Vahap COŞKUN
Her eğitim-öğretim yılının başında öğrenci arkadaşlarıma birtakım metinler dağıtırım. Farklı eğilimlerden gelen yazarların özgürlük, hak ve demokrasi savunusu yapan makaleleri, kitapları, romanları, yazılarıdır bunlar. Zamanı geldiğinde bu metinlerin üzerinden geçer, fikir jimnastiği yaparız. Takılırım öğrencilerime, “Bunları acil kullanılacak hap gibi yanı başınızda, başucunuzda bulundurun” derim. “Uykunuz kaçtığında okuyun. Canınız sıkıldığında okuyun. Başınız ağrıdığında okuyun. Kız/erkek arkadaşınızla dalaştığınızda okuyun. Velhasıl her halükarda okuyun. Göreceksiniz, iyi gelecek!”
Favori metinlerimden biri Kant’ın “Aydınlanma Nedir? Sorusuna Yanıt” başlığını taşıyan makalesidir. Çağlara meydan okuyan bu kısa ve özlü eserinde Kant; aydınlanmayı, insanın kendi suçu ile düşmüş olduğu bir ergin olmama hali” olarak tanımlar. İnsanın ergin olmasını engelleyen ise, onun kendi aklını başkalarının kılavuzluğuna başvurmadan kullanamamasıdır. Karanlığa/ergin olmamaya düşmek, insanın hatasıdır, zira sorun aklın kendisinde değildir. Sorun, insanın sahip olduğu aklı başkasının rehberliği ve yardımı olmaksızın kullanmak kararlılığını ve yürekliliğini göstermemesinde aranmalıdır.
Kant’a göre, insanların çoğu kez tembellik ve korkaklık nedeniyle bütün hayatları boyunca kendi rızalarıyla ergin olmamış olarak kalırlar. Ve bundan ötürü bu insanların başına gözetici veya yönetici olarak gelmek, başkaları için, çok kolay olur. Ergin olmamanın uzun sürmesinin iki nedeni vardır: İlki, bu halin ayartıcı bir yönünün olmasıdır. İnsanlar her şeyi kendileri adına düşünen bir vasinin varlığının, hayatını kolaylaştırdığını düşünmeye meyilli olabilirler. İkincisi ise, yönetici ve gözetici postunda olanların, vesayetten çıkışı, insanlar için sıkıntılı ve tehlikeli hale getirmek için ellerinden geleni ardına koymamalarıdır.
Sapere aude!
Kant, bu sebeplerden ötürü, ergin olmamaktan kurtulmanın güç bir iş olduğunu söyler. Denemeye kalkanlar olur elbet, ama öncesinde kendi akıllarını kullanmalarına izin verilmediğinden, hemencecik karanlıktan çıkmaları söz konusu olmaz. “Biri çıkıp yürümeyi köstekleyen bu köstekleri atsa da, en dar hendekten bile hemen öyle pek kolayca atlayamaz; çünkü o kendisine güven duyarak bacaklarını özgürce hareket ettirmeye henüz alışmamıştır.” Bu vaziyetten iki şekle çıkılabilir: Biri, devrimlerdir. Ancak devrimle bir baskı rejimi, kişisel bir despotizm ve bir zorbalık yönetimi yıkılsa da bunlarla düşünme düzeyinde ciddi bir düzelme sağlanmaz. Tersine bu kez önyargılar, tıpkı eskiler gibi,“kitleye yeni bir gem, yeni bir yular olurlar.”
Diğeri ise, kamunun aydınlamasıdır. Zamanla boyunduruluklarını atan insanların sayısı artar. Bağımsız düşünmenin kişi için bir ödev olduğu düşüncesi giderek yaygınlık kazanır. Aydınlanma için gerekli olan da budur: Sapare aud! Aklını kendin kullanmak cesaretini göster! Kişi aklını her yönüyle ve kitlenin önünde çekinmeden kullandığı ölçüde karanlıktan çıkacak, reşit olacaktır.
Darbeler, Türkiye’de halkın ergin olmama halini sürekli kılmayı hedefler. Halkın kendi kaderini eline almayı yaklaştığı her tarihsel dönemeçte, aydınlığa erişmeyi öteleyen bir mekanizma olarak devreye girer. Halka efendilik taslayanlar “Siz anlamazsınız bu işlerden”deyip, insanların iradelerine ve demokratik namuslarına musallat olur.
15 Temmuz günü, 27 Mayıs’ta, 12 Mart’ta, 12 Eylül’de ve 28 Şubat’ta yaptıklarını tekrardan yapmak isteyenler, namlularını halkın üzerilerine sürdüler. Fakat bu kez, toplum bir bütün olarak kendi aklını kullanma cesaretini gösterdi ve iradesini gasp edenlerin karşısında durdu. Siyasal iktidarın eski-yeni bütün mensupları, şapkalarını alıp gitmediler, asil bir şekilde halkın emanetine sahip çıktılar. Muhalefet partileri, darbecilere “gel, gel” yapmadılar, onların karşısında durdular. Anayasa Mahkemesi, demokrasi dışı yöntemleri reddetti. Sivil toplum örgütleri, demokrasiden yana saf tuttu. Ordunun ve emniyetin demokratik kurallara riayet eden güçleri, darbecileri saf dışı bırakmak için büyük bir mücadele verdiler.
Milat!
Hepsinin yaptıkları takdire şayan! Ama özellikle medya ve halkın kendisi takidrlerin en büyüğünü hak ediyor. Medya organları, darbe karşıtı sesleri ekrana taşıdı, siyasi aktörlerin halka çağrılarına aracılık etti ve demokrasinin mevcudiyetine sürdürmesine tarifi imkansız bir katkı yaptı. Sadece medyanın bu gece yaptıkları bile, demokrasi için özgür basının ne kadar hayati olduğunu gösteremeye yeter de artar bile. Özgürlüğün ancak özgürlük alanlarını ve özgürlü genişleterek muhafaza edilebileceği bir kez daha tecrübe edildi.
Ve halkımız… Eskilerden çok daha aşağılık yöntemlere başvuran, halka helikopter ve savaş uçaklarından mermi yağdıran, Meclis’i yıkan, Cumhurbaşkanı’nın kaldığı yeri bombalayıp uçağını taciz eden cuntacılara karşı, ilk andan itibaren canını ortaya koydu. Bir kez daha kendisinin aşağılanmasına imkan tanımadı. Demokratik namusunun paspas edilmesine geçit vermedi. Tankların önüne yattı, silahlara bedenini siper etti.
15 Temmuz bir milat! Halk, kendi adına karar verenleri tanımadığının miladı! İnsanlar meydanlara çıktı, gasıplara karşı dik durdu. Kendi aklını kullandı ve karanlığı yerle yeksan etti. Demokratik rüşt, bundan daha iyi bir biçimde ispat edilemezdi.
Önümüz aydınlık inşallah!
Yazarlar
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025