Vahap COŞKUN
Türkiye’de son bir haftadır yoğun tartışmalara sebebiyet veren tahliye furyası, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) bir kararıyla başladı. Ergenekon davası sanığı olan ve ilk derece mahkeme tarafından müebbet hapis cezasına çarptırılan İlker Başbuğ, AYM’ye bireysel başvuruda bulundu. Başvuruda, 6-01-2012 tarihinden itibaren tutuklu olması nedeniyle Başbuğ’un -Anayasanın 19. maddesinde ifadesini bulan- kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiği öne sürüldü.
AYM’nin Başbuğ kararı
AYM, başvuruyu iki noktadan haklı buldu: İlki, Başbuğ’un tutukluğuna yaptığı itirazın davaya bakan mahkemece etkili bir şekilde incelenmeden reddedilmesiydi. İkincisi ise, mahkemenin mahkûmiyete ilişkin gerekçeli kararı açıklamamasıydı. Mahkeme, özetle, dedi ki: “Başbuğ hakkındaki mahkûmiyet kararı 5-08-2013’te verildi. Aradan yedi ay geçmesine rağmen mahkemenin gerekçeli kararı yazmaması Başbuğ’un tutukluğuna Yargıtay nezdinde itiraz etmesini imkânsız kıldı. (Paragraf 71, 72, 73) Bu, bir hak ihlalidir.” Böylelikle AYM, Anayasanın 19/8 maddesinin ihlal edildiğine ve başvurucunun tahliye talebinin esası hakkında adli kontrol hükümleri de dikkate alınarak bir karar verilmesi gerektiğine hükmetti.
AYM’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) içtihatlarını gözeterek aldığı bu karar isabetlidir. Kişiye isnat edilen veya işlediğine karar verilen bir fiil toplumu derinden yaralayabilir, çok ağır veya kabul edilemez bulunabilir. Ama bu, söz konusu kişinin hak ve özgürlüklere sahip olduğu gerçeğini değiştirmez. Mahkemeler, hükümlü veya tutuklularının hak ve özgürlüklerini korumakla yükümlüdürler; onların hak arama yollarına başvurmalarını fiilen ortadan kaldıran bir tutum içine giremezler.
Ceza Muhakemeleri Kanunu, mahkemeleri karar verdikten sonra 15 gün içinde kararın gerekçesini yazmaya mecbur tutar. Gerekçe kısa süre içinde yazılmalıdır: Çünkü ancak bu şekilde yargılama makul bir süre içinde sona erebilir ve eğer kişi özgürlüğünden mahrum kılınmışsa buna temyiz mahkemesinde itiraz edebilir. Mevzuat, kişilere soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında salıverilmesini talep etme hakkı tanımıştır. Ergenekon davasına bakan mahkemenin -kanunun açık hükmüne rağmen- gerekçeyi yazmaması, bu davadan yargılananları bu haklarından mahrum etmiştir. AYM’nin yaptığı bu hak ihlalinin tespitidir ve kararı da doğrudur.
AYM’nin kararından sonra önce Başbuğ, ardından ise aynı davanın kamuoyu tarafından yakından bilinen isimleri tahliye edildiler. Tuncay Özkan, Doğu Perinçek, Veli Küçük, Tuncer Kılınç, vb. gibi isimlerin yanında Zirve davası ve Hrant Dink davasından yargılananlar da serbest kaldılar. Bilhassa Zirve ve Hrant Dink sanıklarının salıverilmeleri, mahşeri vicdanı yaraladı ve toplumda münakaşalara yol açtı.
