Vahap COŞKUN
7 Haziran seçimlerinden önce hemen herkesin cevabını en çok merak ettiği soru, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) seçim barajını aşıp aşamayacağıydı. Zira HDP’nin alacağı oy, parlamento aritmetiğinden sistem değişikliğine kadar birçok meseleyi derinden etkileyecekti. HDP, bu seçimlerde çok büyük bir zaferin altına imza attı. Yaklaşık altı milyon seçmenin desteğini aldı ve % 13’lük bir orana ulaştı. HDP kazandığı 80 parlamenterle MHP’yi de geride bıraktı ve parlamenter sayısı bakımından Meclis’in üçüncü büyük partisi oldu.
HDP’nin bu çarpıcı başarısında birçok faktör rol oynadı. HDP geleneği içinde yer alan siyasi partiler, 1991’den beri girdikleri her seçimde % 6-7’lik bir oy elde ediyorlardı. Ancak 7 Haziran’da bazı konjonktürel sebepler HDP’nin oylarını ikiye katlamasını sağladı. Toplumda belli kesimlerin Erdoğan karşıtlığını merkeze alan başarılı bir seçim kampanyası, ana-akım medya organlarının geçmiş dönemlerle kıyaslanmayacak ölçüde HDP’ye destek vermeleri ve görünürlük kazandırmaları, Selahattin Demirtaş’ın etkili performansı bu sebepler arasında sayılabilir. Keza AKP’nin doğrudan HDP’yi hedef alması ve bunun sonucunda AKP’den rahatsız olanların HDP etrafında kenetlenmeleri, AKP’nin HDP’yi vurmak maksadıyla başvurduğu bazı söylemlerin Kürtlerin genelinde hoşnutsuzluğa sebep olması, iktidarın Rojava’da olup bitenlerin Kürtler için anlamını okuyamamaları ve HDP’nin AKP’yi IŞİD ile eşitleyen propagandasının sahada tutması da bu sebepler arasında sayılabilir.
Siyasete ve barışa destek
Bunlarla birlikte HDP’yi muzaffer kılan asıl amil, seçmenin demokratik siyasete omuz vermesiydi. Bilhassa hem Doğuda hem de Batıdaki Kürt seçmenlerin HDP’ye çok büyük bir teveccüh göstermelerinin altında, Kürt meselesinin artık sadece demokratik mekanizmalarla çözülmesi talebi yatıyordu. Seçmen HDP’yi güçlü bir şekilde Meclis’e taşıdı ve ondan Kürt meselesini şiddet sarmalından çıkarmasını ve meseleye Meclis çatısı altında bir çare bulmasını bekledi.
HDP’de seçimden önce bu talebe denk düşen bir söyleme dayanıyordu. Gerek Demirtaş’a ve gerek diğer HDP’li yetkililere göre; devlet, PKK’yi dağdan devletin indiremezdi. PKK’nin dağa veda etmesi, ancak HDP’nin parlamentoda ağırlıklı bir temsil imkânına kavuşmasıyla mümkün olabilirdi. HDP, her koşulda demokratik siyaseti savunacaktı. Dolayısıyla HDP’ye verilecek her oy, dağın yolunu kapatacak, siyasi kanalları güçlendirecek ve silahın tamamen devreden çıkmasını sağlayacaktı.
Seçmen, HDP’nin bu taahhüdünü satın aldı. HDP, güçlü bir dalga yakaladı. Diğer muhalefet partilerine oranla daha pırıltılı bir partiydi HDP. Bu nedenle yakaladığı dalga üzerinde sörf yapabilir, daha hızlı ve daha çok mesafe kat edebilirdi. Bunun fırsatı doğmuştu. Ne var ki tam da bu esnada PKK masaya yumruğunu indirdi.
İki yönlü bir politika izledi PKK. Bir taraftan, seçimlerin hemen ertesi günden başlamak üzere HDP’ye sürekli olarak ayar çekti. HDP’lilerin söyledikleri her söze bir karşıt cevap yetiştirdiler. HDP’lilerin yetersizliklerini gündeme getirdiler. Onların siyaset bilmezliğinden, yakaladıkları şansı kullanacak beceriye sahip olmadıklarından söz ettiler. Kandil, her seferinde asıl karar vericinin kendisi olduğunu hatırlattı, bazen doğrudan bazen de dolaylı olarak HDP’ye gözdağı verdi.
PKK, diğer taraftan ise, devletle ile olan ilişkilerinde gerginliği adım adım artırdı. PKK önce ateşkesi sona erdirdiğini bildirdi. Yol kesme, adam kaçırma ve araç yakma eylemleri yaygınlaştı. Ardından Bese Hozat, devrimci halk savaşı başlattıklarını ilan etti. Cemil Bayık, halka silahlanma çağrısında bulundu. Suruç patlamasından sonra şiddetli bir çatışma başladı. Devlet, sınır içinde ve dışında PKK hedeflerine bomba yağdırdı. PKK ise hendekler kazarak savaşı şehir içlerine taşıdı. Özyönetim ilanları ile de fiili bir durum yaratmaya çalıştı.
