, Erdoğan’ı ve hükümeti hedef alan bir kimliğe büründü.
Kürtler nerede?
Meydanlar böylesine hararetli günler yaşarken gözler Kürtleri aradı. Son çeyrek asırda toplumsal muhalefetin taşıyıcılığını üstlenen Kürtler, bu kez, sahnede görünmediler. Yanlış anlaşılmasın; elbette bu kadar değişik grupları bir araya getiren gösterilere bireysel olarak katılan Kürtler vardı. Ama Kürt siyasi hareketleri, kitlesel ve aktif olarak bu gösterilerde yoktu.
Dikkat çekici bu durum çok tartışıldı. Özellikle bazı sol çevrelerde Kürtlere sert eleştiriler yöneltildi. Taksim’de iki kesimin kaybettiği, bunların AKP ve Kürt siyasi hareketi ( BDP / PKK ) olduğu belirtildi. Çözüm süreci ile birlikte Kürt siyasetinin, “AKP’nin koltuk değneği” haline geldiği yazıldı. Cumhuriyet tarihinin en büyük kitlesel eylemlerine yüz çeviren Kürt siyasetinin Türkiyelileşme fırsatını kaçırdığı ifade edildi. Erdoğan’ın ve Arınç’ın BDP’ye teşekkür etmelerinden rahatsızlık duyuldu. İktidarın, Kürtler ile sosyalistleri ayrıştırmaya çalıştığı söylendi ve teşekkürün iade edilmesi gerektiğine dikkat çekildi, vs.
Hafıza ve hissiyat
Acaba ne oldu da Kürt siyasi hareketleri alanlara girmedi? Onların bu tür eleştirilere muhatap olmalarına neden olan davranışlarının ardında yatan sebepler nelerdi? Üç sebep sayılabilir:
Birinci: Her kimliğin, grubun bir toplumsal hafızası var. Ve siyasi bir pozisyon belirlenirken bu hafıza, bazen tahmin edilenden çok daha büyük bir etkide bulunabiliyor. Kürtlerin azımsanmayacak bir bölümünde geçmişte Taksim ile kıyaslanmayacak hak ihlallerine maruz kaldıklarında, diğer toplumsal kesimleri kendi yanlarında görmemekten kaynaklanan bir kırgınlık var. Protestolara katılmaktan imtina eden birçok kişiden aynı cümleyi duydum: “Dün dağlarımız bombalanırken, ormanlarımız kül edilirken Allah için tek bir ses çıkarmayanlar niçin bugün bu kadar çok bağırır oldular?”
Kuşkusuz mütekabiliyet ima eden bu yaklaşımın ahlaki açıdan yanlışlığının altı çizilebilir, zayıflığı ortaya konabilir. Ne var ki, Kürtlerin bir bölümünde böyle bir hissiyat var; dolasıyla söz konusu muhalefeti örgütleyenlerin -serzeniş etmeden önce- Kürtlerdeki bu hissiyatı hesaba katmaları gerekir.
“M. Kemal’in askerleriyiz”
İkincisi: Gezi protestoları başlangıçta spontane bir şekilde gelişti, çevre duyarlılığını ve kent yönetimine katılımı simgeliyordu. Talepleri haklıydı, şiddet dışıydı ve meşruiyet zemini son derece güçlüydü. Cezbedici yönü de buydu zaten ve bu hâliyle her kesimin katılımını mümkün kılıyordu. Ancak zaman içinde ulusalcıların eylemlerdeki etkinlikleri ve görünürlükleri arttı. Katılımcı profili bakımından Taksim-Gezi’de çeşitlilik muhafaza edildi edilmesine ama diğer yerlerdeki eylemler ulusalcı grupların eline geçti. Bu, doğaldı. Zira Taksim’deki hareketi başlatanların bir lideri veya örgütü yoktu, oysa ulusalcılar organize bir gruptular ve kısa süre içinde eylemlere kendi renklerini vermeyi başardılar.
Böylece eylemlerde bayraklar daha çok sallanmaya, İstiklal Marşı ve 10. Yıl Marşı daha fazla okunmaya, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyenlerin sesi daha gür çıkmaya başladı. Süreç içinde protestolara 27 Mayıs’ı ve 28 Şubat’ı hatırlatan ritüeller de (avukatların ve akademisyenlerin cübbeleriyle yürümesi, lise öğrencilerinin sahaya çıkarılması, vb.) eklemlendi. Bu tabloda Kürtlerin olması beklenemezdi. Irkçı sloganlar atan, faşizan semboller taşıyan, Kürt meselesinde müzakerelere karşı çıkan, açıkça Kürt nefretini körükleyen, başörtülülerin haklarını tanımayan ve darbe özlemini gizlemeyen kesimlerle Kürtlerin yan yana gelmesi, eşyanın tabiatına aykırı.
Üçüncüsü de şöyle: Çözüm sürecini koruma düşüncesi de önemli bir saik. Çatışmasızlık ve sınır dışına çekilme gibi mühim kararların alındığı bir süreç çok değerli, Kürtler bunun akamete uğratılmasını istemiyor. Hükümetin iş göremez bir duruma düşürülmesinin sürecin sıhhatine olmayacağını biliyorlar. Siyasi bir kaosta, süreci ilerletecek adımların atılamayacağının ve binbir güçlükle alınan mesafenin heba olacağının idrakindeler.
Ezcümle Kürtler, hem eylemlerin daha fazla demokrasi talep edenlerin idaresinden çıkıp çoğu yerde ırkçı ve faşizan grupların denetimine girmesinden, hem de eylemlerin süreci sabote etme potansiyeli taşımasından ötürü eylemlerden uzak durdular. Kendi payıma, bu kaygıların haksız ve mesnetsiz olduğunu düşünmüyorum ve Kürtlerin, provokasyona çok açık hale gelen bu eylemlere kitlesel katılmamasını doğru buluyorum.
Yazarlar
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİÖcalan’ın 7 dakikası 10.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçHalk TV ve Sözcü TV'nin karartılması hakkında 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025