Vahap COŞKUN
Sivil Dayanışma Platformu (SDP), İstanbul-Yenikapı’da “Milyonlarca Nefes, Teröre Karşı Tek Ses” başlıklı bir miting düzenledi. Miting günler öncesinden ilan edildi, etkili bir reklam kampanyası yürütüldü, mümkün olan en fazla sayıda insanın katılması için yoğun çaba sarf edildi. Mitingin amacı, halkın teröre karşı durduğunu ve bu ülke insanları arasında sahici bir kardeşliğin varlığını göstermekti.
Ne var ki amaç hâsıl olmadı. Zira deklere edilen amaç ile mitingde yapılanlar arasında muazzam bir tenakuz vardı. Miting “tek ses olmak” gibi büyük bir iddianın sahibiydi. “Tek ses olmak” pek de matah bir şey sayılmaz. Bu, ayrı bir konu. Ama daha işin başında tek bir ses olunamayacağı belli olmuştu. SDP, CHP ve MHP’ye davet gönderirken, HDP’yi es geçmişti. Altı milyon oy alan bir parti, tek olması istenen sesin içinde mütalaa edilmemişti. “HDP, çağrılsaydı da gelmezdi zaten” denilebilir elbette ama bu toplantıyı organize edenlerin teklik tasavvurundaki vahameti ortadan kaldırmaz.
Hem CHP ve MHP davet edildi de ne oldu? Onlar da katılmadı. Herhalde davet sahipleri için bu tahmin edilmeyen bir sonuç değildi. Ancak katılmayacaklarını bile bile CHP ve MHP’yi çağırırken HDP’yi dışarıda tutmanın bir anlamı vardı ve bu da hiç de “birlik”e hizmet eden hayırhah bir anlam değildi.
“Kardeşlik” nerede, baraj nerede?
Mitinge hâkim olan dil ve ruh hali de toplanma gayesiyle hiçbir şekilde örtüşmüyordu. Sözüm ona insanlar oraya şiddeti reddettiklerini göstermek ve kardeşlik bağlarını kuvvetlendirmek için çağrılmışlardı ama ortaya basit ve kaba bir AKP mitingi çıktı. “Terör siyasete malzeme yapılmamalı”, “Terör, dar parti hesaplarına kurban edilmemeli” diyen bir parti, söylediklerini yalanlarcasına “terör” üzerinden siyasi prim elde etmeye çalışan bir tavrın içine girdi.
Mitingden akılda üç şey kaldı: Bir, Başbakan Davutoğlu’nun, HDP’nin barajının altına düşürülmesi için taraftarlarına yaptığı çağrı. İki, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın HDP Eşbaşkanı Demirtaş’a yönelik “cici çocuk” sözleri ile “saz ve caz” anıştırmaları. Ve üç yine Erdoğan’ın “millî ve yerli milletvekili” talebi. Hepsi baştan aşağı sorunlu, böyle bir mitingde sözü dahi geçmemesi gereken mesajlar.
Sözde “sivil”
Davutoğlu’nun “baraj” vurgusundan başlayalım. % 10, bir demokrasi ayıbı. Bunun üzerinden bir siyasal güç devşirme niyeti başlı başına bir sorun. Bu, bir tarafta dursun. Yine de AKP tarafından düzenlenen ve seçim temalı bir program olsa, Başbakan’ın barajdan bahsetmesi anlaşılabilirdi. Ama burada durum farklıydı. Sözde sivil bir miting düzenliyorsunuz. Milletin yüreğini yakan bir meselede ortak bir tavır geliştirmek için insanlara çağrı yapıyorsunuz. Gayenizin “kardeşlik” duygularına kuvvet kazandırmak olduğunu söylüyorsunuz.
Lakin orada ortaya bambaşka bir şey çıkıyor. Seçim hesaplarınızı gündeme getiriyorsunuz. HDP’nin baraj altında kalmasının sizin için ne kadar önemli olduğundan söz ediyorsunuz. Taraftarlarınızı bununla vazifelendiriyorsunuz. İşte bunun anlaşılabilir bir yönü yoktur. Bu, büyük bir gaftı. Toplumun büyük bir kısmı “Terör merör bahane, bunların derdi HDP” diye düşündüler haklı olarak. Nitekim Davutoğlu da yaptığı yanlışın büyüklüğünün farkına varıp sonrasında düzeltmeye çalıştı. Ama olan olmuştu artık.