Daralan siyasi saha
Çatışmanın tozu dumanı içinde en zor durumda kalan HDP idi. Çatışmazlığın sona ermesiyle birlikte siyasi alan daraldı. Buna karşı HDP’nin alması gereken bir risk vardı. Seçmen, sorunun siyasi araçlar kullanılarak ve siyasi aktörler eliyle çözüme kavuşturulması noktasında çok açık ve doğrudan bir mesaj vermişti. PKK çatışma stratejini uygulamaya koyduğunda HDP, kararlı bir biçimde yanlışlığı apaçık olan bu stratejiye karşı durmalı ve kuvvetli bir siyaset savunusu yapmalıydı. Maalesef HDP bunu yapamadı, siyasi alana sahip çıkma iradesini gösteremedi.
1 Kasım’a bu şartlar altında gidildi. Seçim neticeleri belirdiğinde çatışmanın HDP’ye esaslı bir maliyet çıkarttığı görüldü. 7 Haziran’da her yerde oylarını artıran HDP, 1 Kasım’da –Hatay dışında- bütün illerde oyunu azalttı. HDP bir milyonun üzerinde oy kaybetti, altı milyon oydan beş milyona düştü. 21 koltuğunu yitirdi, 80 olan vekil sayısı 59’a düştü. HDP’nin birinci olduğu il sayısı 14’ten 12’ye indi. Hem Güneydoğu’da, hem de Doğu Anadolu’da hatırı sayılır miktardaki bir oyu AKP’ye kaptırdı. 7 Haziran’da her iki bölgede de belirgin bir HDP hâkimiyeti varken 1 Kasım’da tablo değişti. AKP, 7 Haziran’daki yitirdiği oyların bir kısmını geri alarak bölgedeki oy oranını artırdı ve 2011’deki oy seviyesine yaklaştı. Ayrıca bir diğer önemli merkez olan İstanbul’da da HDP trajik bir kayıp yaşadı. İstanbul’da HDP’nin 11 olan milletvekili sayısı 7’ye geriledi.
Özeleştiri gerekliliği
Sonuçların belli olmasından sonra HDP Eşbaşkanları Demirtaş ve Yüksekdağ, partinin oylarında yaşanan bu kaymayı, kendilerinin dışındaki nedenlerle açıklamaya çalıştılar. Onlara göre, iktidarın bütün araçlarıyla üzerilerine gelmeleri, kendilerinin miting bile yapamamaları bu sonucun oluşmasındaki mühim etmenlerdi. Ancak HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar’ın da belirttiği üzere, HDP’nin kayıplarını dış faktörlerden ziyade parti içi sorgulamalarla açıklamaya çalışmak daha doğru bir yöntemdir. Bu minvalde ilk değerlendirilmesi gereken de, çatışmalar ve çatışmalara karşı HDP’nin tavrıdır.
Açıktır ki çatışmalar HDP’nin zararına olmuştur. Kandil, Suriye’deki tecrübeyi Türkiye’ye aktarma girişiminde bulundu. Hendekler kazarak mahallelerde “kurtarılmış bölgeler” oluşturmaya çalıştı. Öz yönetim ilanlarını oldu-bittiye getirmeye gayret etti. Tüm bu yapıp-etmeler, özellikle siyasi çözüm için 7 Haziran’da HDP saflarına geçen seçmenlerin önemli bir kısmı tarafından kabul edilmedi. PKK’nin çatışma stratejisi, daha önceki seçimlerde AKP’ye, 7 Haziran’da ise HDP’ye oy verenlerin bir bölümünce reddedildi. Bu seçmenler HDP’nin buradaki tavrından da tatmin olmadılar. HDP’nin bir siyaset belirleyemeyince ve PKK’nin çizgisine mahkûm kalınca, bu seçmenler 7 Haziran’daki tercihlerini sorgulayıp değiştirdiler. Çatışma, hem seçmenin HDP’ye verdiği desteği aşağıya çekti, hem de HDP’nin siyasi olarak olgunlaşmasını engelledi.
1 Kasımdan çıkan mesaj net: Kürtler demokratik siyaseti tercih ediyorlar. Siyasi kanalları tıkayanlara da sandıkta tepki gösteriyorlar. HDP’nin geleceği, bu sonucu ne kadar sağlıklı okuyacağına bağlı. HDP kendi oyununu oynayabilecek gerçek bir siyasi aktöre dönüşmeli ve sahici bir barış siyaseti izlemeli. Hendeklere, eli silahlı gençlik yapılanmalarına, vb. dayatmalara karşı çıkmalı. HDP, siyasetin üzerinde silahın gölgesini kaldırdığı ölçüde kalıcı bir siyasi çizgiye dönüşecek. Ve önümüzdeki dönemde HDP bunun sınavını verecek.
Yazarlar
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİÖcalan’ın 7 dakikası 10.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçHalk TV ve Sözcü TV'nin karartılması hakkında 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025