Vahap COŞKUN
Gülen Cemaati’nin gelişip serpilmesinde Erdoğan’ın ve AKP’nin sorumluluğu var. Buna hiçbir şüphe yok, doğru. Lakin 15 Temmuz’un bütün günahını AKP’nin sırtına yıkmak da hakkaniyete uymaz.
Elbette Erdoğan’ın ve AKP’nin –kendileri tarafından da ifade edilen- hataları vurgulanabilir. Vurgulanmalıdır da. Bunda bir beis yok. Fakat analizi burada kesmek yanlış olur. Zira AKP ve Erdoğan’la sınırlı bir Gülen tahliliyle olan-bitenler tam manasıyla kavranamaz. Gülenistlerin 15 Temmuz’da geldikleri nokta salt bir partinin yanlışları, eksikleri ve öngörüsüzlüğüyle açıklanamaz. Mesele, o kadar basit değil.
Gülen Cemaatinin devasa bir kudreti var. Buna nasıl eriştiğini anlamak için –evet, Erdoğan ve AKP ihmal edilmemeli ama- projektörler diğer dönemlere ve partilere de çevrilmeli. Gülen’in fikirlerine ve cemaatinin faaliyetlerine siyasi liderlerin hiçbirinin ilgisiz kalmadığı görülmeli. 12 Eylül darbesinden sonra, Erbakan istisna, bütün partilerin ve hükümetlerin Gülen Cemaati’ne verdikleri destek yerli yerine konulmalı.
Peki, Gülen neden hem merkez sağa, hem de merkez sola iyi geldi? Sağ ve sol iktidarları Gülen’e yardım etmeye, yeri geldiğinden onunla işbirliği yapmaya iten saik neydi? Sanırım sebebi, Gülen muhafazakârlığı, milliyetçiliği ve laik hassasiyete duyarlı dindarlığı iç içe geçiren fikir ve tavırlarında bulmak mümkün. Şöyle ki:
“Altın nesil”
Cemaatin en önemli bir yüzü, eğitime verdiği önemdi. Gülen; dinini bilen, ahlakına sahip çıkan, muhafazakâr değerlerin taşıyıcılığını yapan, milliyetçi umdeleri yücelten bir nesil yetiştiriyordu. Dünyanın her coğrafyasında Türkçe öğretiyor, Türkçe Olimpiyatları ile her milletten çocuğu Türkçe konuşturuyor, ay-yıldızlı bayrağı dalgalandırıyordu. Bu altın nesil her daim devletin yanında duruyor ve hizmetine koşuyordu.
Terbiyeli, adabı muaşereti bilen, okuyan, eli kalem tutan ve bürokraside iş tutabilecek donanımlı gençlerin yetiştirilmesi milliyetçi-muhafazakâr toplumsal tabanda da geniş bir kabul görüyordu. Yıllarca devletin önemli kademelerinden uzak tutulmuş bir kesimin çocuklarının -şöyle ya da böyle- o kademelere girmesi şevkle karşılanıyor, o çocukların sırtları sıvazlanıyor, bundan mutluluk duyuluyordu. Devlet dönüşüyordu, Gülen’in çocukları da bu dönüşümü sembolize ediyordu. Gülen okulları ve dershanelerinin, daha önce hiçbir gruba nasip olmamış ölçüde rağbet görmesinin altında yatan neden buydu.
Merkez sağ liderlerin bu potansiyele duyarsız kalmaları düşünülemezdi. Kalmadılar zaten. Özal, Cemaat’in 1980’den sonraki gelişim evresine ciddi bir katkıda bulundu. Nitekim Gülen birçok defa Cemaatin 12 Eylül’ün gazabından korunmasında Özal’ın rolüne vurgu yapıp ona teşekkür etti. Demirel, Gülen’in yurt dışına açılması için özel bir hassasiyet gösterdi. Birçok ülkeye mektup yazıp, Gülen’e yardımcı olmalarını talep etti. Yılmaz da, Çiller de kendi dönemlerinde Gülen’in önünü açmak için gayret sarf etti.
