Vahap COŞKUN
Deniz Baykal’ın kendisine bağlanan tüm ümitleri tükettiği günlerdi. Artık ondan bir hayır gelmeyeceği ve onun liderliğindeki bir CHP ’nin AKP ’nin önünü kesmesinin imkansızlığı iyice anlaşılmıştı. CHP’ye yeni bir ruh verecek, atağa kaldıracak bir kurtarıcıya ihtiyaç vardı. Ama kör talihe bakın ki, ortada bir kurtarıcı yoktu. O sıralarda bir isim yavaşça öne çıkıyordu: Kemal Kılıçdaroğlu . Partinin Genel Başkan Yardımcısı idi ama onu kamuoyunda tanınır kılan televizyon tartışmalarındaki performansıydı. Önce AKP’nin ağır topu Mehmet Mir Dengir Fırat’ı zor duruma düşürmüştü. Ardından herkesin dilinden elaman ettiği büyük demagoji ustası Melih Gökçek’i yerle yeksan etmişti. Bu hızla İstanbul’a belediye başkan adayı yapıldı. Seçimi kaybetti. Fakat yüzde 37 gibi hatırı sayılır bir oy kazandı.
Baykal’ın halen failini bilmediğimiz bir operasyonla CHP’nin başından indirilmesiyle birlikte Kılıçdaroğlu lehine büyük bir halkla ilişkiler çalışması başladı. Merkez medya tüm olumlu özellikleri ona atfediyordu. Dürüsttü, namusluydu. İnatçı ve kararlıydı; bulunduğu her makama hakkıyla gelmişti. Mütevazıydı, sakindi. “Sakin Güç”tü. Gerçi bir “karizma” eksikliği vardı ama Gandi’ye benzeyen bir fiziği de yok değildi. Gazetelerin manşetleri, “Gandi Kemal”den geçilmiyordu. Beklenti büyüktü, lakin olmadı. Şimdiki arayışların merkezinde Sarıgül var.
Çare Sarıgül
Aslında Sarıgül’ün hikâyesi yeni değil. Baykal ile girdiği amansız yarışı az bir farkla kaybedince partiden ihraç edilen Sarıgül, kendi siyasi hareketini kurdu ve tüm Türkiye’yi karış karış dolaştı. Dağa taşa, köprüye otoyola, her tarafa “Çare Sarıgül” yazdırdı. Kendisine bel bağlayanların sayısı fazlaydı, ama o partileşmekten vazgeçti. Kuracağı yeni bir partinin fiyaskoyla sonuçlanabileceğini gördü. Bu nedenle bir süre daha Şişli ile yetinmeyi ve CHP’nin potansiyel lider adayı olarak beklemeyi tercih etti. Fırsat doğduğunda kapıyı zorlayacaktı.
O fırsat doğmuş gibi. Sarıgül taraftarları, kapıyı iki yönden zorluyorlar: Bir taraftan, bir zamanlar Kılıçdaroğlu’na yapılana benzer Sarıgül güzellemeleri yapılıyor. Onun halk adamlığından, kitlelere dokunabilme yeteneğinden, Anadolu’nun en ücra köyündeki fakir-fukaradan Nişantası’ndaki sosyeteye kadar herkese hitap edebilme yeteneğinden bahsediliyor. Şişli’de yaptıklarından, aldığı oy oranının yüksekliğinden dem vuruluyor. Böylece İstanbul için en uygun ve hatta tek adayın Sarıgül olduğu algısını yaratmaya çabalıyorlar.
Diğer yandan ise, sürekli İstanbul seçimlerinin hayati bir önemi haiz olduğunu vurguluyorlar. AKP iktidarına giden yolun Erdoğan’ın İstanbul’a Belediye Başkanı olmasıyla açıldığını, İstanbul’un kaybedilmesinin AKP’de büyük bir moral çöküntüye sebebiyet vereceğini, bugün İstanbul’u kazananın yarın Türkiye’yi kazanacağını belirtiyorlar. Ve hemen arkasından bunun ancak ve ancak Sarıgül ile mümkün olabileceğini söylüyorlar. Mesela geçen gün bir haber programında bir kamuoyu araştırma şirketi yöneticisi, “CHP, İstanbul’u almaya ve Sarıgül Başbakan olmaya hiç bu kadar yakın olmamıştı” diyordu. Burada gaye, CHP yönetimini Sarıgül’ü partiye davet etmeye ve onu aday göstermeye zorlamak. Kamuoyuna “AKP’yi sadece Sarıgül devirir. Kılıçdaroğlu, onu hemen partiye almalı ve aday yapmalı. Aksi takdirde yine AKP kazanır” mesajı veriliyor ve böylelikle CHP yönetimi üzerinde bir psikolojik baskı oluşturulmaya çalışılıyor.
