Vahap COŞKUN
KCK (Koma Civakên Kurdistan / Kürdistan Topluluklar Birliği)
DTK (Demokratik Toplum Kongresi / Kongreya Civaka Demokratîk)
HDK (Halkların Demokratik Kongresi)
HDP (Halkların Demokratik Partisi)
DBP (Demokratik Bölgeler Partisi)
PYD (Partiya Yekîtiya Demokratîk / Demokratik Birlik Partisi)
PJAK (Partiya Jiyana Azad a Kurdistanê / Kürdistan Özgür Yaşam Partisi)
HSB (Halk Savunma Birlikleri)
HPG (Hêzên Parastina Gel / Halk Savunma Güçleri)
YDG-H (Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi / Tevgêra Ciwanen Welatparêz yên Şoreşger)
Sayılarını artırmak mümkün. Hepsinin ortak özelliği, PKK’nin etrafındaki örgütler olmaları. Kimi siyasi, kimi askeri, kimi de para-militer bir nitelik taşıyor. Bazı yorumcular PKK’nin yanında yöresinde bu kadar çok örgütün olmasını anlamlandırmakta zorlanıyorlar. Ya da kısaltmalara takılıyorlar. “Alfabede kullanılacak harf kalmadı, yapılacak kısaltma kalmadı” diye hayret belirtenler ya da küçümseyenler de oluyor. Oysa bu tür bir örgütlenmenin genel olarak iki işlevinden söz edilebilir: Sadakat, kontrol, hâkimiyet
İlki, mümkün olduğunca çok sayıda insanı harekete bağlıyor. Her bir örgüt mensuplarına bir kimlik veriyor, toplumda bir statü kazandırıyor. Örgüt sayısının fazlalığı, harekete bir kişiyi çok fazla yerde kullanma olanağı sağlıyor. Mesela bir dönem partide yer bulunup başkanlık veya vekillik yapan bir kişi, bir sonraki dönem de DTK yönetimine geçiyor. Sıfatı ve mekânı değişse de kişi hep aynı ağın içinde yer alıyor. Böylelikle bir taraftan kişinin sadakati, diğer taraftan da hareketin kişi üzerindeki denetimi sürekli kılınıyor.
İkincisi, böylesine yaygın ve çeşitli örgütlenme sayesinde bütün kesimler ile irtibat kuruluyor. Kadınları, gençleri, öğrencileri, iş çevrelerini, medyayı, vb. farklı grupları hedefleyen yapılarla toplumun kılcal damarlarına giriliyor. Rakip siyasilerin etkinlikleri kırılıyor, söylemleri boşa çıkarılıyor, her yerde eylem ve söylem üstünlüğü ele geçiriliyor. Herkes kontrol altına alınmaya, bütün alanlarda mutlak bir kontrol ve hegemonya oluşturulmaya çalışılıyor.
Şehirde silahlanma
Son dönemlerde bu örgütlerden en çok YDG-H’nin adı ön plana çıktı, çıkıyor. YDG-H’nin kuruluş tarihi ilginç: 2013. Yani çözüm sürecinin başladığı dönem. Kuruluşunda PKK kamplarında eğitim almış militanların rol aldığı YDG-H asıl olarak şehirlerdeki gençlere ve çocuklara dayanıyor. Bu gençler ve çocukların ağırlıklı bir kısmı, 1990’lı yılların şiddetine doğrudan maruz kalmış ve şehirlere göç etmek zorunda bırakılmış ailelerden geliyor. Şehirlerde doğmuşlar, yaşları itibariyle 1990’ları yaşamamışlar, ama o yılların öyküleriyle, travmalarıyla büyümüşler. Kendilerinden önceki kuşaklara göre daha radikal, sert ve sekter tavırlarıyla dikkati çekiyorlar.
