Vahap COŞKUN
AKP, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına çıkma sürecini iyi idare etti. Erdoğan, 2002’den beri girdiği bütün yerel ve genel seçimler ile halk oylamalarından zaferle çıkmıştı. Karizmatik bir liderdi. Onun bırakacağı boşluk parti içinde iktidar mücadelelerine ve bölünmelere yol açabilirdi. Fakat buna fırsat verilmedi. Değişim başarılı bir şekilde yönetildi, herhangi bir çalkantıya sebep olunmadan Davutoğlu partinin genel başkanlığını devraldı.
O dönemde AKP’nin toplumsal desteği zirvedeydi. Yapılan araştırmalar partinin yüzde 50’lerde gezindiğini, potansiyel oyunun çok daha fazla olduğunu gösteriyordu. Ancak tam o dönemde hükümet ile Cumhurbaşkanı arasında bazı temel konularda ayrışmalar ortaya çıktı. Yolsuzluk ithamı altındaki dört bakanın Yüce Divan’a gönderilmesi, bir siyasi şeffaflık yasasının çıkarılması, Merkez Bankası’nın faiz politikası, MİT Müsteşarı’nın adaylığı ve çözüm sürecinde Dolmabahçe’de sağlanan mutabakat gibi mühim meselelerde hükümet ve Cumhurbaşkanı birbirlerine tamamen zıt pozisyonları savundular.
Cumhurbaşkanı, hükümet ile ayrı düştüğü noktaları muhataplarıyla görüşmek yerine halkın önünde tartışma yolunu seçti. Kendi çizgisi dışına çıkan hükümet tercihlerini yanlış bulduğunu açıklıkla deklere etti. Böylece tartışma kamuoyuna da yansıdı. Başlangıçta muhalefet, bunu danışıklı bir dövüş sandı ve yanlış okudu. Oysa sahici bir mücadele cereyan ediyordu. Davutoğlu’nun kendi tasavvuruna uygun bir kadro kurma ve siyasi tavır geliştirme hamleleri her seferinde Erdoğan’ın duvarına çarpıyordu.
Cumhurbaşkanı ile hükümet arasındaki bu tartışma, AKP’ye önemli bir fatura çıkardı. Daima “birlik”, “istikrar” ve “uyum” kavramlarına vurgu yapan partide, baş gösteren çift başlılık tabanı da etkiledi. Uyumsuzluk ve belirsizlik görüntülerinin çoğalmasıyla birlikte partinin oy oranlarında hissedilir bir düşüş yaşandı. Mücadele, her iki tarafa da zarar veriyor ve seçim de yaklaşıyordu. Bunun fark edilmesiyle beraber, karşılıklı geri adımlar atıldı. Cumhurbaşkanı, Merkez Bankası Başkanı ile görüştü, bankaya karşı muhalefetini durdurdu. Hakan Fidan adaylıktan çekildi. Hükümet, çözüm sürecinde atmayı düşündüğü adımları –İzleme Kurulu gibi- beklemeye aldı. Birlik-beraberlik tablosuyla kafasındaki oluşan karışıklıklar ve endişeler giderilmeye çalışıldı.
Seçim sathı-ı maili
Seçim dönemi başladığında ise yine ikili bir fotoğraf verilmeye başlandı. Bir tarafta Davutoğlu’nun, diğer tarafta ise Erdoğan’ın kampanyası yürüyordu. Erdoğan, başlangıçta formaliteden de olsa sözlerine biraz daha ediyordu. Ama seçim yaklaştıkça bütün mesafeleri kaldırdı. Artık parti hesabına ve “Biz” diyerek (“Biz, Diyarbakır’da sözde müftü, Eskişehir’de eşcinsel aday göstermiyoruz. Öyle bir derdimiz de yok.”) konuşuyordu.
Erdoğan’ın bütün gücüyle sahaya inmesinin iki nedeninden bahsedilebilir: Birincisi, partinin ve Davutoğlu’nun performansını seçim için yeterli görmemesidir. İşi tek başına Davutoğlu’na bıraktığında AKP’nin eski gücünü koruyamayacağını düşünüyor. Bu nedenle kolları sıvayıp meydana çıkıyor. Taban üzerindeki tesirini kullanıp onları mobilize etmeye, sandığa çekmeye ve partinin arkasındaki desteği korumaya çalışıyor.