“Cici çocuk, saz ve caz”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a dönelim. O da aynı güzergâh üzerinden yürüyüp HDP ve Demirtaş’a sardı. Demirtaş’ın “cici çocuk” olmasından girdi “bu işler sazla cazla olmaz”dan çıktı. Sonra “550 millî ve yerli vekil” diyerek yeni bir tartışma başlattı.
“Millî ve yerli” ne demekti? İktidara yakın bazı kalemler, Erdoğan’dan bağımsız olarak, bu ifadeye olumlu bir içerik kazandırma uğraşı içine girdiler. “Millî, dünyaya Ankara’dan bakmaktır”, “Millî olmak her soruna Türkiye’nin menfaatini gözeterek yaklaşmaktır”, “Millî olmak, Türkiye’nin Türkiye’den yönetilmesini savunmaktır” gibi yazılar döşendiler. Tarihten referanslar getirdiler, Türkiye aydınının gayri-millîliğinden dem vurdular.
Ama hamaset dozu yüksek bu yazılar, “millî”deki sorunları gidermekten uzak. Sorunlar ise çok yönlü: Birincisi, “millî” izaha muhtaç bir kavram. Nitekim basında sürekli “millî”nin nasıl anlaşılması gerektiğini gösteren yorumlar çıkıyor, tevil gayretleri göze çarpıyor. Kendi başına bir zaaf bu. Eğer her tarafa çekilebilen, ucu sonu belirsiz ve aleyhinizde de kullanılma potansiyeli taşıyan kavramlarla konuşursanız, bunun size yarardan ziyade zarar getirmesi ihtimali büyüktür.
İkincisi, önemli olan sizin kavrama yüklediğiniz mana değildir, ondan halkın ne anladığıdır. Her kavramın bir tarihi vardır ve kullanıldığında insanların aklına olumlu ya da olumsuz çağrışımlar bırakır. Mesela “millî”, geçmişte Kürtleri içermek bir yana dışlamak amacıyla kullanılmışsa, bugün siz istediğiniz kadar bunun kapsayıcı olduğunu iddia edin, beklediğiniz sonucu alamazsınız. Aksine tepkileri büyütürsünüz.
“Millî olan ve olmayan”
Ve üçüncüsü, AKP’nin içinden çıktığı siyasi gelenek halkı yüceltir. Buna göre esas olan halkın tercihidir ve son kararı da halk verir. Vekiller ise, halk tarafından seçilir. Her bir vekil, halkın teveccühünü alarak parlamentoya gelir, vekillik sıfatını kuşanır. Hangi partiden gelirse gelsin her bir vekil bir diğeri karda meşrudur. Dolayısıyla ölçütleri belli olmayan bir millîlik üzerinden vekillerin meşruiyetleri sorgulanamaz ve vekiller “millî olan ve olmayan” diye bir ayrıma tabi tutulamaz.
AKP ve Erdoğan böyle yaparak aslında kendi politik gelenek ve tarihlerine ters düşüyorlar.
Gerçekten nazik bir dönemden geçiyoruz. Herkes, hassas ve sorumlulukla davranmasını beklemek hakkımız. Özellikle devletin birliğini temsil eden Cumhurbaşkanı’ndan. Erdoğan’ın istismara son derece açık konularda siyaset üstü bir tavır göstermesi, birleştirici ve teskin edici olması gerekir. Maalesef tam tersine yapıyor. Sivil ve demokratik tepkiyi örgütlemek için yapılan bir toplantıda bile bodoslamadan siyasete giriyor, dibine kadar siyaset yapıyor, bir partiyi hedefe koyuyor ve düşürmesi lazım gelen tansiyonu kendi elleriyle yükseltiyor.
Sanırım “sivil ve demokratik tepki” denilirken kastedilen bunlar değildi.
Yazarlar
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİÖcalan’ın 7 dakikası 10.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçHalk TV ve Sözcü TV'nin karartılması hakkında 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025