Önemli soru şu: PKK, böyle bir yapıyı neden kurdu: Tam da temel gayesi “silahsızlanma” olan bir sürecin içine girildiği bir esnada gençlerden ve çocuklardan oluşan bir silahlı yapılanmaya neden gitti? Kendisiyle bağlantılı iki siyasi parti, çok sayıda sivil toplum örgütü, güçlü bir medya ağı vb. varken PKK’nin şehirlerde böyle bir birim kurmasının altında yatan neden neydi? YDG-H özelinde başlıca iki sebebin olabileceği kanısındayım.
Devletimsi yapı
Birincisi, PKK’nin etki alanında bulunan geniş bir genç ve çocuk nüfus var. PKK bunu, çözüm sürecini gözeterek, siyasi alana yönlendirebilirdi. Ancak bunun yerine PKK gençleri ve çocukları sürekli olarak sokakta ve teyakkuz halinde tuttu, onları mobilize etti. Bunun üzerinden devşirdiği güçle de otoritesini tahkim etti.
Bugün YDG-H’nin sadece şiddet eylemleri yapmakla sınırlı bir işlevi yok. PKK, çözüm sürecinde bölgede “devletimsi” bir yapının temellerini atmaya çalıştı. Mesela mahkemeler kurarak “yargılama”yı üstlendi. İş insanlarından “vergi” adı altında paralar aldı. Yol keserek ve kimlik kontrolü yaparak “asayiş” vazifesi gördüğünü iddia etti vs. Yani devletin yargılama ve şiddet alanındaki tekelini kırarak kendisini devletin fonksiyonlarını icra eden bir güç odağı olarak konumlandırma gayreti içine girdi. YDG-H tüm bu faaliyetlerin merkezinde yer alıyor, PKK’nin şehirlerdeki gücünün simgesi oldu.
İkincisi, YDG-H aynı zamanda PKK haricindeki siyasi grupları ve genel olarak toplumu sindirmek, baskılamak ve denetlemek noktasında da iş görüyor. Bilhassa potansiyel taşıyan siyasi hareketlerin kontrol altına alınması ve toplumun belli bir doğrultuda harekete geçirilmesi (misal herkesin kepenk kapatmaya mecbur kılınması gibi) noktasında YDG-H’nin zor gücüne başvuruluyor. Böylece herkese ve her kesime PKK’nin bölgedeki etkinliği gösteriliyor, iktidarın PKK’de olduğu hissi veriliyor ve bunu kalıcı kılmak adına sürekli eylemler yapılıyor.
Şehir, hendek, barikat
İl ve ilçe merkezlerinde hendekler kazmak YDG-H’nin en gözde eylem biçimlerinden biri. Şehirlerin yoksul kenar mahallelerinde hendekler açılıyor, barikatlar yapılıyor ve içleri patlayıcı ile dolduruluyor. Güvenlik güçleri bu hendekleri kapatmaya ve barikatları kaldırmaya geldiklerinde ise çatışma çıkıyor. YDG-H güvenlik güçlerinin buralara girmesini engellemeye çalışıyor. Böylece devletini giremediği, sadece kendisinin sözünün geçtiği mahalleler ve bölgeler olduğu görüntüsünü vermek istiyor.
Hendek ve barikat, yeni değil. 6-8 Ekim Olaylarından sonra yaygınlaştı ve özellikle Cizre’de hayatı durma noktasına getirdi. Hendek kazmak, PKK’nin savaşı şehirlere taşıma stratejisinin bir parçası. Beklenmedik bir durum değildi bu. Bölge büyük bir hızla şehirleşti. Köylerden kentlere yoğun bir nüfus aktı. Sosyoloji değişti. PKK açısından şehirde eylem yapmanın imkânları arttı. Dolayısıyla çözüm sürecinin akamete uğraması halinde çatışmaların kırsaldan kente kaydırılacağı, şehirlerin bir savaş mekânına çevrilmek isteneceği belliydi. Peki, hedef ne?
