Vahap COŞKUN
Artık 17 Aralık Türkiye’nin tarihinde önemli bir güne tekabül ediyor. Zira bu günde başlayan operasyon ülkenin siyasi, sosyal ve iktisadi dengelerini sarstı. Keza Türkiye siyasetinin belirleyici öneme sahip aktörlerinin –yani AKP’nin, Gülen Cemaati’nin ve Kürt siyasetinin- hesaplarına, ittifaklarına ve gelecek perspektiflerine tesirde bulundu. Üç yazı yazacağım ve bu yazılarda 17 Aralık’ın sırasıyla AKP, Cemaat ve Kürt siyaseti üzerindeki etkileri üzerinde durmaya çalışacağım.
Puslu bir hava
Türkiye 17 Aralık sabahına alışılmadık bir gizlilikle yürütülen bir “yolsuzluk operasyonu” haberi ile uyandı. Haberlerde bir bakan, bir belediye başkanı, üç bakan oğlu ve bazı medyatik tiplerin isimleri geçiyor, çok büyük meblağlar telaffuz ediliyordu. Haber duyulduğu andan itibaren gündemi allak bullak etti, artarda medyaya sızdırılan bilgilerle sarsıntının şiddeti arttı.
Olayın gözden kaçırılmasının veya örtbas edilmesinin imkânı yoktu.
İktidarda “ak” olma iddiasını taşıyan bir parti vardı. Dolaysıyla ondan beklenen, yolsuzlukla mücadele konusunda güçlü bir mesaj vermesi ve hakkında ithamlar bulunan bakanların istifasını sağlamasıydı. Ancak böyle olmadı. Başbakan operasyonun siyasi bir komplo olduğunu belirtti ve hakkında iddia olan bakanlarla yola devam etti. Sonradan öğrendik; söz konusu bakanlar, iddialarının ortaya atılmasından sonra istifalarını Başbakan’a iletmişler ama Başbakan bunu kabul etmemiş, bir süre daha görevlerine devam etmelerini istemiş.
Kritik soru şu: Başbakan neden böyle davrandı? Herkesin gördüğünü göremedi mi acaba? Akla gelen ve son derecede makul duran tavsiyeye uymaktan neden imtina etti? İki sebebi olabileceğini düşünüyorum: Birincisi, Başbakan’ın karşısında duran gücü tanıması ama bu gücün neler yapabileceğini kestirememesiydi. Başbakan, operasyonun Cemaat kaynaklı olduğuna emindi lakin operasyonun nerelere kadar uzanacağını bilemiyordu. Operasyonun başlangıç düğmesine basan ve daha sonra hangi hamleleri yapacağını bilen Cemaat, Erdoğan’dan çok daha avantajlı bir konumdaydı.
Erdoğan önceliği bu dezavantajlı pozisyondan kısmen de olsa kurtulmaya verdi. Puslu bir havada varlık-yokluk mücadelesi veriyordu. Bu sebeple ilk adımı, bakanların istifası için değil, arkasını sağlama almak için attı. Hemen harekete geçti. Önce Emniyet’te kendisine karşı başka bir iktidar odağından –yani Cemaat’ten- alacağı talimatla harekete geçeceğini düşündüğü yetkilileri görevden aldı. Sonra adli kolluk yönetmeliğini değiştirdi. Böylelikle emniyet ve yargıda temerküz ettirildiğini düşündüğü hükümet karşıtı güce önlem aldı. Biraz olsun önünü görebilecek bir ortam yaratmak istiyordu.
İkincisi, Erdoğan’ın siyaset yapma tarzıydı. Erdoğan’ın, muhalefetten ve/veya toplumdan yükselen bir talebin gereğini yerine getirmeyi bir zayıflık belirtisi olarak gören bir yaklaşımı var. Bu yaklaşıma göre, bakanların istifası bir“taviz” intibaını verebilirdi. Bu taviz görüntüsünü vermemek için bakanların istifasını hemen almadı. Tersine adı geçen bakanlardan iki tanesini kendisiyle birlikte Pakistan’a götürdü. Erdoğan, bakanlarının arkasında durduğu izlenimi veriyordu.
