Vahap COŞKUN
Türkiye, büyük bir halk hareketiyle 15 Temmuz darbe girişimine karşı koydu ve darbecilerin emellerine ulaşmasını engelledi. Toplum, demokrasiye yapılan müdahaleyi reddettiğini aktif bir şekilde gösterdi. Darbecilerin yarattıkları büyük vahşet, halkın gözünü korkutmadı, onu yolundan alıkoymadı.
Darbeye karşıt ruh, salt 15 Temmuz’la da sınırlı kalmadı. Meşum darbenin bastırılmasından sonra da halk teyakkuz halini devam ettirdi. Askeri bir hareketlenmenin görüldüğü ya da tehlike çanlarının çaldığı her noktaya genç-yaşlı, çoluk-çocuk, kadın-erkek demeden hemen yetişti. Meydanları doldurmaya devam etti ve demokratik kazanımlarını eli kanlı darbecilere kaptırmamaya kararlı olduğunu cümle âleme gösterdi.
Elbette bu demokrasi savunusunun bedeli ağır oldu. İki yüzden fazla vatandaşımız hayatını kaybetti, iki binden fazlası da yaralandı. Darbeciler tarafından çıplak bir kötülüğün ve uzun zamandır gizlendiği için keskinleşmiş bir nefretin hedefi haline getirilen halk sinmedi, eyvallah etmedi, tankların ve uçakların karşısında direndi ve canı pahasına da olsa meydanı kötülerin iradesine bırakmadı.
Yazılmayan kahramanlık öyküleri
Başka bir zaman ve başka bir yerde olsaydı, bir Prag Baharı olarak alkışlanacak muhteşem bir halk hareketiydi yaşanan. Kurşunlara göğsünü siper ederek kurulan bu demokrasi hattının, demokratik değerlerin bayraktarlığını yapan Batı dünyasında takdirle karşılanması beklenirdi. Zira Türkiye’de yaşananların çok az bir kısmı Batı’nın herhangi bir ülkesinde yaşansa, ülke kutsanır, demokrasiyi muhafaza etmek için direnenlere akla hayale sığmaz methiyeler dizilir, onun felsefesi tartışılırdı.
Çok kahramanlık öyküsü çıkartılırdı buradan. Demokratik iradesini tecavüzcülerin tasallutundan kurtarmak için hayatından vazgeçenlere bütün insanlığın ne denli borçlu olduğu yazılırdı. Tek başına tankları durduran kadından, ekmek teknesini tankın önüne çeken adama kadar bu direnişin sayısız bireyinden almamız gereken derslerin listesi yapılırdı. Uçakların kalkmasını engellemek için tarlasındaki ürünü yakan köylünün yaratıcılığına ve fedakârlığına şapka çıkarılırdı. Mahallenin gençlerini kamyonun arkasına atarak meydana taşıyan kadınlara şükranlar sunulurdu.
Ne var ki bunların hiçbiri olmadı. Gerek hükümet, gerek kurumlar ve gerekse de medya düzeyinde olsun Batı, çok dert edinir göründüğü demokrasi testinde fena halde çuvalladı. Demokrasi maskesi düştü. Kalkışmanın başladığı esnada Batılı hükümet ve kurumlar, Türkiye’deki meşru iktidardan yana durmak konusunda net bir tutum almadılar. Beklemeye geçtiler ve mücadelenin seyrine göre pozisyon alacalarını belli ettiler. Eğer neticede darbeciler üstün çıksaydı, Batı’nın onlarla “çalışmaya devam edeceğinden” hiç kimsenin şüphesi yoktu.
Demokratik değerleri sahiplenme adına, Batı medyasının durumu da içler acısıydı. Serbestiyet’te Halil Berktay, Akın Özçer ve Ceren Kenar’ın; Al Jazeera’da Sabiha Şenyücel Gündoğar ve Ayşe Yırcalı’nın analizleri, Batı medyasının utanç verici bir performans sergilediğini tartışmaya yer bırakmayacak açıklıkta gösteriyordu.