Yasal değişiklik
Bu noktada bir hususu açıklığa kavuşturmak lazım: Bilindiği gibi Başbuğ kararının çıktığı gün, Cumhurbaşkanı da özel yetkili mahkemeleri kaldıran ve tutukluğunun azami süresini beş yıl olarak belirleyen yasayı yayımladı. Yasal değişiklik, son derece olumludur. Özel yetkilendirilmiş mahkemelerin hukuk üretmekten ziyade hukuk ihlallerinin kaynağı olduğu bilinir, bu neden toplumun çok geniş bir bölümü bu mahkemelerden şikâyet eder. Keza tutuklama da önemli bir problem alanıdır. Tutuklama sürelerin çok uzun tutulduğu, tutuklamaya yapılan itirazların üstün körü gerekçelerle reddedildiği ve mahkemelerin tutuklamayı bir tedbir olarak değil bir ön-infaz olarak uyguladıkları da genel kabul görür. Dolayısıyla özel yetkili mahkemelerin kaldırılması ve tutuklamaya bir üst sınır konulması, kişi hak ve özgürlüklerinin kuvvetlendirilmesi bağlamında önemli ve değerlidir.
Tahliyelerin nedeni
Ne var ki yasanın çıkmasının ardından peş peşe tahliyelerin yaşanması, bu yasaya gölge düşürdü. Tahliyelerin söz konusu yasal değişiklikten kaynaklandığına dair bir düşünce kamuoyunda oluştu. Ancak bu, gerçeği yansıtmıyor. Tahliyeler tutuklama süresine ilişkin yasal değişiklikten değil AYM’nin kararına dayanıyor. Şöyle ki:
Tutukluluk, bir kimsenin gözaltına alınmasından (doğrudan tutuklanması halinde tutuklama kararının verildiği günden) serbest bırakıldığı veya ilk derece mahkemesinin kararını açıkladığı güne kadar geçen süredir. İlk derece mahkeme kararını verdiği anda hukuki durum değişir; kişi “tutuklu” olmaktan çıkar “hükümlü” olur. Karar verildikten sonra temyiz aşamasında geçen süre tutukluktan sayılmaz. Çünkü burada artık “bir suç isnadına bağlı olarak” özgürlüğünden yoksun bırakma yoktur, “mahkûmiyet sonrası tutma” söz konusudur. (Paragraf 51, 52 ve 53)
Ergenekon davasında kişiler yargılanmış ve haklarında hüküm tesis edilmiştir. Peki, nasıl oluyor da bu kişiler hakkında tahliye kararı nasıl veriliyor? Bunun temel sebebi, ilk derece mahkemenin gerekçeli kararı yazmamış olmamasıdır. Eğer gerekçeli karar zamanında yazılıp dosya Yargıtay’a gönderilmiş olsaydı, Yargıtay dosyayı gerek usul gerek esas açısından incelemeye tabi tutacak, kişilerin “mahkûmiyet sonrası tutma”ya ilişkin itirazlarına da o karar verecek ve bugünkü tablo ortaya çıkmayacaktı. Nitekim Balyoz davasında mahkeme kısa süre içinde gerekçesini yazdı, Yargıtay bir yıl içinde incelemesini tamamladı ve bu türden tartışmalara mahal verilmedi.
Asıl sorun
Bu bağlamda tartışılması gereken iki husus vardır: İlki, özelde, Ergenekon mahkemesinin neden bu kadar uzun bir sürede gerekçeli kararı yazmadığıdır. Mahkemenin, aradan epey zaman geçmemesine karşın bir gerekçe kaleme almamasının üzerinde durulmalı; buradaki kasıt veya ihmal ortaya çıkarılmalı. Ayrıca yasanın çıkmasından sonra hukuken ortadan kalkan ve sadece gerekçeyi yazma görevi bulunan bu mahkemenin –bu görevinin bir an önce yerine getirmek yerine Meclis iradesine meydan okuyan bir tavır sergilemesi de not edilmeli.
