Vahap COŞKUN
Türkiye, otuz yıl boyunca kanlı ve karanlık bir tünelden geçti. Uzunca bir süre adı konulmayan bir iç savaş yaşadı. Kırk binden fazla insan hayatını kaybetti. Birçok ocağa ateş düştü. Evlatlar, eşler, sevgililer toprağa verildi. Binlerce köy yakıldı, yıkıldı, boşaltıldı. Milyonlarca insan yerinden yurdundan oldu. Sokak başlarında yargısız infazlar yapıldı. Beyaz Toros arabalarla insan avına çıkıldı. Tüm bir coğrafya kanla yıkandı, acı ve keder her yere kök saldı, yürekler köz oldu.
Dağa, taşa bomba yağdırıldı bu savaşta. Silaha milyar dolarlar harcandı. Ekonomin beli kırıldı. Demokrasiye biraz olsun nefes aldıracak her hamle, savaş gerekçe gösterilerek boşa çıkarıldı. Birbiri ardına partiler kapatıldı, gazeteler havaya uçuruldu. Hukukun hükmü sökmedi. Savaş sebebiyle, silahı elinde tutan askerin belirleyiciliği arttı, vesayet tahkim edildi. Sosyal doku harap oldu. Bazı kimliklerin mensupları devlet marifetiyle “düşman” ilan edildi. Bu ülkenin her karışında emeği olanlara “sözde vatandaş” denildi. Yıllarca birbirini kardeş, dost bilen insanlar karşıya getirilmeye çalışıldı.
Ezcümle, nerden bakılırsa bakılsın, savaşın maliyeti çok ağırdı. Bu ülkenin insanları çok yüksek bir bedel ödedi. Canından, malından oldu. Savaş, toplumun sırtında taşınması ve dayanılması imkânsız bir yüke dönüştü.
Barış yürüyüşü
Elbette zaman zaman ülkeyi bu dertten kurtarmayı hedefleyen girişimler oldu. Ama hep akim kaldı bunlar. Her seferinde bir engel çıktı, bir provokasyon yapıldı. Tam “bu kez olacak, olmalı” derken işler tersine döndü, memleket tekrar şiddet sarmalına girdi.
Ama bu kez farklı bir durum var. Çatışmalara ve ölümlere son vermek için iki yılı aşkın bir süredir bir süreç yürütülüyor. Toplumun bilgisi dâhilinde ve siyaset kanalları işletilerek gerçekleşen bu süreçte 28 Şubat günü tarihi bir adım atıldı. Abdullah Öcalan, PKK’ye “silahsızlanma çağrısı” yaptı. Böylelikle binbir umut ve zahmetle mesafe alınmaya çalışılan barış yürüyüşünde çok önemli bir eşik geçildi.
Fikren ölmüş bir savaşın fiilen de bitmesini sağlayacak bu çağrı, toplumun çok büyük bir kesimini memnun etti. Dağda veya askerde olan çocuklarına sağ-salim kavuşmayı anne-babadan, savaşın bitmesi halinde ekonominin, hukukun ve demokrasinin düze çıkacağını düşünenlere kadar herkesi sevindirecek bir gerekçe vardı bu gelişmenin ardında.
İşin doğrusu, Özcan Tikit’in de dediği gibi, bu barış çağrısına kayıtsız şartsız sevinmek için insanın herhangi bir gerekçeye ihtiyacı da yok. Sadece vicdan sahibi biri olmak yeterli. Zira akan onca kanın ardından bizi aydınlığa çıkartacak bir umut ışığı var ortada. Ve eğer insanın vicdanı körelmemişse, bu ışığı büyütmeye çalışır.
Ne var ki, sağda solda yazılıp çizilenlere bakıldığında herkesin bu çağrıdan hoşnut olmadığı görülüyor. Bazıları apaçık bir üzüntü içinde. Yapılan çağrı onların hesaplarını bozmuş, onları derin bir kedere sokmuş. Memnuniyetsizliklerini yüzlerinden okunuyor. “Nerden çıktı bu barış?” der gibi bir halleri var.
