Vahap COŞKUN
Anayasa ’nın 13. maddesi, temel hak ve hürriyetlerin ne şekilde sınırlanabileceğine dair bir hüküm içerir. Buna göre, temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunulmaz, bu haklar Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Buradaki “kanun” vurgusu önemli. Anayasa temel hakların normlar hiyerarşisinde kanunların altında yer alan -tüzük veya yönetmelik gibi- bir düzenlemeyle sınırlandırılamayacağının altını çizer.
Mevzuatta başörtülü olmayı temel hak ve hürriyetleri sınırlandırma sebebi sayan bir kanun hükmü yok. Buna rağmen, Anayasa’nın açık hükmü ihlal ediliyor ve başörtülü kadınlar eğitim, çalışma, ifade ve seçilme gibi birçok haktan mahrum edildi/ediliyor. Başörtülü bir kadın kamuda yer almak ve orada faaliyet göstermek istediğinde önüne türlü yasaklar sürüldü/sürülüyor. Toplumun büyük bir çoğunluğunun nezdinde gayrimeşru addedilen bu yasağa devlet çok büyük bir önem atfediyor.
Başörtüsü, bu ülkede devletin ceberrutlukta sınır tanımazlığını ve devlet aktörlerinin ayıplarını ortaya koyan çok önemli bir simge. Süleyman Demirel, onlara Arabistan’ı işaret etti. Bülent Ecevit nezaketiyle maruftu, ama başörtülü bir vekil Meclis’e girdiğinde “Bu hanıma haddini bildiriniz” diye hiddetlenip bir kadının toplumsal linçine giden yolu açabiliyordu, onun nezaketi başörtülüler için geçerli değildi. Şimdi CHP sıralarında oturan Nur Serter “ikna odaları”nın mucidiydi; üniversite kapısına gelen kadınları bir odaya sokup ya başlarını zorla açıyor ya da onlara kapıyı gösteriyordu.
Kendi mahallelerinde de!
Hemen belirtmek gerekir ki, sadece devlet ehlinden gelmedi ayıplar. Başörtülüler milletvekili olmak istediklerinde “kendi mahallelerinde” de dışlandılar. Bazı muhafazakâr abiler, onları iktidara tuzak kurmakla, oyuna gelmekle, “beşinci kol faaliyeti” yürütmekle itham ettiler. Gerçekten çok büyük ayıplar işlendi başörtülülere karşı.
Müesses nizamın başörtüsüne serbesti getirilmesine tahammülü yoktu. 28 Şubat’ın gerekçelerinden biri yapıldı başörtüsü. 27 Nisan’da muhtıranın arkasında eşi başörtülü olan Gül’ün cumhurbaşkanlığına adaylığı vardı. AKP , başörtüsüne ilişkin bir düzenleme yaptığı için kapatılmanın eşiğinden döndü. Cumhurbaşkanı’nın ve Başbakan’ın eşi de olsa başörtülü kadınlar devletin resmi resepsiyonlarına katılamadı. Düşünün Gül, görev süresinin sonuna geldi, ancak bu yıl eşi ona Meclis’te eşlik edebildi.
Ama tabii bir yasağı ilelebet devam ettirmenin imkanı yok. Nihayet başörtüsü yasaklarının kaldırılması yönünde bir adım atıldı. Başörtülülerin kamuda çalışma haklarının tanınması, Başbakan’ın açıkladığı demokrasi paketinin en önemli maddelerinden biri. Değerli ve önemlidir, sahiplenilmesi gerekir. Ancak yeterli değil. Zira Başbakan’ın açıklamasına göre üç alanda -yargı, ordu ve emniyette- bu hak geçerli olmayacak. Bunun nedeni ise, bu alanlarda belli bir şekilde giyinme (cübbe) ve üniforma giyme zorunluluğun olmaması.
