Vahap COŞKUN
Ahmet İnsel, yakın zamanda, yaşadığı bir olayı anlattı köşesinde. AP Avrupa Birleşik Sol/Kuzey Yeşil Sol Grubu Koordinasyon Bürosu’nun toplantısına katılan İnsel, burada Türkiye ’de temel hak ve özgürlüklerin durumuna ilişkin kısa bir sunum yapmış. Sunumunda “… çok küçük bir azınlık dışında, Türkiye’de toplumsal muhalefetin AKP ’nin iktidarda olmasını demokratik ilkeler çerçevesinde gayrimeşru bulmadığını, buna karşılık ‘Çoğunluk oyunu aldım, bu nedenle ne istersem yaparım’ anlayışına dayanan icraatlarının demokratik meşruiyetini sorguladığını, bu icraatların içerik ve biçim itibarıyla demokrasinin seçim dışında kalan gerekli diğer koşullarını yerine getirmediğini vurguladığını” belirtmiş.
Yani İnsel, AKP’nin meşru bir iktidar olduğunu, ama çoğunlukçu demokrasi anlayışıyla hareket eden bu partinin faaliyetlerinin demokratik meşruiyet açısından bir sorgulamaya tabi tutulduğunu belirtmiş. Ancak İnsel’in bu değerlendirmesi bazı solcuları memnun etmemiş. İnsel’in tanımıyla “Türkiye’de insan hakları mücadelesinin yıllardır önde gelen isimlerinden biri”, AKP iktidarının meşru olduğunu söylemenin yanlış ve demokrasi açısından tehlikeli olduğunu belirtmiş; yüzde 10 barajının, kadrolaşmanın ve medya üzerindeki denetimin varlığı nedeniyle AKP’nin iktidarı gasp ettiğini söylemiş. İnsel’in karşı argümanları kâr etmemiş, tartışmaya katılan ‘insan hakları savunucuları’ ve ‘solcular’, AKP’nin gayrimeşru olduğunda ısrar etmişler. (Radikal, 8.10.2013)
Bugünlerde bu türden tartışmaların örneklerine sıkça rastlamak mümkün. Bu tartışma önemli bir noktaya işaret ediyor: Türkiye’de demokrasi konusunda kusurlu olan yalnızca iktidar partisi değil. Aksine kendisini solda konumlandıran bazı gruplarda çok daha problemli bir demokrasi anlayışı, hatta antidemokratik bir anlayış, kök salmış durumda. Demokrasi adına ve daha fazla özgürlük iddiasıyla iktidara muhalefet edenler, demokrasinin en temel ilkesini reddederek işe başlıyorlar. Seçmenlerin özgür iradesiyle ortaya çıkan bir sonucu, demokratik yöntemlerle elde edilen bir iktidarı gayrimeşru ilan ediyorlar. İnsel, bunu Jacques Ranciere’nin “demokrasi nefreti” olarak tanımladığı tavrın sol versiyonu olarak niteliyor.
Demokrasi nefreti
Demokrasi nefreti, “demos”a duyulan güvensizlik üzerinden yeşerir. Ranciere, Soğuk Savaş dönemi ile sonrası arasında bir ayrım yapar. Bir tarafta net bir biçimde demokrasinin, diğer tarafta ise totalitarizmin olduğu bir dünyada demokratik ülkeler kendi yönetimlerinin daha iyi olduğuna dair nispeten daha fazla bir güvene sahiptir. Ancak Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla durum değişir, kendine “demokrasi diyen” ülkelerde demokrasiye karşı gizli ve açıktan bir güvensizlik yükselmeye başlar. Ranciere, Fransa ’da 2002 seçimleri ve 2005 Avrupa Anayasası referandumu esnasında dile getirilen söylemleri bu çerçevede değerlendirir ve “egemen söylemin büyük bir kısmının farklı biçimlerde demokrasiye karşı çıktığını” belirtir. Kullanılan ifadeler tanıdıktır: “Demokratik felaket”, “sorumsuz bireyler”, “büyük ulusal tercihleri adeta bir parfüm markasını seçmekle bir gören şu küçük tüketiciler”, vb.
“Yani her tür söylemi gördük. Öyle ki sonunda anayasa bir daha halkoylamasına sunulmadı. Dolayısıyla resmi demokrasi tanımının bir parçası olan bu oylama konusunda bile büyük bir güvensizlik var. Bir de eski söylemlerin yeniden boy gösterdiğini gördük: En ön safta Cohn-Bendit, Hitler’i iktidara demokrasinin getirdiğini falan söyledi.” Çok tanıdık değil mi?