Ne var ki bu, uzun bir süre devam ettirilebilecek bir pozisyon değildi. Haklarında iddialar olan bakanların görevlerinde kalmaları hükümeti zor duruma düşürüyordu. Hükümet, bu bakanları daha fazla sırtında taşıyamazdı. Nitekim kabine değişikliği yapıldı ve bu bakanlar kabinenin dışında bırakıldı.
İtimat kabinesi
Yeni kabine ile alakalı olarak “savaş kabinesi” veya “mücadele kabinesi” gibi birçok tanım yapıldı. Bana kalırsa “İtimat Kabinesi” daha uygun bir adlandırma. Zira Erdoğan, özünde kendisini hedef alan bir kuşatma ile karşı karşıya olduğunu düşünüyor. Bu kuşatmanın merkezini ise yargı ve emniyet oluşturuyor. Bu nedenle Erdoğan yargı ve emniyetle ilgili bakanlıklara en güvendiği isimleri getirdi.
Yeni kabinede üzerinde en çok durulan isim olan İçişleri Bakanı Efkan Âlâ oldu. Kamuoyu, Âlâ’yı yakından tanıyor. Batman ve Diyarbakır’da valilik yapan Âlâ, uzunca bir süredir de Başbakan Müsteşarı görev yürütüyor. Bir nevi Başbakan’ın sır kâtibi. Devleti biliyor, kurumlardaki kadrolara ve kadrolaşmaya ilk elden vakıf. Bunun yanında Kürt siyasetini ve aktörlerini de yakından tanıyor. Sürecin başından beri Başbakan’ın çekirdek kadrosunda bulunan az sayıdaki kişiden biri.
Bu özellikleri itibariyle Âlâ’dan beklenen iki şey var: Biri, hem iktidara yönelik bürokrasi içinden gelecek saldırılara tedbir almasıdır. Nitekim Âlâ, bakan olduktan sonra katıldığı ilk televizyon programında buna dair çok açık mesajlar verdi ve devlet içinde iktidarın dışında başka bir hiyerarşiye bağlı müsamaha göstermeyeceklerini söyledi. Diğeri ise, sürece katkı sağlamasıdır.
Hükümetin stratejisi
Erdoğan’ın olayın patlak vermesinden sonra izlemeye başladığı ve kabine revizyonundan sonra daha açık hale stratejisinin iki yönü var: Erdoğan bir taraftan, Gezi’de yaptığı gibi, yapılan operasyonu muhafazakârların kazanımlarına yönelik bir tehdit olarak sunuyor. Eğer bu operasyon netice verir de kendisi iktidardan uzaklaştırılırsa, son on yılda siyasi, hukuki, iktisadi ve içtimai alanlarda elde ettikleri tüm kazanımlarının tehlikeye düşeceğine muhafazakâr kitleleri ikna etmeye çalışıyor. Gezi’de bunu başaran ve tabanını konsolide eden Erdoğan, 17 Aralık’ın yarattığı sarsıntıyı da bu şekilde hafifletmeyi amaçlıyor.
Diğer taraftan ise Erdoğan, bu operasyonu çözüm sürecine karşıtlıkla kodluyor. Meydanlarda sürecin başlamasıyla çatışmaların bittiğini, kanın durduğunu, sürecin ülkeyi her bakımdan rahatlatıp güçlendirdiğini anlatıyor. Her gittiği yerde “Bir yıldır memleketinize şehit gelmedi çok şükür, memnun değil misiniz?” diye soruyor. Operasyon arkasında toplumun kavuştuğu bu huzuru bitirmeyi hedefleyen güçlerin olduğunu söylüyor. “Onlar, sürekli ölüm ve şehit haberlerinin gelmesini istiyorlar” diyor. Böylelikle halka, gayenin yolsuzlukları açığa çıkarmak değil, çözüm süreci olduğunu anlatıyor ve operasyonu yapanları çözüm süreci karşıtlarının potasına sokuyor. Sadece meydanlarda da değil yeni yıl mesajında da Erdoğan, bu konuya geniş yer ayırdı. Sürecin provoke edildiğini, birçok sabotaja uğradığını ama kendilerinin her şeye rağmen halkın destek verdiği bu süreci ilerleteceklerini ifade etti.