İkincisi ise, genelde, Türkiye’de yargılamaların neden AİHM’nin aradığı makul süre içinde bitirilmediğidir. İlgili mevzuatta tutukluğunun hangi davalarda ne kadar süre olacağını bellidir. Mahkemelerden beklenen –baktığı davaya göre- bu süreleri gözeterek karar vermeleridir. Eğer mahkemeler bu süreleri hesaba katmaz ve davaları vaktinde nihayete bitirmezlerse, hem yargılananlar mağdur edilmiş olur, hem de maddi gerçeğin ortaya çıkmasını ve adil bir hüküm kurulması olanaksız hale gelir. Türkiye yargısının temel problemi budur.
Ergenekon kumpas mı?
Hukuki boyutunun yanı sıra Ergenekon tahliyelerinin siyasi boyutu da konuşulmalı. Salıverilenler hapishane çıkışında yaptıkları uzun açıklamalarda, bilhassa Ergenekon’a yönelik kamuoyu algısını yıkmayı amaçlayan bir söylem kullandılar. Davanın bir düzmece olduğunu, herhangi bir gerçekliğinin bulunmadığını, bütün delillerin ve belgelerin sahte olduğunu söylediler. Davanın çöktüğünü belirttiler, önemli bir medya kesimi de bunu destekler bir çizgi izledi.
Bu söyleme dikkat edilmeli. Ergenekon davasında adli süreçlerin birtakım sorunlar içerdiğini söylenebilir. Şık, Şener, Avcı, vb. tutuklamalarla davanın bazı odaklarca rayından çıkarılmaya çalışıldığı da belirtilebilir. Bu haksızlıklara ve yanlışlara işaret etmek, ihlallerin giderilmesini istemek farklı bir şeydir; ama bu davanın tamamıyla bir kumpas olduğunu söylemek farklı bir şeydir. Bu yanlışa düşülmemeli. Ali Bayramoğlu’nun belirttiği gibi, “Ayışığı ve Sarıkız darbe girişimleri, kimi gazetecilerin ve işadamlarının katıldığı darbe toplantıları, askerler arası gerginlikler bir kalkışmanın resmi ise, Ergenekon bu durumun peşine düşmüş bir soruşturma ve kovuşturmanın ta kendisiydi.”(Yeni Şafak, 12.3.2014)
‘Kınından çıkmış kılıç’
Osman Can’ın “Hitler” hatırlatması çok yerinde:
“1923′te Almanya’da Hitler ünlü Birahaneler Darbesi’nin ardından birkaç general, birkaç yüksek yargıç ve bürokrat ile tutuklanmış, ardından Münih Halk Mahkemesi’nde yargılanmaya başlanmıştı.
Bu yargılama Hitler’in şovuna imkân sağlayacak şekilde yürütülmüş, sonuçta Hitler’in Festungshaft denilen yüksek statülü “şerefli” sanıkların tutulduğu bir hapishanede çekmek üzere beş yıl hapis cezasına çarptırılmasıyla sonuçlanmış, dokuz ay sonra da serbest bırakılmıştı. Hitler bu şovun ardından hapishaneden çıkarken bir kahraman olarak karşılanmıştı.” (Akşam, 12-3-2014)
Türkiye’de böyle bir hava var bugünlerde. Tahliye edilenlerin tamamı beraat etmiş gibi hareket ediyor. Bazısı kendinden emin bir tavırla sağı-solu tehdit ediyor. Biri “Kınından çıkmış bir kılıç gibi göreve hazır olduğunu” belirtiyor, bir kahraman edasıyla dolaşıyor. Yapılacak olan basit: Onlara suçsuzluklarının tescil edilmediğini, bir beraat kararının söz konusu olmadığını ve sadece tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldıklarını hatırlatmak. Belki bir de sahte kahramanların artık kimsenin gözünü boyayamayacağını.
16-03-2014 / Star – Açık Görüş
http://haber.stargazete.com/acikgorus/tahliye-furyasi-ve-yeni-ergenekon-algisi/haber-856372
Yazarlar
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİÖcalan’ın 7 dakikası 10.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçHalk TV ve Sözcü TV'nin karartılması hakkında 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025