Vahap COŞKUN
AKP ile HDP arasındaki bir koalisyon imkânın hoyrat bir şekilde çarçur edilmesinin ardından ortada tek bir ihtimal kaldı. AKP ile CHP koalisyonu. Bana göre bu da, AKP-HDP koalisyonuna nazaran daha az tercihe şayan olsa da, Türkiye’de işlerin rayına girmesi için önemli bir fırsata tekabül ediyordu. Ancak baştan itibaren AKP’ye yakın birçok yorumcu bu ihtimalin karşısında konumlandı. Öne sürdükleri iki argüman vardı:
İlki, Türkiye’de bir koalisyon kültürünün olmadığı ve geçmişteki bütün koalisyonların başarısızlıkla sonuçlanmasıydı. Türkiye’nin büyümesini ve gelişmesini sağlayan atılımların tümü, tek parti hükümetlerinde gerçekleşmişti. Koalisyon istikrarsızlık üretmekten, yıkım ve zarar getirmekten başka bir işe yaramamıştı. Koalisyonda ısrar, başarısızlıkta ısrardı. Koalisyonun Türkiye’nin tarihi ve güncel meselelerine bir çare üretmesi düşünülemezdi. Dolayısıyla yeni bir koalisyon denemesinden uzak durulmalıydı.
İkincisi ise, partilerin –bilhassa AKP’nin- tabanının koalisyon fikrine soğuk yaklaşmasıydı. Bazı araştırmalara göre AKP seçmeninin % 70’i CHP ile bir koalisyon kurulmasını istemiyordu. Parti yönetimi, bu duruma gözlerini kapatama ve tabanının arzusu hilafına bir rota çizemezdi. Keza CHP’liler de AKP ile bir ortaklığa gönüllü değillerdi. Onlar da AKP ile aynı karede yer almayı içine sindiremiyorlardı. Siyasetçiler, tekrar sandığın önüne gelmesini talep eden seçmenin kararına saygı duymalı, tekrardan bir erken seçime gitmeliydi.
Koalisyonların kaderi
İki argüman da tatminkâr değildi. Geçmişin günahlarına atıfla bugünkü koalisyon mahkûm edilemezdi. Tarihteki başarısızlık, mevcut ihtimalin de başarısız olacağına bir kanıt olarak sunulamazdı. Her konuda 1990’lardan farklı bir pozisyondaydık. Koalisyonda da geçmişten farklı bir tecrübeye imza atılabilirdi. Kaldı ki eğer bu mantık sonuna kadar takip edilse, hiçbir hal ve şart altında koalisyonun kabul edilmemesi lazım gelirdi.
Parti tabanlarının isteksizliği de güçlü bir dayanağa oturmuyordu. Türkiye siyasetinin karşıt iki yatağında bulunanların birbiriyle işbirliğine ilk bakışta sempati ile yaklaşamayacakları aşikârdı. Lakin “istememek” farklı, “tepki göstermek” farklıydı. CHP AKP’lilerin, AKP ise CHP’lilerin gönlünde yatan aslan olmayabilirdi. Ama bir irade olsaydı, parti yönetimleri siyasi ve ekonomik durumun nazikliğinden bahisle bir koalisyonun kurulması gerekliliğini tabanlarına anlatabilirdi. Süresi ve hedefleri açık ve net bir biçimde belirlenmiş bir programla kitleler rahatlıkla koalisyona ikna edilebilirdi.
“Vardır bunda bir hinlik”
Böyle bir koalisyon üç açıdan fayda sağlayabilirdi: Birincisi, koalisyonun geniş bir tabana oturacak olmasıydı. İki farklı siyasal geleneğin buluştuğu bir hükümet, kritik konularda karar alınmasını ve alınan kararların toplumda kabulünün sağlanmasını kolaylaştırırdı. Yetki ve sorumluluk paylaşılır, mutlak AKP karşıtı blok çözülürdü. Muhalefet sürekli yenilmekten kaynaklanan umutsuzluğunu aşar, demokratik siyasete daha fazla bel bağlar, demokrasi dışı yönelimlerle arasına mesafe koyardı. Partiler aynı yükü sırtlandıklarında tabanlar arasındaki kutuplaşma da yumuşardı.
