Vahap COŞKUN
12 Eylül 2010 referandumundan önce HSYK, yedi kişiden oluşuyordu. Kurulda; Adalet Bakanı ve müsteşarı ile birlikte, Yargıtay’dan gelen üç ve Danıştay’dan gelen iki üye bulunuyordu. Yargıtay ve Danıştay’da gelen üyeler doğrudan yargı mensupları tarafından seçilmiyor, onların gösterdiği adaylar arasından Cumhurbaşkanı tarafından atanıyordu.
HSYK’nın bu yapılanması –haklı olarak- yoğun eleştiriler alıyordu. Yürütmenin etkilerine çok açık olduğu belirtiliyor, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını sağlamadığı ifade ediliyordu. Keza, HSYK yargıdaki çoğulculuğu yansıtmıyordu, yargıyı topluma açmıyor içine kapanık bir camia haline getiriyordu. Her ne kadar yargının “millet” adına karar verdiği söyleniyorsa da milletle bir bağı bulunmuyor, yüzünü hep devlete çeviriyor, çoğunlukla bir vesayet mekanizması olarak işlev görüyor ve kimseye de hesap vermiyordu.
12 Eylül referandumu
2010’da, 1982 Anayasası’nın bazı maddelerinde değişiklik yapmak üzere halk oylamasına gidildiğinde birçok hukukçu, köklü bir yargı reformunun yapılmasını ve bu bağlamda HSYK’nın da demokratik bir yapıya kavuşturulması tavsiyesinde bulundular. Mesela, hâkimler ve savcılarını kurullarının ayrılması, bu kurullara parlamentodan üye seçilmesi, kurullarda yer alacak üyelerin direkt yargı mensuplarınca seçilmesi, kurula üye verecek kaynaklarını çeşitlendirilmesi, vb. bu dönemde dile getirilen öneriler arasındaydı. Siyasi iktidar bunların kısmını dikkate aldı, bazılarına ise uzak durdu ve nihayetinde HSYK’ya ilişkin bir öneri hazırladı.
Referandum sürecine CHP ve Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) önemli bir müdahalesi oldu. Orijinal öneride, kurul üyelerinin seçiminde oy kullanacak olanların ancak bir adaya oy vermeleri öngörülüyordu. CHP’nin yaptığı itiraz üzerine karar veren AYM bu kuralı iptal etti. Bunun yerine seçmenlerin, seçilecek üye sayısı kadar adaya oy vermelerinin önünü açtı. Böylelikle mesela, bir adli yargı mensubu bir adaya oy verecek iken artık yedi adaya, bir idari yargı mensubu bir adaya oy verecekken artık üç adaya oy verme imkânına sahip oldu.
Halk oylamasında kabul edilen değişiklikle, sınırlı olmakla birlikte, önemli kazanımlar elde edildi. Üye sayısı yediden 22’ye çıktı, bunun 15’inin doğrudan yargı mensuplarınca seçilmesi esası getirildi. Adalet Bakanı’nın HSYK üzerindeki etkisi sınırlandırıldı, HSYK’ya ait bir sekretarya kuruldu. Disiplin inceleme ve soruşturmaları Adalet Bakanlığı müfettişlerinden alınıp HSYK müfettişlerine verildi. Eskiden HSYK’nın hiçbir kararına karşı yargıya başvurmak mümkün değilken değişiklikle birlikte HSYK’nın meslekten çıkarma kararlarına karşı yargı yolu açıldı.
Yargı eliyle siyaseti mahkûm etmek
Ortaya çıkan netice Avrupa’yı da tatmin etti. Venedik Komisyonu, bu değişiklikleri çok olumlu karşıladığını deklare etti. Fakat önemli bir problem vardı. Seçim sistemine yapılan müdahale, seçimleri blok listelerin kazanmasına yol açmıştı. Böylece HSYK içinde arzu edilen çoğulculuk gerçekleşmemiş, Kemalist ideolojik vesayetin tahtına Cemaat hiyerarşisine tabi muhafazakâr bir vesayet odağı oturmuştu.