Kamuda çalışanlar
Bu izahat, tatmin edici olmaktan uzak. Bir kere yargıda avukatların başörtülü bir şekilde çalışma hakkı tanınırken, hakim ve savcıların bu haktan mahrum edilmesi anlaşılır gibi değil. Hakimler ve savcılar da avukatlar gibi cübbe giyerler, başın açık veya kapalı olmasının da cübbeyle bir ilgisi yoktur. Üniforma gerekçesi de yanlış. Zira silahlandırılmış memurların dışında kamunun diğer alanlarında çalışan bazı memurlar da üniforma giyerler, bazıları adı üniforma olmasa bile belli bir tarzda giyinirler. Mesela genellikle beyaz önlükle mesleklerini icra ederler. Bunlar başlarını örtebilirken, polis ve askerlerin başlarını örtememelerinin mantıklı ve haklı bir dayanağı yoktur.
Kamu görevi yapanlarda temelde iki özellik aranır: Birincisi, liyakattir. Bir kamu görevine talip olan kimse, o görev için herkese şart koşulan eğitimi almış, koşulları yerine getirmiş ve sınavları başarıyla geçmiş olmalıdır. İkincisi, ayrımcılık yapmamadır. Bir kamu görevlisi, yaptığı görev itibarıyla kendisine başvuran kimselere hizmet vermekten imtina edemez, onlar arasında herhangi bir ayrımcılık yapamaz. Mesela bir kamu hastanesinde çalışmakta olan bir doktor, inancını öne sürerek karşı cinsten bir hastaya bakmamazlık edemez, her hastaya bakmakla mükelleftir. Kamuda çalışmanın şartı, kamuyu oluşturan herkese hizmet vermektir.
Bu iki şartı yerine getiren herkes kamuda her alanda çalışabilir. Dolayısıyla bir hakimin, savcının, polisin veya askerin başörtülü olmasında hiçbir sakınca yoktur. Hükümetin yargı, ordu ve emniyette getirdiği sınırlama, ilkesel değil, siyasi bir hesaplamanın sonucu. Başörtüsüne bütünüyle serbestlik getirecek bir düzenlemeye toplumda yaygın bir muhalefet yapılması söz konusu da değil. Keza emniyet teşkilatı içinde de böylesi bir adımın rahatsızlık yaratacağını düşünmüyorum. Yargı ve orduda buna karşı bir tepki olabilir ve zannımca hükümet tam bu nedenden dolayı bu istisnaları getirdi, bu aşamada yargı ve orduyu karşısına almayı kendi siyasi hesapları açısından doğru bulmadı. Anlaşılan hükümet, önce diğer alanlarda başörtüsünün kullanılmasını, bunun herhangi bir toplumsal sorun yaratmadığının görülmesini ve söz konusu odaklardan gelebilecek muhalefetin asgariye düşmesini bekliyor ve ondan sonra harekete geçmeyi düşünüyor.
İlkeyi savunmak
Siyasetçilerin böyle bir iş takvimi olabilir. Hakkın iadesini sağlayacak ve özgürlük alanını genişletecek bir adımı düzenlemeyi kendileri için en az tehlike teşkil edecek bir vakitte yapmayı düşünebilirler. Ancak bize düşen ilkeyi savunmaktır. Başörtüsünde yapılması düşünülen düzenleme olumludur. Ancak getirilen istisnalar nedeniyle halen başı açıklık bir norm, başörtülü olmak ise normdan sapma, en iyi ihtimalle ikincildir. Nitekim Merve Kavakçı bunu çok açık ifade ediyor: “Polis, hakim, asker olamazsın dendiğinde devletin sana eksik vatandaşsın demeye devam etmiş oluyor. Başı açık kadına güvenip başı kapalı kadına güvenmemek ayrıca bir sorun teşkil ediyor. Aslında yine başı açık kadın tercih edilmiş oluyor ve sen ne oluyorsun? Yine geride kalmış biri!” Bu ahlaken kabul edilebilir değil. Artık bu ayıbı tümüyle ortadan kaldırmak ve başörtüsüne tam bir özgürlük sağlamak gerek.
Radikal 2
Yazarlar
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025