Vahap COŞKUN
19-23 Nisan 2015 tarihleri arasında Democratic Progress Institute (DPI) tarafından düzenlenen bir çalışma ziyaretine katıldım. “Barışı Rayda Tutmak” başlığı altında yapılan bu ziyaretin gayesi, Kuzey İrlanda sorununun çözümünde yer alan aktörlerle deneyim paylaşmak ve İrlanda ile Türkiye’de yürümekte olan süreçler hakkında karşılaştırmalı analizler yapmaktı. Ziyaret ekibinde Akil İnsanlar Heyeti’nde görev yapanlar (Ahmet Faruk Ünsal, Ali Bayramoğlu, Avni Özgürel, Etyen Mahçupyan, Kadir İnanır, Oral Çalışlar, Öztürk Türkdoğan, Yusuf Şevki Hakyemez), akademisyenler (Erol Katırcıoğlu, Nazan Haydari Pakkan) ve bürokratlar (Başbakan Başdanışmanı Sevinç Özcan) yer alıyordu.
Sorunun kısa tarihi
İrlanda sorunun uzun bir tarihi var. Yüz yıl öncesine kadar bu ada, tek bir ülkeydi ve yönetimi de İngiltere’ye bağlıydı. 1801 yılında imzalanan Birlik Kanunu ile tüm İrlanda’nın yönetimi Londra’ya bağlanmıştı. Ancak 1921’de İrlanda’da bir Bağımsızlık Savaşı verildi ve ada ikiye ayrıldı. Adayın güneyinde Katolik nüfusun ağırlığı vardı ve bunlar İngiltere’den ayrılmayı talep ediyordu. Adanın kuzeyinde ise Protestan nüfus çoğunluktaydı ve onlar İngiltere’ye bağlı yaşamak istiyorlardı.
Böylece İrlanda’da iki devlet doğdu. Güney’de bağımsız İrlanda Cumhuriyeti, kuzeyde ise İngiltere’ye bağlı bir yönetim bulunuyor. Nüfus, İrlanda Cumhuriyeti’nde 4.5 milyon, Kuzey İrlanda’da ise 1.8 milyon civarında. İrlanda’da 26, Kuzey İrlanda’da ise 6 eyalet var. İrlanda nüfusunun kahir ekseriyeti Katoliklerden oluşuyor. Kuzey İrlanda’da ise Protestanlar nüfusun % 48’ine, Katolikler ise % 45’ine tekabül ediyor.
Kuzey İrlanda’da 1950’lere kadar tek bir partinin sözü geçiyordu: Ulster Birlikçi Parti. Gerçi başka partiler de bulunuyordu ama hükümeti her zaman bu parti kontrol ediyordu. Bu parti ayrımcı bir politika sürdürüyordu; hayatın her alanında Protestanları kayırırken, Katolikleri mağdur ediyordu. Katolikler maruz kaldıkları eşitsizliklerden derin bir rahatsızlık duyuyorlardı; daha iyi ve daha adil bir yönetimi hak ettiklerini düşüncesiyle yönetime karşı çıkıyorlardı.
1960’larda Amerika’da başlayan Sivil Haklar Hareketi Katoliklere ivme kazandırdı. Konut edinmede adalet, istihdama erişimde eşitlik gibi taleplerle sokaklara çıktılar. Ancak yönetim taleplerini karşılamadığı gibi eylemlerini de sert tedbirle bastırdı. IRA (Irish Republican Army) böyle bir atmosferde şiddet eylemlerine başladı. Üç yıl boyunca şiddetin dozu her geçen gün arttı, karışıklıklar ortaya çıktı. Kuzey İrlanda Hükümeti’nin kontrolü yitirmesi üzerine İngiltere ordusu 1972’de İrlanda’ya ayak bastı. 1972’den 1998’e kadar Kuzey İrlanda’yı İngiltere tarafından gönderilen hükümetler yönetti.