Hükümet, başlangıçta bu durumu çok ciddiye almadı. Gülen Cemaati’nin bilhassa yargı ve emniyet içinde operasyonel bir güce eriştiği çeşitli kesimlerce ileri sürülüyordu ama hükümet bunun kendisi için bir tehlikeye dönüşeceğini düşünmedi. 7 Şubat bir dönüm noktası oldu; hükümet siyasi tercihlerini yargı kanalıyla boşa çıkarmaya ve mahkûm etmeye çalışan bir güçle karşı karşıya olduğunu gördü. Erdoğan bu hamlenin hedefinde kendisinin olduğunu söyledi ve o günden itibaren hükümet ile Cemaat arasındaki gerilimi tırmandı. Dershaneler mevzuu ile gerilim yaygınlık kazandı, 17 Aralık operasyonuyla gerilim çatışma ve savaşa dönüştü.
Bu savaşta hükümete yönelik en ağır saldırlar yargıdan geldi. Hükümet buna üç şekilde karşılık verdi: İlki, emniyet bürokrasisinde geniş bir çaplı değişiklik yaptı ve bazı savcıların gerçekleştirmek istedikleri operasyonları emniyet vasıtasıyla durdurdu. İstanbul’daki ikinci dalga operasyonun ve MİT tırlarında yapılmak istenen aramaların önüne bu sayede geçildi. İkincisi, Cemaat’in etkisinin yüksek olduğu belirtilen özel yetkili mahkemelerin verdikleri kararların güvenirliğini tartışmaya açtı ve bu kararlar için bir yeniden yargılama hazırlığına girişti. Böylece bu davaların sonuçlarından mustarip olan kesimlerin desteğini arkasına almaya çalıştı. Ve üçüncüsü, HSYK’da kendi kontrolünü artıracak bir yasal düzenleme hazırladı ve bunu Meclis’e getirdi.
Değişen roller
HSYK değişikliği, siyasette rolleri değiştirdi. AKP, üç yıl önce savunduğunun tersi bir noktaya savruldu. Muhalefet ise üç yıl önce nefretle karşı çıktığı HSYK’ya sahip çıkmaya başladı. Daha önce “HSYK, AKP’nin emrine girdi” diye Meclis’te fırtınalar koparan muhalefet birden “HSYK’ya dokundurtmayız” moduna geçti. AKP, her ülkenin kendine göre bir yargı kurulu olduğunu söyleyerek yaptığını meşrulaştırmaya çalışıyor. Muhalefet ise bu yasayla yargı bağımsızlığının mezarının kazıldığını ifade ediyor ve mutlak bir karşı duruş sergiliyor.
Yargı kurullarının aslında iki temel değere hizmet etmesi beklenir: Biri, yargının bağımsızlığının ve tarafsızlığının sağlanmasıdır. Diğeri ise yargının hesap verebilir olmasıdır. Soru şu: Türkiye’deki yargı kurulu –yani HSYK- bu değerlere uygun mudur? Hayır. Peki, Meclis’te görüşülen HSYK yasasının bu değerleri karşılayacağı söylenebilir mi? Elbette ki, hayır.
Yargı, ne tarafsız ve bağımsızdır, ne de hesap verebilirdir. Dün de böyleydi, bugün de böyle. Meclis’teki yasanın gayesi de zaten bu değerlere uygun bir yargı mekanizması yaratmak değil. Hukuki değerleri daha muhkem kılmak için yapılmıyor bu değişiklik. Hükümeti harekete geçiren saik belli; hükümet kendisine karşı yürütmekte olan siyasi mücadeleden en az hasarla çıkmaya çalışıyor ve HSYK’ya dan kaynaklanacak bir kuşatmaya karşı ön almak istiyor.
Dolayısıyla Meclis’teki yasa değişikliği, acil bir siyasi soruna verilmiş tepkisel bir cevap anlamını taşıyor. Bu değişikliği gönül rahatlığıyla benimseyen birinin olduğunu zannetmiyorum. Cumhurbaşkanı’nın ve Meclis Başkanı’nın söz konusu değişiklikten memnun olmadıkları görülüyor. Hükümet içinde de kayıtsız şartsız savunana pek rastlanmıyor. Bu da normal; zira herhalde hiçbir iktidar partisi mensubu, mesela bir CHP iktidarında böyle bir HSYK ile yaşamak istemez. Ama onlar mevcut şartların bunu zorladığını düşünüyorlar ve bu değişikliğe olağanüstü bir duruma karşı üretilmiş geçici bir çare olarak bakıyorlar. Bu itibarla Meclis’te geçip yasalaşsa dahi bunun kalıcı olabileceği kanaatinde değilim. Türkiye daha uzun süre yargıyı tartışmaya devam edecek.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİÖcalan’ın 7 dakikası 10.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçHalk TV ve Sözcü TV'nin karartılması hakkında 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025