Oylar Sarıgül’e
Sarıgül’ü aday yapmak hedeflerden biri, diğeri ise AKP dışındaki oyları da CHP’ye kanalize etmek. Kürt oyları bu noktada son derece mühim. Son 10 gündür medyada bu konu tartışılıyor. Bazı yazarlar üstü kapalı bir şekilde, bazı yazarlar ise çok doğrudan BDP’nin bu seçimlere girmemesi veya iddiasız bir adayla girmesi gerektiğine dair yazılar döşediler. Zira onlara göre, yarış AKP ile CHP arasında geçecek, BDP’nin ise bu seçimde hiçbir şansı yok. Dolayısıyla BDP’nin sol oyları bölmesini bir mantığı da yok. Eğer BDP seçime asılmaz veya sembolik bir aday gösterirse ve bir de üstü örtülü bir şekilde CHP’yi işaret ederse, BDP seçmeni CHP’ye yönelecek. Böylece AKP’yi -iktidarının doğduğu yerde- İstanbul’da yenilgiye uğratmanın tadına varılacak. Yok, BDP bunu yapmaz da güçlü bir adayla seçime girerse, oylar bölünecek ve tabii ki AKP’nin işine yarayacak. Yani İstanbul’u AKP’ye teslim etme günahı, BDP’nin boynuna kalacak.
Bu, birçok açıdan yanlış bir hesap. Bir kere BDP, CHP’nin yan kuruluşu değil; BDP’nin CHP’ye seçim kazandırma gibi bir misyonu da yok. İkincisi, BDP açıktan CHP ile bir ittifak yapsa bile, seçmenlerinin CHP’ye yöneleceğinin bir garantisi yok. Zira Ruşen Çakır’ın yazdığı gibi, “Bir parti olarak CHP ve onun söz konusu seçim bölgelerindeki adayları BDP tabanına pek bir şey vaat edebilecek durumda değil.” Kürtlerin yeterli bulmadıkları için sıkı bir şekilde eleştirdikleri “Demokratikleşme Paketi”ni dahi “karşı devrim” olarak niteleyen, andımızın ve başörtü yasağının kaldırılmasını mahkemeye taşıyan bir CHP’nin, salt iktidar karşıtlığı temelinde, BDP tabanını kendisine oy vermeye ikna etmesi mümkün değil. Eğer BDP seçime girmezse, Kürt oylarının CHP’ye değil AKP’ye kayması çok daha büyük bir ihtimal. Bu nedenle, bazılarının iddia ettiğinin aksine, BDP’nin seçimlere girmemesi değil, aslında girmesi CHP’nin lehine.
Üçüncüsü, sadece AKP’yi iktidardan düşürmeye odaklanmış bir fikir, son derece sorunlu. “Önce AKP’yi düşürelim, sonrasına bakarız” yaklaşımı, iktidar nefretiyle bilenmiş bazı kesimlere cazip gelebilir ama seçim kazandırmaz. Mevcut iktidardan kurtulmak, kendi başına iyi bir şey olamaz. Onun karşısına ne koyduğunuz, alternatifinizin ne olduğu önemlidir. Sarıgül, bu bağlamda bir soru işareti. Aydın Engin geçenlerde soruyordu: “Sarıgül’ün CHP’nin İstanbul belediyesini kazanırsa ne yapacağı, neyi nasıl yapacağı üstüne dişe dokunur, ciddiye alınır, üstünde tartışmaya değer bir program, bir öneriler demeti okuyan, duyan var mı? Peki, ‘CHP adayı olacak mı olmayacak mı’ sorusu üstüne bize aylardır papatya falı açtıran Sarıgül’ün ‘Çare benim’ demekten öte İstanbul’da ne yapacak, nasıl yapacak, neden öyle yapacak sorularına verdiği herhangi bir cevabı bilen duyan var mı?”
Eğer bu soruların cevabı “hayır” ise -ki öyle- o zaman sorun büyük demek. Sadece iktidar karşıtlığı yaparak ve kişileri parlatmaya çalışarak iktidar olunmaz. Dün Kılıçdaroğlu’nda olmadı, muhtemelen Sarıgül’de de olmayacak.
Radikal 2
Yazarlar
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİÖcalan’ın 7 dakikası 10.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçHalk TV ve Sözcü TV'nin karartılması hakkında 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025