Formatlanmış birey
Anlaşılan şu Hitler tezi çok popüler; halkın kararından rahatsız olan herkes ona sarılıyor. Ülkeler arasındaki sosyolojik ve tarihi farklılıkları gözardı ederek dillendirilen bu tez, demokratik yönetimlerde karar verici konumda olan halka karşı güvensizliği açığa çıkarıyor. Ranciere de, ister sağda ister solda yer alsın kendine aydın denen kimselerde demokrasinin “formatlanmış tüketici bireyin hükümranlığı anlamını taşıdığı” düşüncesinin egemen konum olduğunu söyler. Bununla birlikte, halkın tercihini muteber görmeme eğilimin Türkiye solunda çok daha yaygın ve muteber olduğunu söylenebilir. Bu, üç tür soruna yol açıyor.
İlki, halkın akılcı tercihlerde bulunabileceği varsayımını kabul etmemek, solun kendisiyle yüzleşmesini ve yetersizliğini tespit etmesini engelliyor. Kandırılan, türlü vaatlerle iradesi fesada uğratılan ve yanlış seçeneklerde ısrar eden halk tasavvuru, sola bir düşünce konforu sağlıyor. Sol, halkın kendisini seçmemesinin son derece makul bir nedeni olabileceğini kabul etmek istemiyor. Bu nedenle halkın tercihlerinin altında yatan gerçek nedenleri irdelemek yerine kendi açıklamalarının doğruluğuna iman ediyor.
Misal, AKP on yıldır yapılan tüm seçimleri kazandı. Yapılan çalışmalar, halkın AKP tercihinin altında özellikle dört alanda yapılan düzenlemelerin olduğunu gösteriyor: Sağlık, eğitim, ulaşım ve toplu konut. Normalde AKP’yi geçmek isteyenlerin, söz konusu alanlarda AKP’nin yanlışlarını ve eksiklerini gösterip kendilerinin daha iyiyi yapabileceğine halkı ikna etmeleri beklenir. Ama Türkiye’de sol, bunu yapmak yerine “din istismarı yapıyorlar”, “makarna ve buzdolabı dağıtarak oyları satın alıyorlar”, “medya ellerinde, halkı yanlış yöne sevk ediyorlar” gibi tezlere sarılıyor. Halk kandırılıyor, satın alınıyor ve iradesi fesada uğratılıyor ama sol hep haklı kalıyor.
İdealize edilmiş halk
İkincisi, sol söylemde halka çok büyük bir değer atfedilir; tüm teorilerin ve kurumların isimlerinde mutlak bir “halk” sözcüğünün geçmesine dikkat edilir. Ama bu, yaşayan halk değil, idealize edilmiş bir halktır; ‘gerçek’ halk ile solun frekansları genellikle tutmaz.
Hayallerindeki halkı sevme, gerçek halkla bir türlü buluşamama ve halktan ilgi görmeme, solda sürekli bir mağlubiyet psikolojisi yaratır. AKP karşısında bu mağlubiyet hissi ve AKP’ye duyulan nefret, çok daha derin. Bu, solun bazı kesimlerinin muhalefet diye akıl dışı önermelere savrulmalarına yol açar. Öyle ki birileri 12 Eylül’ü özler, birileri bugünlerin 1990’ları arattığını söyler, birileri de Erdoğan’ın Esad’dan daha kıyıcı olduğunu iddia eder. Hayatla örtüşmeyen bu söylem, sol ile ‘gerçek’ halkın arasının daha fazla açılmasına sebebiyet verir.
Üçüncüsü, demokrasi karşıtlığını ihtiva eden bu siyaset, solu güçten düşürürken mevcut iktidarı tahkim eder. Halkın iradesinin ürünü olan iktidarın gayrimeşru ilan edilmesi, halkla alay etmektir. Meşru iktidara karşı demokratik ilkeleri reddeden bir tavır, halkın tercihlerine değer verilmediği anlamına gelir. Böylesi bir siyasetin halkın teveccühüne mazhar olması beklenemez. Sol, demokrasiden nefret ederek, AKP ile mücadele edemez. AKP’ye karşı bir başarı kazanmak istiyorsa, hayallerindeki insanların değil, kanlı canlı insanların taleplerini karşılaması, onlara umut aşılaması ve onları tatmin etmesi gerekiyor.
Not: Bu yazıdaki Ranciere alıntıları, Eric Hazan’ın kendisiyle yaptığı bir söyleşiden yapılmıştır: http://anarsi.info/metinler/36-anarsi/313-demokrasi
Yazarlar
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİÖcalan’ın 7 dakikası 10.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçHalk TV ve Sözcü TV'nin karartılması hakkında 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025