Şimdi barışın sırasının olmadığını düşünüyor, bu nedenle de tez elden barış ışığını söndürmeye çalışıyorlar.
Barışa üzülenler
Barışa üzülenleri herkes kendince bir sınıflamaya tabi tutabilir. Kendi adıma onları iki büyük kısma ayırıyorum: Birincisi, baştan beri Kürt meselesinin çözümümde silahtan ve asayişçi politikalardan başka bir yol tanımayanlardır. Onlara göre, Kürt meselesi özünde bir terör sorunudur: Çözümü de tektir; o da teröristlerin imhası ve/veya onlara baş eğdirilmesidir. Teröristlerin inlerine girilmeli, taş üzerinde taş bırakılmamalı, devletin kudreti onlara her şekilde gösterilmelidir. Bunun haricinde bir yöntem düşünülemez. Temas, diyalog ve müzakere kabul edilemez. Bunlar devleti zaafa uğratır, çözüme değil çözümsüzlüğe hizmet eder.
Bu düşüncenin en keskin savunucusu MHP’dir. MHP, ilk günden itibaren çözüm sürecine doğrudan karşı durdu, bunu bir ihanet süreci olarak niteledi. Ülkede meydana gelen bütün olumsuzluğun altında süreci gördü. Her seçimde süreç karşıtlığının bayraktarlığını yaptı. “Vatan elden gidiyor, ülke bölünüyor” diyerek Türkiye’deki kadim korkuları ayaklandırmaya ve bunun üzerinden oy devşirmeye çabaladı. Nitekim son silahsızlanma çağrısını da MHP “Türkiye’nin imha belgesi olan Sevr Anlaşmasıyla 28 Şubat ihanet metni arasında esasta hiçbir fark yoktur” diyerek tepki koydu.
MHP’nin kendini bu denli süreç karşıtı bir noktaya konumlamasının siyaseten açıklanabilir bir tarafı var. Şöyle ki, eğer süreç beklendiği gibi başarıya ulaşırsa MHP’nin üzerinde durduğu siyasi zemin yerle yeksan olacak. Çatışmalar ve ölümler nihayetlendiğinde, MHP’yi var eden koşullar tükenecek. Bu da MHP için yolu sonu demek. MHP ya barışa uygun olarak kendini yeniden üretecek ya da siyasi karışacak. Dolayısıyla MHP’nin tutarlı ve radikal bir şekilde çözüme karşı çıkmasının siyasi bir mantığı var.
Barış tedirginliği
Barıştan tedirginlik duyan ikinci grup ise, bir zamanlar silahla hiçbir çözümün olamayacağını savunan ama şimdilerde PKK’nin silahlı mücadeleyi bırakma ihtimalinden pek de hoşnutluk duymayanlardır. Bu grupta yer alanlar, yıllarca Kürt meselesinin çözümü için demokratik enstrümanların kullanılması gereğini savundular. Asayişçi tedbirlerin sorunu çözmek bir yana derinleştirdiğini savundular. Hükümetlere PKK ile görüşmelerini salık verdiler. Bu manada güvenlikçi politikaların ipliğinin pazara çıkmasına, sorunun çözümünde demokratik zihniyetin güç kazanmasına katkıda bulundular.
Aslında bugün hükümet, bir dönem onların dillendirdiği önerilere uygun davranıyor. PKK ile görüşüyor, siyasetin belirleyici olacağı bir vasatı oluşturmaya çalışıyor. Dolayısıyla bugün en çok memnun olması gerekenler onlar. Düşüncelerinin hayat geçirildiğini, sözlerinin para ettiğini görüp bundan mutluk duymalılar. Ama böyle olmuyor tersine rahatsızlık duyuyorlar.