1994 yılına kadar süren çatışmalar iki yönlüydü: Çatışmalar bir taraftan IRA ile İngiltere ordusu arasında, diğer taraftan ise Kuzey İrlanda’daki topluluklar (Katolikler ve Protestanlar) arasında cereyan ediyordu. Çünkü IRA’nın silaha müracaat etmesiyle birlikte Protestanlar da Ulster Savunma Birlikleri, Ulster Gönüllü Güçleri adları altında silahlı örgütler etrafında bir araya geldiler. Birlikçiler/Loyalistler denen bu örgütler Protestanları IRA’ya karşı, IRA ise Katolikleri hem bunlara hem de İngiltere ordusuna karşı savunduğu iddiasındaydı.
Çatışmalar 1994’e kadar devam etti. Önce IRA, ardından Loyalistler ateşkes ilan ettiler. 1969-1996 arasında toplamda 3600 insan hayatını kaybetti. Kuzey İrlanda Ofisi’nin verilerine göre kurbanların % 91 erkek, % 52’si sivildi. Faillerin % 57’si Cumhuriyetçi, % 28’i Loyalist, % 10’u güvenlik görevlileriydi. Ölümlerin % 5’i ise faili meçhul olarak kaldı.
Hayırlı Cuma Anlaşması
1994’te başlayan müzakereler 1998’de başarılı bir şekilde sonuçlandı ve Hayırlı Cuma (Belfast) Anlaşması imzalandı. Anlaşmanın başlıca tarafları Katoliklerde Sinn Féin (doğrudan IRA ile bağlantılı, birleşik bir İrlanda talep eden ve şiddete başvuran) ile Sosyal Demokrat İşçi Partisi (SDLP – birleşik bir İrlanda savunan ama şiddet karşıtı olan), Protestanlarda ise Ulster Birlikçi Parti (UUP) ve Demokratik Birleşik Parti (DUP) idi.
Birbirlerine zerre kadar güvenmeyen taraflarla müzakereler yürütmek çok güçtü. İki temel sorun vardı: Silahsızlanma ve polis/adalet mekanizması. Protestanlar, IRA’nın silah bırakacağına asla inanmıyorlardı. Katolikler ise kendilerine karşı büyük haksızlıklar yapmış olan polis ve adalet yapısıyla barışçıl bir düzenin oluşabileceğine ihtimal vermiyorlardı. Bunun için eskisi lağvedildi, yeni bir polis teşkilatı kuruldu. IRA’nın silahsızlanması ise zamana içinde, peyderpey gerçekleşti.
Hayırlı Cuma Anlaşması’nda üç konu son derece önemliydi: İlki, rıza prensibinin kabulüydü. Buna göre, Kuzey İrlanda’daki halkın İngiltere ile olan ilişkileri, halk istemediği sürece değişmeyecekti. İkincisi, uyrukluk meselesinin tartışılmaya açılmasıydı. “Britanyalı mı olmak istiyorsunuz, yoksa İrlandalı mı?” sorusuna cevabı halkın kendisi verecekti. Eğer Kuzey’deki halk İrlandalı olmakta karar kılar ve Güney ile birleşmek isterse Britanya bunu kabul edecekti. Üçüncüsü de iktidarın paylaşımıydı. Bugün Kuzey İrlanda, muhalefeti olmayan bir seçim sistemiyle idare ediliyor. Partiler seçimlerde aldıkları oya göre hükümet içinde yer alıyorlar. Hâlihazırda DUP ve Sinn Féin’den oluşan bir iktidar var. Önceleri UUP, DUP’tan; SDLP de Sinn Féin’den daha büyük ve etkili partilerdi. Ancak bugün durum farklı; Katoliklerde Sinn Féin, Protestanlarda ise DUP en büyük parti haline geldi.
