Vahap COŞKUN
Yıl, 1940. Mekân, New York. Bertand Russel, dönemin ünlü bir felsefe profesörü. Yazıları ve kitaplarıyla epey ses çıkaran biri. Şehrin Yüksek Öğretim Komitesi de bu etkin ve ünlü düşünürü ismi New York City Colleg’a matematik felsefesi profesörü olarak atamış.
Atamanın ilan edilmesiyle birlikte kentte tartışmalar başlamış. T. Manning adlı bir piskopos gazetelere mektuplar yazmış ve mektuplarında Russel’ın din ve ahlâk karşıtı bir yazar olduğunu anlatmış. Manning, basit ve her zaman iş yapma olasılığı yüksek bir iddia ileri sürmüş: Russel’ın bütün yazılarında din ve ahlak karşıtlığının propagandasını yapan biri olduğunu belirtmiş ve böyle bir insanın New York’taki çocuklara ders vermesinin kabul edilemeyeceğini söylemiş.
Manning’in kampanyası bir süre sonra etkisini göstermiş. Jean Kay adlı bir kadın, Yüksek Öğretim Komitesi’nin kararına karşı bir dava açmış. Kay, dava görülürken özetle şu teze dayanmış: “Ben, New York’lu bir vergi mükellefiyim. Siz, benim ödediğim vergilerle çocuklarımızın ahlakını bozacak birine ders verdiremezsiniz. Bu nedenle mahkeme, bu atamayı iptal etmeli.”
“İyiyi yap, kötüden kaçın”
Zengin bir kadın olan Kay’ın davasını ünlü bir avukat üstlenmiş. Avukat mahkeme huzurunda gösterişli bir savunma yapmış ve sonuçta mahkeme, Russel’ın atamasını iptal etmiş. Mahkeme, bu davada akademik özgürlüğü de tanımlamış. Buna göre akademik özgürlük “iyi olanı yapma ve kötü olanı öğretmeme özgürlüğü” biçiminde anlaşılmalıymış. Mahkeme, Russel “tehlikeli” olarak nitelendirmiş ve onun akademik özgürlük kisvesi altında Ceza kanunu tarafından yasaklanan davranışların yaygınlaştırılmaya çalışılmasının hoş görülemeyeceğini ifade etmiş.
Tabii bu karar üzerine fırtına kopmuş. Einstein’in da dâhil olduğu aydınlar karara tepki göstermişler. Ancak toplanan imzalar ve yapılan protestolar mahkemenin kararını değiştirmemiş. Russel, New York Colleg'a hoca olamamış. Onun hemen başka bir yere atamasını yapmışlar ama Russel orada da tutunamamış.
“Sokrates Mahkemesi”
Russel kararı en çok yargının akademik özgürlüğe müdahale bağlamında eleştiriye uğramış. New York Herald’da çıkan bir yazıda, Russel’ in atama kararını iptal eden mahkeme, Sokrates mahkemesine benzetilmiş: “Bu kadar yıl sonra, New York mahkemesi Sokrates mahkemesinin yerini aldı ve Sokrates’e baldıran zehrini veren zindancının yerini de bu hâkim aldı.” Bu dava Amerika’da daha sonraki akademik özgürlük tartışmalarında da hep referans gösterildi. Yargıçların akademik kararlara karışmaması gerektiğini savunanlar, bu davayı işaret ettiler hep.
Türkiye’de yargının akademik özgürlük ile muhabbeti hiçbir zaman iyi olmadı. Bunu biliyoruz. Mahkeme kararıyla bilimsel bir toplantının iptaline tanık olduk yakın geçmişti.Lakin son zamanlarda yargının akademiye tasallutunda can sıkıcı bir artış var.Hocalar, imza attıkları bildiriler, derslerde kullandıkları materyaller, imtihanlarda sordukları sualler hukuki soruşturmalara konu ediliyor. Hocaların evleri aranıyor, gözaltına alınıyor, haklarında davalar açılıyor.
Korku iklimi
Bunlar hepimiz için çok tehlikeli gelişmeler. Çünkü yargının bu agresifliği, sadece müdahale edilen kişileri mağdur etmekle kalmıyor aynı zamanda bir bütün olarak akademi üzerinde bir korku ikliminin yerleşmesini sağlıyor. Genel kabulleri sorgulamak ve bilinenin dışında konulara girmek bir tehlike olarak kodlandığında, akademinin bundan olumsuz etkilenmemesi söz konusu olamaz. Nihayetinde kahramanlardan değil insanlardan bahsediyoruz. “Düşman”, “hain”, “satılmış”, “ajan”, “kukla” vb. sıfatların bol kepçe kullanıldığı bir ortamda akademisyenlerin bir kısmı da kendini sınırlamak ve söylemek istediğini söylemekten imtina etmek mecburiyetinde hisseder. Üniversitenin kendine beklenen işlevi görmesini engelleyecek bu durum bütün toplum için hem tehlike hem de kayıptır.
Hatırlanacaktır; Edward Said’in İsrail tarafına taş attığında yer yerinden oynamış ve üniversite yönetiminden Said’in bir müeyyideye tabi tutulması talep edilmişti. Columbia Üniversitesi Rektörü Jonathan R. Cole, ders niteliğinde bir cevap vermiş ve üniversitelerin varlık sebebinin bireylerin ifade özgürlüğünü korumak olduğunun altını çizmişti:
“Bir üniversite için, siyaseten egemen ideolojinin pasifleştirici etkisinden korkmadan görüşlerini ifade etme özgürlüğüne sahip bireylerin söylem özgürlüğünü korumaktan daha temel bir şey yoktur.”
Gönüllü engizisyoncu
Ve ardından bu alandaki bir kısıtlamanın ne denli yayılma istidadını gösterebileceğine dikkat çekmişti:
“Eğer biz Profesör Said’in özgürce yazıp konuşma hakkını inkâr edersek bundan sonra kim susturulacak, ceza korkusu olmadan aklındakileri söyleme hakkına kimin sahip olduğunu belirleyen engizisyoncu kim olacak; bunları da şimdiden düşünmeye başlamamız gerekir.”
Öğrenciler ve öğretim üyeleri doğru olduğuna inanmadığım pek çok şeyi yapmakta özgürler, ancak o anda iktidar konumunu işgal edenlerin fikirleriyle uyuşsun diye bütünlüklü bir fikirler kümesini garantilemek için üniversitenin otoritesini hiçbir zaman uygulamam.”
Muhalif görüşlere tolerans ve bu görüşlerin siyasi-hukuki müdahalelerden masun olması akademik özgürlüğün temelidir. Yargıya düşen, bunu kabul etmesi, akademi üzerindeki gölgesini kaldırması ve istekli engisizyoncu rolüne gönül indirmemesidir.
Yazarlar
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİÖcalan’ın 7 dakikası 10.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçHalk TV ve Sözcü TV'nin karartılması hakkında 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025