Cemaate meftun solcu
Gülen Cemaati’nin bir diğer yüzünde ise ılımlı İslam vardı. Gülen, hoşgörü kavramını öne çıkarıyor, dinler arası diyalog için çalışmalar yapıyor, Türkiye’deki laiklik/laikçilik anlayışına saygılı bir görüntü sunuyordu. Mesela Müslüman kitle için çok derin bir sızı olan başörtüsü konusunda çok ısrarlı bir tutum takınmıyor, bunu yanlış buluyordu. Yine seküler Kemalist kesimlerin şimşeğini üzerine çeken Erbakan’a karşı cephe alıyor, onların yüreğini soğutacak şekilde Erbakan’a “Yapamadınız, bırakın, çekin gidin” diye sesleniyordu.
Bu performans Gülen Cemaati’ne iki noktada avantaj sağlıyordu: Bir taraftan Batı’da sempati halesini genişletiyordu. Batı ile barışık, Batılı değerlerle çatışmayan ve onları özümsemiş bireyler yaratma çabası, Batı dünyasında Gülen’in hareket etme kabiliyetini artırıyordu.
Diğer taraftan da Türkiye’de merkez sol ile ilişki kurmasını sağlıyordu. Gülen’in bilhassa Ecevit ile irtibatı çok sıkıydı. Ecevit, hem Gülen’in laiklik hassasiyetini takdirle karşılıyor, hem de bir dini cemaat ile kuracağı birliktelik sayesinde solun dinle bir problemi olmadığını ve kendisinin de dine saygılı bir solcu olduğunu kamuoyuna anlatmak istiyordu. Cemaate çok büyük bir önem atfediyor, onu koruyup kolluyordu.
Eski Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral’ın tanıklığı bu bağlamda son derece açıklayıcıdır. Saral, 1998 yılında, dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz'dan “Devlet içindeki cemaatçi kadrolara yönelik bir çalışma yapmak” için izin ister. Ancak Yılmaz “Sakın ha! Ecevit bu Cemaat'e meftûndur, böyle bir çalışma yaptığınızı duyarsa hükümeti yıkar” deyip onu durdur.
(http://www.aljazeera.com.tr/haber/cemaatin-uzerine-gidersen-ecevit-hukumeti-yikar)
Gülen, bir konuşmasında, eğer ahirette imkân verilirse ilk olarak Ecevit için şefaat dileyeceğini belirtmişti. Nedeni, gün geçtikçe daha iyi anlaşılıyor.
Masum değil hiç kimse
Hülasa, merkez sağ ve sol iktidarların neredeyse tamamı, farklı nedenlerle de olsa Gülen Cemaati’nin arkasında durmuştur. Gülen’in her birinin kendini içinde bulabileceği bir fikri kolaj üretebilmiştir. Dolayısıyla bugün karşılaşılan hadiseyi yalnızca Erdoğan ve AKP’nin desteğine indirgemek kolaycılık olur.
Ruşen Çakır’ın belirttiği üzere, “Burada olayı sadece Erdoğan’la açıklamanın” bir anlamı yok. “Bir zamanların Hürriyet gazetesi, Sabah gazetesi, hepsi… Yakın zamana kadar siyasi parti liderlerinin hepsi, Ecevit, Mesut Yılmaz, Türkeş dahil, Tansu Çiller. Entelektüeller, sağdan soldan, milliyetçilikten gelenler. Bu hareketin attığı oltalara çok kişi geldi. En sert gözüken insanların hepsinin bir muhabbeti olmuştur…”
Bu itibarla eğer bir kandırılmadan söz edilecekse, tek bir partinin veya liderin değil,“neredeyse kolektif bir kandırılma”nın olduğunu, her siyasi parti ve liderin değişen oranlarda mükellefiyetinin belirtmek gerekir.
Yazarlar
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİÖcalan’ın 7 dakikası 10.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçHalk TV ve Sözcü TV'nin karartılması hakkında 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025