Çözüm sürecine yönelik bu vurgunun iki anlamı var: İlki, Erdoğan halkın sürece çok büyük bir değer verdiğinin ve onu sahiplendiğinin farkında. Süreci tehlikeye atacak güçlere ve eylemlere halkın iyi gözlerle bakmayacağını biliyor. Dolayısıyla esas gayenin süreci ortadan kaldırıp Türkiye’yi tekrar eski kanlı günlerine döndürmek olduğunu belirterek, operasyonu yapanlara karşı halktan destek istiyor.
İkincisi ise, çözüm sürecine bağlılık, hem siyasi yaşamdaki ittifakların güncellenmesini, hem de daha demokratik bir siyasetin izlenmesini de zorunlu kılıyor. Eğer süreç üzerinden bir gelecek tasavvuru yapılacaksa, bunun kaçınılmaz gereği sürecin partnerleri olan AKP ile BDP/PKK arasında daha kuvvetli işbirliklerinin yapılması olacaktır. Keza sürecin ilerlemesi, demokratik siyaset alanının genişlemesine bağlı olduğundan, AKP ile BDP/PKK arasındaki işbirliği aynı zamanda demokratik bir içerik de taşıyacaktır.
AKP nasıl etkilenir?
17 Aralık’ın seçim endeksli bir operasyon olduğu açık. Yolsuzluk toplumun duyarlı olduğu bir konu. “Yolsuzluğa batmış bir hükümet” görüntüsünün yaratılması halinde, bunun seçmen davranışlarını etkileyeceği ve AKP’yi güçten düşüreceği hesaplanıyor. Ancak “yolsuzluk” önemli bir tema olsa da, seçim sonuçlarının sadece bunun üzerinden şekilleneceği söylenemez. Birkaç önemli parametre var:
İlki AKP’nin alacağı tavırdır. Bakanlar geç de olsa görevden alındı. Başbakan son günlerde üstüne basa basa kendi evladı olsa hukuk dışına bulaşanlara müsamaha göstermeyeceğini belirtiyor. Anlaşılan AKP, haklarında iddia bulunanlar ile arasına mesafe koyacak. Parti ile zanlıları birbirinden ayıracak, böylelikle bu kişilerin eylemleri üzerinden partinin yıpratılmasını önlemeye çalışacak.
İkincisi, operasyonun ve operasyonu yapan gücün halk nezdinde nasıl algılandığıdır. Salt bir “yolsuzluk” olarak sunulmaya çalışılsa da, operasyonun gerisinde pek de hayırhah sayılmayacak başka gayelerin olduğu düşüncesi toplumda yaygın. Ayrıca operasyonun arkasındaki güç olarak beliren Gülen Cemaati’nin şeffaflıktan uzak yapısı da şüpheleri kuvvetlendiriyor. Bu durum özellikle AKP seçmeninde daha fazla kenetlenmeye yol açıyor.
Üçüncüsü ise muhalefetin durumudur. İktidarı teslim almaya hazır ve ekonomiyi yöneteceğine dair kamuoyunda bir kanaat oluşturan bir muhalefet meydanda olsaydı, mevcut durumda iktidar aleyhine daha olumsuz bir tablo ortaya çıkabilirdi. Ancak muhalefetin böyle bir performans sergilemiş değil. AKP seçmenine seslenen ve onlarda güven uyandırabilecek bir muhalefet henüz ortalarda yok. Bu durumda yolsuzluk iddiaları AKP üzerinde beklenen olumsuz tesiri yaratmayabilir.
Yazarlar
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİÖcalan’ın 7 dakikası 10.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçHalk TV ve Sözcü TV'nin karartılması hakkında 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025