“Sahte darbe”
Takip edebildiğim kadarıyla bu medyanın mensupları, darbe girişimin başlarında ellerini ovuşturup darbecilerin hükümeti devirmesi beklediler. Lakin bekledikleri gerçekleşmeyince, bu kez darbenin bastırılmasını değersiz kılmaya dönük argümanlar üretmeye başladılar. İlkin bunun “sahte bir darbe” olduğunu kabul ettirmeye çalıştılar. Buna göre, aslında her şey bir “oyun”, darbe de Erdoğan’ın kurgusu. Gaye, Erdoğan’ın darbeyi boşa çıkartmasını sağlayarak onu kahramanlaştırmak ve bunun üzerinden de gücünü tahakküm etmek. Yani ortada gerçek bir darbe yok; bütün yaşananlar Erdoğan’ın başkan olmasını sağlamak için sahneye konan bir tiyatrodan ibaret.
İnanması güç ama ciddi ciddi yazıldı bunlar. Hatta Türkiye modernleşmesi üzerine tuğla kalınlığında kitaplar yazan ve referans olarak kabul edilen isimler, televizyonlarda bunu gayet soğukkanlı bir şekilde savunabildiler. Lakin bu deli saçmasının bunun uzun bir müddet hüküm sürmesi mümkün değildi. Nitekim öyle oldu; başlangıçta çok iddialı bir şekilde dillendirilen bu “tez” kısa zamanda sönümlendi ve bir sosyal medya geyiğine dönüştü.
“İslamcılar arası kavga”
“Tiyatro” tutmayınca bu kez daha incelikli bir argüman piyasaya sürüldü. Buna göre, darbe girişimi Türkiye’nin İslamcıları arasında bir iktidar mücadelesiydi. Bir tarafta Batı’ya daha açık ve ılımlı Gülenistler vardı, diğer tarafta ise Batı’ya karşı bayrak açan AKP yanlısı sert İslamistler.
Kavgadan şimdilik AKP taraftarları muzaffer çıkmıştı. Fakat bu, demokrasi adına hayırlı bir gelişme olarak yorumlanamazdı. Evet, darbe kötüydü ama darbenin akim kalması daha kötü sonuçlara yol açabilirdi. Zira AKP giderek otoriterleşiyordu. İpleri eline alan Erdoğan ise, başkanlığa/diktatörlüğe giden yolda önüne çıkanı ezmekten imtina etmeyecekti. Dolayısıyla darbenin püskürtülmesinden ötürü mutlu olmayı gerektirecek bir vaziyet de yoktu.
Tel tel dökülen bir görüş de buydu. Her şeyden önce halkın tercihine binaen işbaşına gelmiş meşru organlar ile millete silah çeken Gülenist çeteleri eşdeğer tutmak abesle iştigaldi. Kaldı ki olan-biten, son tahlilde AKP ile Gülenistler arasındaki bir kavga da değildi. Darbeler esas olarak toplumun tamamı üzerinde tahakküm kurmak için mevcut hükümetleri hedef alırdı ve AKP’yi devirmeye ilişkin bu kalkışma da son tahlilde bu anlamı taşıyordu.
Bu bağlamda 15 Temmuz, Gülenist cuntanın toplumu tamamen esir alma girişimiydi. Toplum da bu hain kalkışmaya bir bütün olarak karşı koydu. Siyasi partiler ve medyanın tümü darbeye karşı hükümetin yanında konumlandı. Tek bir grup bile darbecileri alkışlamadı. Hiçbir toplumsal kesim darbecileri bağrına basmadı.
Batılı devletler ve başlıca medya kuruluşları görmemek için gözlerini sıkı sıkıya kapatsa da gerçek olan şu:
Türkiye’de 15 Temmuz’un kazananı bütün bir toplum oldu ve demokrasi oldu.
Yazarlar
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025