İkincisi, başkanlık sistemini seçimin bir parçasına dönüştürme çabasıdır. Evet, AKP seçim beyannamesinde başkanlık sistemine geçileceğini yazdı ama güçlü bir biçimde değil. Davutoğlu ve ekibi, başkanlık meselesini genel geçer ve yasak savma kabilinden ifadelerle ele aldılar, alıyorlar. Mitinglerde, başkanlığı neredeyse hiç değinilmiyor, kuvvetli sözlerle başkanlık savunusu yapılmıyor. Bu tarzın Erdoğan’ı tatmin etmediği açık olsa gerektir. Bundan ötürü Erdoğan, bunu kendisi üstleniyor. Türkiye’nin yeni bir sisteme ihtiyaç duyduğunu anlatıyor, başkanlık sistemi ve yeni anayasa talebini dillendiriyor.
Erdoğan’ın etkisi
Erdoğan’ın seçime bu derece müdahil olmasının iki muhtemel sonucu olabilir: Biri, Erdoğan’ın alandaki varlığının AKP’ye fayda sağlamasıdır. Buna göre Erdoğan sürdürdüğü kampanya ile Türk milliyetçilerinin oylarının MHP’ye, Kürt muhafazakârlarının oylarının ise HDP’ye yönelmesini önlemekte, söz konusu oyları AKP’de tutmakta veya bir kayma varsa o oyları tekrar AKP’ye kanalize etmektedir. Eğer bu strateji başarılı olursa, MHP oylarını beklendiği oranda yükseltemeyecek, HDP barajın altında kalacak ve AKP de Meclis’te rahat bir çoğunluk elde edecektir.
Diğer ihtimal ise, Erdoğan’ın AKP’ye zarar vermesidir. Süleyman Seyfi Öğün’ün ifadesiyle“Erdoğan’ın müdahalesi, Erdoğan karizmasının karşısında yer alan “anti-Erdoğanist” hisleri daha da bileyerek arttıracak; hatta istikrar siyasetleri üzerinden AK Parti'ye oy verenlerden de bir kısım oyları koparacak sonuçlar doğuracaktır. Sayın Erdoğan bunu göze almış durumda gözüküyor.” (Yeni Şafak, 25.5.2015)
Bu ihtimalin de göz ardı edilmemesi lazım. Nitekim Fehmi Koru da, muhalefet partilerinin Erdoğan’ın seçime karışmasına görünürde tepki verdiklerini ama gerçekte bundan çok da rahatsız olmadıklarını yazdı. Zira bazı anketler, Erdoğan’ın seçim faaliyetlerinin AKP aleyhine sonuçlar doğurduğunu ve muhalefete yaradığını gösteriyormuş. (Habertürk, 06.05.2015) Şahsi gözlemlerime göre de, Erdoğan’ın seçim meydanında sarf ettiği sözler, AKP’yi Kürt seçmen nezdinde zora düşürüyor ve oylarını aşağıya çekiyor. Eğer AKP, bu seçimlerde geçmişe nazaran daha az bir oy alırsa, bunda Erdoğan’ın kampanyasının önemli bir payı olacak.
Adil fatura
Söz konusu olasılıklardan hangisinin gerçekleşeceği 8 Haziran sabahı görülecek. Lakin şimdiden belli olan bir nokta var: Eğer seçimde AKP’nin beklediği bir sonuç çıkarsa başarı Erdoğan’ın hanesine kaydedilecek, ama beklentilerin tersine bir tablo oluşursa başarısızlık Davutoğlu’nun sırtına yüklenecektir. Zafer Erdoğan’ın siyasi dehasına mal edilecek, ama yenilgi Davutoğlu’nun Bu, adil bir fatura değil.
Erdoğan seçime katılarak Davutoğlu’nun kendi siyasi imtihanını vermesini engelledi. Erdoğan’ın gölgesi nedeniyle Davutoğlu’nun bu seçimlerde gösterdiği performans asla sağlıklı bir şekilde değerlendirilemeyecek. Gerçekte Davutoğlu’nun başarılı olup olmadığı veya ne kadar başarılı olduğunu anlaşılamayacak. Erdoğan, Davutoğlu’nun siyasi rüştünü ispatlamasını imkânsız kıldı. Bu durumun seçim sonrasında AKP içinde yeni tartışma ve krizlere kapı aralaması olasılığı yüksek.
Yazarlar
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025