İkincisi, içeriden ve dışarıdan birçok kesim bu koalisyonun kurulmasını destekliyordu. İçeride gerek iş dünyası ve gerek muhalefet partileri, AKP ile CHP’nin birlikte hükümet olmasını açıktan istiyorlardı. ABD ve AB’nin de bu koalisyonu tercih etikleri bir sır değildi. Normalde bunun koalisyon namzedi partileri sevindirmesi gerekirdi. Fakat AKP’liler bunda bir tehlike sezdiler. “Herkes bizim CHP ile ortak olmamızı istiyorsa bunda mutlaka bir hinlik vardır. Altından mutlaka bir çapanoğlu çıkar” diye düşündüler ve bu yoğun desteği koalisyon kurmamanın bir gerekçesine dönüştürdüler. Oysa daha kurulmadan bu denli teveccühe mazhar olması bir hükümet için çok büyük bir avantaj olarak da değerlendirilebilirdi. Farklı grupların oluru, bu hükümetin kredisini büyütebilir, oyun sahasını genişletebilirdi.
Üçüncüsü, çözüm sürecinin yürütülecek olmasıydı. AKP, süreci başlatan partiydi. CHP, doğrudan sürece karşıtlık siyaseti izlemiyor, ancak kullanılan yöntemi dair eleştiriler getiriyordu. Başından beri sürecin diğer tarafı olan HDP ise, bir AKP-CHP koalisyonuna katkı sunacağını deklere etmişti. Bir AKP-CHP hükümeti, parlamentodaki dört partiden üçünün süreçle ilgili hususlarda işbirliği yapmasını sağlayacaktı. Bu da bir taraftan sürecin parlamento ayağını güçlendirecek, diğer taraftan süreç karşıtlarının yalnızlaşmasını sağlayacaktı. Sürecin toplumsal ve demokratik meşruiyeti hiç olmadığı kadar güç kazanacaktı.
“Halk yanlış yaptı”
Ancak birçok avantaj sağlayacak olan bu hükümet kurulamadı. Bunun sorumlusu, bence, AKP’dir. İki parti arasında yapılan görüşmelere bakıldığında, koalisyonu asıl isteyenin ve çaba harcayanın CHP olduğu görülür. CHP görüşmeler boyunca anlaşmazlıklardan ziyade uzlaşmayı öne çıkardı. Negatif değil pozitif bir siyaset izledi. Ülkenin bir koalisyona kavuşması için gerçek bir iradesinin olduğunu gösterdi. Buna karşılık AKP uzun istikşafı görüşmelerin neticesinde CHP’ye iki teklifte bulundu: Ya kendisinin kuracağı azınlık hükümetine CHP’nin destek vermesi, ya da üç aylık bir seçim hükümetinin kurulması. CHP’nin bunları reddedeceği biliniyordu. AKP, CHP’ye kabul edilmeyeceği belli seçenekler sunarak erken seçimi garantiye aldı. Yani Kılıçdaroğlu haklıydı; gerçekte bir koalisyon görüşmesi yapılmamıştı, AKP oyun planını seçime göre kurmuştu.
AKP’nin seçime hevesli olmasının temelde iki nedeni var: Biri, açıkça dillendirmeseler de, AKP’nin elitlerinde halkın yanlış yaptığına dair var olan kanıdır. Evet, onlar da seçmenin kendilerine bir uyarı tokadı atmak istediğine itiraz etmiyorlar. Ama tokadın şiddetini ayarlayamadığını, elinin sert geldiğini ve ortaya çıkan manzaradan seçmenin de rahatsız olduğunu sanıyorlar. Ve eğer bir şans daha verilirse seçmenin bu hatayı düzelteceğine inanıyorlar.
Diğeri ise, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın etkisidir. Erdoğan bir taraftan, samimi olarak koalisyonun memleket hayrına olmadığını ve ancak bir tek parti hükümeti ile istikrarın sağlanabileceği düşünüyor. Diğer taraftan da, bir koalisyonun varlığı halinde dengelerin yerinden oynayacağını, kontrolün elinden çıkacağını ve hükümete bu kadar açık müdahil olamayacağını görüyor. Keza bir koalisyonun, başkanlık fikrini tamamen gündemden düşüreceğini de biliyor. Bu sebeple Erdoğan hep erken seçimi zorladı ve amacına erişti.
Olgunlaşma
Türkiye normalleşme yolunda iki önemli fırsatı tepti. Ama bu süreçte yaşananların tamamen faydasız olduğu da söylenemez. 7 Haziran’dan önce birçok kişi için koalisyon diye bir ihtimal yoktu. Artık var. Gerek seçim sonuçları ve gerekse sonrasında yapılan görüşmeler hem partileri, hem tabanları ve hem de genel olarak halkı bir koalisyon fikrine yabancı olmaktan çıkardı. Eğer 1 Kasım’da benzer bir tablo oluşursa, artık partiler daha olgun davranmak zorunda kalacaklar ve bir koalisyon içinde bir araya gelmekten kaçamayacaklar.
Yazarlar
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025