İki hedeften bahsedilebilir: Biri, doğrudan sivilleri hedef yapmak, savaşın içine taşımaktır. Güvenlik güçleri ile halkı karşıya getirmektir. Kadın çocuk, genç yaşlı demeden herkesin bir kurşuna, bir bombaya kurban olma ihtimalini büyütmektir. Devletin tepkisini sertleştirip halkı devlete karşı seferber etmektir. Şehrin çeperlerinde kurtarılmış bölgeler elde edip devletin kendi halkı ile savaştığı intibaını vermektir.
Diğeri ise, Türkiye’nin batısında bir infial uyandırmaktır. Yoğun ve yaygın bir biçimde toplumun sinir uçlarına dokunan eylemler yaparak kitlelerde bir öfke patlamasına yol açmaktır. Farklı kimlikleri karşı karşıya getirerek bir iç çatışmanın fitilini ateşlemektir. Nefretin sokakları esir almasını sağlamaktır. Kanın ve barut kokusunun etrafı kapladığı bir ortam yaratarak siyaseti tamamen devreden çıkarmaktır.
Hedefler bunlar. Peki, PKK bu hedeflere ulaşabilir mi? Bunu belirleyecek olan, Kürt halkının tavrıdır. Görünen şu: PKK, halkı silahlanmaya çağırıyor. “Öz savunma” deyip halkı kendi savunma önlemlerini almaya davet ediyor. “Devrimci halk savaşı” yürüttüğünü belirtiyor, halka isyan çağrısında bulunuyor. Tahrik ve tazyikle kitleleri savaş meydanına sürüklemeye gayret ediyor.
Zorlama savaş
Lakin PKK’nin bütün bu uğraşları boşa çıktı. Kürt halkı, dün de bugün de, devrimci halk savaşına destek vermedi. Şehirler ayaklanma çağrısına itibar etmedi. Bugünkü toz duman, ortamı bulanık kılabilir, birçok şeyin görünmesini engelleyebilir ama hakikat şu: Kürt halkı savaşmak istemiyor. Tam tersine fırsat bulduğu her anda çatışmaların bir an önce durmasını talep ediyor, barış arzusunu yüksek bir sesle dillendiriyor.
Bunun da sebebi açık: Halk, sorunların siyaset vasıtasıyla çözülebileceğini biliyor. İleri sürülen talepler için ölmenin ve öldürmenin bir gereklilik olmadığını görüyor. Silahın herkes için faciaya kapı açmaktan başka bir sonuç üretmeyeceği geçmiş tecrübelerinden çıkarıyor. Siyasetin yolları açıkken ve siyasi mekanizmalarla taleplerini gerçekleştirmenin olanağına erişmişken silaha el atmayı kabul etmiyor. Evini yurdunu terk ediyor, binbir zahmeti göze alıp göç yollarına düşlüyor ama savaşın bir parçası olmayı reddediyor.
Türkiye’de silahlı mücadele manasını kaybetti. Halk gücünü sandıkta gösterdi. Bir oy sandığının ne derece mühim ve kıymetli olduğunu etti. Bu halk hendek kazmakla gidilebilecek bir yolun olmadığını da biliyor, hendeklerin daha fazla gencin ölümünden öte bir netice doğurmadığını da. Geleceğini hendeklerde değil, siyasette arıyor.
Sorun ise PKK’de düğümleniyor. PKK bu durumu kabullenmiyor, siyasetin ön almasını ve inisiyatifin siyasi aktörlerin eline geçmesini hazmedemiyor. Zorlama bir savaşı yürütmek istiyor PKK. Ama bir halka, arzusu hilafına bir savaş dayatmanın imkânı yok. PKK -geçmişte olduğu gibi şimdi de- bu gerçeğe boyun eğmek zorunda kalacak.
Star – Açık Görüş, 13.09.2015
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİÖcalan’ın 7 dakikası 10.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçHalk TV ve Sözcü TV'nin karartılması hakkında 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025