Kimlik ve geçmiş
Hayırlı Cuma Anlaşması’nın üzerinden 17 yıl geçti. Ancak halen devam eden sorunlar var. Bir sivil toplum örgütü olan Glencree, 1974’ten beri Kuzey ve Güney İrlanda’da barışın inşası ve uzlaşmanın sağlanması için çalışmalar yapıyor. Glencree’den Will Davis, Kuzey İrlanda’da başlıca üç önemli problemin olduğunu belirtiyor:
Birincisi, kültür ve kimlik meselesidir. Kuzey İrlanda, bu noktada tam anlamıyla ikiye bölünmüş durumda. Mezhebi kimlik, ulusal ve siyasi kimliği belirliyor. Protestanlar kendilerini “Birlikçi ve Britanyalı”; Katolikler ise kendilerini “Milliyetçi, Cumhuriyetçi ve İrlandalı” olarak görüyorlar. Son yapılan araştırmalara göre, halkın % 55’i kendini Britanyalı, % 45’i ise kendini İrlandalı olarak tanımlıyor.
Toplumun bu şekilde ayrılmış olması, bazı sembollere sıkı sıkıya sarılmayı beraberinde getiriyor ve bunlar üzerinden yeni çatışma alanları doğuyor. Mesela, 2012 yılında Kuzey İrlanda bir bayrak kriziyle meşgul oldu. Birlikçiler Britanya Bayrağının (Union Jack) her gün, Cumhuriyetçiler ise sadece resmi tatil günlerinde (18 gün) devlet dairelerine asılmasını istiyorlar. Birlikçiler, Union Jack’e sınırla getirilmesinin istenmesini kendi kimliklerine ve kültürlerine bir saldırı olarak kabul ediyor.
İkincisi, kamusal alanın kullanımıdır. Özellikle yürüyüşler ve geçit törenleri son derece kritik. Birlikçilerin bir yıl içinde yapmak istedikleri 5-6 yürüyüş büyük bir sorun oluşturuyor, çünkü bu yürüyüşlerde Katoliklerin sokaklarından geçmek istiyorlar. Geçir törenleri, Katolikleri çok rahatsız ediyor. Bu sorunu aşmak için Stormont Anlaşması imzalandı ancak anlaşmanın nasıl bir netice vereceği henüz belli değil.
Üçüncüsü, geçmişin sürekli canlı tutulmasıdır. Kuzey’de nüfus çok az; çocukları ve yaşlıları çıkardığınızda nerdeyse herkes şiddet eylemlerine bir şekilde müdahil olmuş durumda. Şöyle veya böyle şiddetten etkilenmeyen birini bulmak çok zor. Travma çok yüksek ve kuşaktan kuşağa aktarılıyor.
İlk taşı atacak masumlar
Geçmişin bir türlü geçmişte kalmaması ve sürekli ilgilenilen bir alan olması, Katolik ve Protestanların bütünleşmesini de engelliyor, toplumsal bölünmüşlüğü derinleştiriyor. Bugün evlerin % 92’si, okulların ise % 93’ü bölünmüş durumda. Katolikler Katolik mahallesinde, Protestanlar Protestan mahallesinde yaşıyorlar. Her bir tarafın duvarlarını kendi savaşçılarının kahramanlıklarını ve davalarının haklılığını öven sloganlar, resimler, afişler süslüyor. Katolikler Katolik okuluna, Protestanlar Protestan okuluna gidiyor. Bir ara karma okullar denenmiş ama aileler çocuklarını bu okullara göndermeyince bu deneme başarısızlıkla sonuçlanmış.
Geçmişin nasıl ele alınması gerektiği konusundaki görüşler ise muhtelif. Halkın bir kısmı adaletin tesisi için geçmişle sıkı bir şekilde yüzleşilmesini, sorumluların ortaya çıkarılıp cezalandırılmasını istiyor. Diğer bir kısmı, geçmişe bir çizgi çekilmesini ve geleceğe bakılmasını tavsiye ediyor. Buna henüz bir çare bulunmuş değil, ama bir notu aktarmakta fayda var: Müzakere döneminde gerçekte hiçbir siyasi grup bir Hakikat Komisyonu’nun kurulmasını istemedi, çünkü hiç kimse ilk taşı atacak kadar masum değildi.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİÖcalan’ın 7 dakikası 10.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçHalk TV ve Sözcü TV'nin karartılması hakkında 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025