Peki, ama neden? Sanrım en büyük sebep, iktidara olan bakışları. Özellikle Gezi Olaylarından sonra iktidara karşı muazzam bir hazımsızlık sergiliyorlar. AKP’den kurtulmak, dünyanın en mühim meselesi onlar için. AKP’yi hükümetten düşürmek, onların neredeyse tek ve en temel dertleri.
Sadece bu hedefe kitlendikleri için, her gelişmeyi AKP’ye vereceği zarar ve sağlayacağı yarar ekseninde okuyorlar. Barışa bakışları da böyle. Eğer da 30 yıllık savaşın bitmesi AKP’ye fayda verecekse, aman şimdi olmasın havasındalar. AKP’ye karşıtlıkları, barış karşıtlığına dönüşmüş durumda.
Kürt Memet nöbete!
Binbir dereden su getirip silahsızlanma çağrısını itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Kimi “siyasi iktidarın Kürt hareketini kandırdığını” söylüyor. Kimi “Bu, zorda olan AKP’yi kurtarma planıdır” diyor. Kimi “Öcalan’ın Öcalan olmaktan çıktığını ve AKP’nin elinde bir joker kartına dönüştüğünü” yazıyor. Kimi “İç güvenlik yasası tartışılırken bu çağrıyı içime sindiremiyorum” diye feveran ediyor.
Kimi daha sofistike konuşuyor, kimi düşüncesini daha doğrudan dile getiriyor. Ama hepsinin de muradı aynı: AKP’ye karşı Kürtleri sahaya sürmek, AKP’yi duruma işini Kürtlerin sırtına yıkmak, yani Kürt Memet’i hep nöbette tutmak. Silah bırakan bir PKK onların siyasi ihtiraslarına uygun düşmüyor, PKK’nin silahı elde tutmasını istiyorlar. Bunun için savaşan PKK’ye son derece mültefit davranıyor, ama barışan PKK’den hazzetmiyorlar.
Aslı Aydıntaşbaş, hükümet ile HDP’nin ortak basın toplantısından sonra birçok kişinin kendisine “Kürtler bizi sattı mı?” diye sorduğunu yazdı. Şahsen böyle bir soruya muhatap olsam cevap olarak ben de üç soru sorardım:
1. Hakikaten, siz kimsiniz? Kendinizi ne sanıyorsunuz? Kürtleri ne olarak görüyorsunuz?
2. Kürtlere böyle bir soruyu soracak cüreti nereden alıyorsunuz? Sesiniz çok yükseklerden geliyor, Olimpos’ta mı ikamet ediyorsunuz?
3. Otuz yıldır kandan ve ateşten günlerden geçen, rahat yüzü görmemiş Kürtleri “satmak” ile itham etmekten utanmıyor musunuz?
Aydıntaşbaş, bu soru hakkında HDP yetkilisinin düşüncelerini almış. Onun cevabı ise, kulaklara küpe olacak cinsten:
“Peki, ne istiyor bu insanlar bizden? Bu yapılanın anti-tezi savaşmaktır. Onu mu istiyorlar? Yıllardır bu işin müzakereyle çözülmesini isteyen, silahsız çözümü savunanlar şimdi niye karşı çıkıyor? ‘Sattınız’ söylemi, bizim adımıza savaşın demek.”
Meselenin bam teli tam da burası. Bu cevap, kendilerinin siyasi hevesleri ve idealleri için Kürtlerin savaşmasını bekleyen ve isteyenlerin hayallerini yıkabilir. Ve yıksın da zaten. Kürtler onlar adına savaşmayacak. Kimsenin savaşmasını istemem, ama eğer çok meraklıysalar onlar kendi savaşlarını kendileri versinler.
http://haber.star.com.tr/acikgorus/eyvah-baris-geliyor/haber-1007408
.
Yazarlar
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİÖcalan’ın 7 dakikası 10.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçHalk TV ve Sözcü TV'nin karartılması hakkında 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025