Vahap COŞKUN
Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü (DİSA), köy koruculuğu sistemini inceleyen bir çalışma yaptı. Çalışma kapsamında koruculuğun geçmişten bugüne kadar geçen sürede düzenlenme biçimleri ve amaçları incelendi, Meclis’te ve basında nasıl ele alındığının üzerinde duruldu, dünyanın farklı coğrafyalarındaki benzer deneyimlere balkıdı. Ayrıca korucular ve aileleri ile yüz yüze görüşmeler yapıldı, korucuların ve ailelerinin sisteme, sistemin sonuçlarına ve geleceklerine dair fikirleri aktarıldı.
Bu ve bir sonraki yazıda DİSA’nın bu çalışmasının bazı verilerini paylaşmak istiyorum. Çalışma, korucuların yekpare bir yapı arz etmediklerine işaret ediyor. Mono-blok bir korucu grubu ile değil, içinde çeşitli yönlerden farklılıklar bulunan gruplarla karşı karşıyayız. Farklılık, hem koruculuğa başlama sebebinde, hem de hangi koşullar altında koruculuğu bırakacağında kendini gösteriyor. İlk yazıda korucu olma nedenlerini, ikinci yazıda ise koruculuğu terk etme konusundaki farklı yaklaşımları aktaracağım.
Çalışmada korucular, kendilerini bu yola sevk eden birçok sebep sıralamışlar. Öne çıkan dört sebebi zikretmek mümkün:
Birincisi, bazı gayri meşru işlerini gizlemek için korucu olanlardır. Bu bağlamda koruculuk, işlenen suçları örtmede ve korucu aşiretlerinin ileri gelenlerinin suçları silinmesinde bir perde işlevi görüyor. Korkut Eken, bu tür koruculuğu şu sözlerle savunuyor:
“Bizden olmayan haindir”
“… aşiretinin önde gelenlerinden biri asker katiliydi. Ama o günün koşullarında aşiretleri karşımıza değil, onları devletimizin yanımıza çekmek zorundaydık. Bazı yanlışlıkları görmezden geldik. Böyle bir mücadelenin artılarını, eksilerini değerlendirmek gerek. Güneydoğu’da bunu yaptık.” (Star, 26.01.2002)
İkincisi, devletin baskısının sonucu olarak korucu olanlardır. Korucu olmayı kabul etmeyen köylere, asker ve jandarma tarafından birçok sindirme ve yıldırma yöntemleri kullanılmıştır. Köylülere devletin yanında durmayanların “düşman” olarak görüleceği ve onlara bu şekilde muamele edileceği belirtilmiş ve köylülere iki seçenek sunulmuştur: “Ya korucu olacaksınız veya yaşadığınız yeri terk edeceksiniz.” Köylerini terk edemeyenler silah almışlardır.
Diyarbakır-Kulp’ta görüşülen bir korucu koruculuğa başlama öyküsünü şöyle anlatıyor:
“Koruculuğa 88’de başladım, fakat köyde koruculuk 94’te oldu. Koruculuk sistemi şöyle gelişti: Bir gün dediler ki kaymakam köye geliyor. Cuma günü namazdan çıktık, her tarafı askeriye sarmıştı. Bize orada şunu dediler, ya korucu olacaksınız ya da ceketini alsın gitsin, hiçbir şeyi de götürmeyeceksiniz”
Arada kalmak
Üçüncüsü, koruculuğu kabul etmelerini yoksulluk ve geçim derdi ile açıklayanlardır. Yoksulluk öteden beri önemli bir sorundur. Ama PKK ile mücadele için uygulanan bazı politikalar -mera yasakları ve gıda ambargosu gibi- yoksulluğu derinleştirmiştir. Görüşme yapılan korucular arasında, korucu olmasını bu nedenle açıklama eğilimi çok yaygındır.
“Ben bugün de yine geçim sıkıntısı olsaydı, yani aç olsaydım, yine korucu olurdum, fakat param biraz olsaydı, asla olmazdım.”
Bu açıklamanın en önemli sebebi, kendi insanına karşı silahlanmanın savunulmasının kolay bir şey olmadığının korucularca da kabul edilmesidir. Korucular ve aileleri koruculuğu isteyerek almadıklarını ve maddi yoksunluklar sebebiyle bu yola girdiklerine vurgu yapıyorlar. Ancak bu savunma, bazı korucu çocuklarını tatmin etmiyor. Babaların yaptığı işten dolayı damgalana ve bulundukları ortamdan dışlanan çocuklar, babalarının bu gerekçelerini yeterli bulmayıp itiraz ediyorlar. Mardin’deki bir korucu bu sıkıntıyı “arada kalma” olarak niteliyor:
“Aslında biz arada kalmışız. Çocuklarımız da bize ‘neden korucu oldunuz, olmasaydınız, diyor. Ama biz ilkin yoksulluktan olduk ve bu işin böyle gelişeceğini de bilmiyorduk.”
Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak
Dördüncüsü, PKK’ye karşı silahlananlardır. PKK’nin ilk dönemlerinde aşiretlere karşı aldığı sert tutum, özellikle de tarihte ‘devlet yanlısı’ olarak bilinen aşiretlerin “korucu aşiretleri”ne dönüşmesinde önemli bir faktör olmuştur. PKK ile problem yaşayan veya PKK’ye karşı kendilerini korumak isteyen aşiretler, devlet gücünü arkasına almak ve devletten bağımsız silahlanmanın yaratacağı sorunları yaşamamak için korucu olmayı seçmişlerdir. Mardin- Kızıltepe de bir korucunun açıklaması bu yönde:
“Mesela bizim maddi sıkıntımız hiç yoktu. Maddiyat olarak da korucu maaşına ihtiyacımız yoktu ve maddiyattan dolayı da korucu olmadık. Belki aile olarak biz 500 insanı besleyebiliriz, 12 bin dönüm arazimiz var. Apocular falan yaptılar, aile büyüklerini öldürelim ki aşiretin alt tabanı bize teslim olsunlar. İşte falan ağayı öldürdüler diye. Ondan sonra bizim çaremiz kalmadı. Silahı kendimiz alsak bir sürü cezası var devletten. Silah almazsak da başka çaremiz yoktu. Köyümüz bırakıp buralardan gitmek de zor olurdu. Nasıl bırakacağız bu kadar arsayı? Bu yüzden korucu olmak zorunda kaldık. Yani yağmurdan kaçarken Ağaydık, zengindik malımız mülkümüzden dolayı. Ama uzman çavuşun emir altına girdik. Ne yapacağımızı bilemedik.”
Bunların yanı sıra başka nedenlerle de koruculuk yaptıklarını belirtenler de bulunuyor. Mesela bazıları, daha işin başında yanlış bilgilendirildiklerini, koruculuğu normal bir bekçilik faaliyeti sandıkları için koruculuğa başladıklarını ifade ediyorlar. Köydeki aileler arası bir husumet veya kan davası nedeniyle kendilerini korumak veya karşı tarafa karşı üstünlük sağlamak amacıyla silaha sarılanlar var. Ya da koruculuğu herhangi bir iş, bir memuriyet olarak gördükleri için korucu olmayı kabul edenler de söz konusu.
Koruculuğa başlama nedenlerindeki farklılık; korucuların hem diğer köylülerle olan ilişkilerinin biçimlenmesinde, hem de koruculuğun tasfiyesi sürecindeki tutumlarının belirlenmesinde önemli bir rol oynuyor. Bir sonraki yazıda bu konuların üzerinde duracağız.
Yazarlar
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025