Vahap COŞKUN
Bir araştırma gezisi için bir süredir yurtdışındayım. Yoğun bir programdı ve yazma imkânı bulamadım. Çok sayıda not birikti. Tabii ki Türkiye’de gündem çok hızlı akıyor, konular çok çabuk tüketiliyor. Dolayısıyla not aldığım konuların hepsine dönmek gibi bir şansım yok. Lakin yine de birkaç yazıda kendimce önemli bulduğum bazı mevzularda görüşlerimi paylaşmak isterim.
Kürtlerin tavrı
Görebildiğim kadarıyla son dönemlerde en çok bölgede ve memlekette olan bitenlere karşı Kürtlerin aldığı tavır üzerinde kalem oynatıldı. Malum geçtiğimiz bir aylık süre zarfında çok önemli hadiseler yaşandı. Hükümetin “topyekûn mücadele” konsepti gereğince siyasi alan giderek daraltıldı. Önce Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanları tutuklandı. Ardından HDP’nin Eşgenel Başkanları dâhil olmak üzere 12 milletvekili hapishaneye gönderildi. HDP ve DBP’nin il teşkilatlarına ve belediyelerine geniş çaplı operasyonlar başlatıldı. Belediye başkanları görevden alındı, yerlerine kayyumlar atandı.
Sivil saha da menfi gelişmelerden nasibini aldı elbette. Birçok medya kuruluşunun kapısına kilit vuruldu. İnternet erişimi kısıtlandı. Çok sayıda gazeteci tutuklandı. Hükümet OHAL’in sağladığı yetkilere dayanarak kitlesel tutuklamalar yaptı, onbinlerce memuru görevden uzaklaştırdı ve meslekten ihraç etti.
“Gün, direnme günüdür”
Kürtler tüm bu olup bitenleri sessizlikle izledi. PKK, HDP, DBP ve onlarla bağlantılı yapıların birçok eylem çağrısı oldu. Kullandıkları dil de son derece sertti. Mesela HDP Eşgenel Başkanlarının ve diğer milletvekillerinin gözaltına alınmasından sonra KCK Yürütme Konseyi adına yapılan yazılı açıklamada halk direnmeye davet ediliyordu:
“HDP’lilere yönelik bu gözaltılar, halkın iradesini kırmaya yönelik bir saldırıdır. AKP iktidarına karşı olan ve Türkiye’nin demokratikleşmesini isteyen tüm demokrasi güçlerini ve ilerici insanlığı bu saldırılara karşı mücadeleye çağırıyoruz. Kürd halkı Amed başta olmak üzere tüm şehir ve kasabalarda bu saldırılara karşı ayağa kalkmalıdır. Gün, direnme günüdür. Gün, Kürdün varlığını ortadan kaldırmak isteyenlere karşı ayağa kalkma zamanıdır.”
Ancak Kürtler ne buna ne de sonraki çağrılara müspet bir cevap verdi. Çağrılara yüz verilmedi, sokaklara ve meydanlara inilmedi. HDP, çok değil kısa bir süre öncesine kadar, yüzbinleri sahaya çıkarabiliyordu. Peki, ne oldu da coşkulu bir desteğe sahip bir siyasal hareketin talepleri karşılıksız kalmaya başladı?
Bu sonucu doğuran birçok parametre var. Mesela, OHAL etkili bir faktör. OHAL bir taraftan mobilizasyonu sınırlıyor. Haberleşmeyi ve bir araya gelmeyi kısıtlıyor. Diğer taraftan da müeyyideleri ağırlaştırıyor. İnsanlar demokratik olsa dahi katıldıkları bir eylemin yasadışı ilan edilebileceğini ve başlarına büyük belalar gelebileceğini görebiliyor. Kaçınılmaz olarak bu durum da insanları daha tedbirli davranmaya yöneltiyor.
Fakat ortaya çıkan tablo salt OHAL ile açıklanamaz. Çok kolaycı bir yol üzerinde düşünülmesi gereken bir soru var: “Acaba OHAL olmasaydı, halk yapılan çağrılara PKK ve HDP’yi tatmin edecek düzeyde bir cevap verir miydi?”
Benim cevabım, hayır. OHAL olmasaydı dahi halk PKK ve HDP’nin taleplerine uygun bir tavır sergilemezdi. Zira çağrılar yalnızca OHAL döneminde karşılıksız kalmadı. 7 Haziran 2015’ten bu yana PKK ve HDP’nin böyle bir sorunu var. O zaman halkın ses vermemesinin nedenini daha derinlerde aramak gerekir. Bana göre iki mühim sebep var:
7 Haziran’ın kıymeti
Biri, biraz daha eski, 6-8 Ekim 2014 olaylarıdır. 51 insanın hayatını kaybettiği bu olaylar, toplumun hafızasında siyasilerin öngördüğünden çok daha acı izler bıraktı. Halk, çerçevesi kalın çizgilerle belirlenmemiş ve demokratik niteliğinin korunacağından emin olmadıkları çağrıların ne tür neticeler yarattığını acı bir şekilde tecrübe etti. Adına “demokratik” dense de bir eylemin kolaylıkla nasıl rayından çıkarılabileceğini ve felaketlere yol açabileceğini gördüler.
İkincisi, daha yeni, hendek savaşlarıdır. Kürtler için korkunç bir dönemdi bu. Kent merkezleri tahrip edildi. Yüzbinlerce insan evinden, yurdundan, işinden oldu. Binlerce genç toprağa gömüldü. 7 Haziran’dan sonra beklenti, PKK’nin şiddeti terk edip siyasete yol açması ve HDP’nin şiddete izin vermeyecek siyasi ağırlık merkezine dönüşmesiydi. Alt milyon oy, 80 milletvekili ve önü açık % 13’lük oran böyle bir dönüşümü zorunlu kılıyordu. Demokratik siyaseti yükseltmek yerine -açık ara en büyük zararı Kürtlere veren- hendek ve barikatlara yönelmek halkta da ciddi bir kırılma yarattı.
Sessizliğin verdiği ders
Bu iki olay ve daha sonra şehirlerin orta yerinde patlayan bombalar insanların hem güvenlik endişesini had safhaya yükseltti, hem de bunlardan sorumlu tuttuklarıyla olan mesafelerini açtı. Bugün eğer çağrılar toplumun genelinde makês bulmuyorsa, ardında yatan nedenler bunlardır.
PKK’nin de, HDP’nin de bu sessizlikten ivedilikle çıkarmaları gereken bir ders var: Karşılarında dilediklerini yaptırabilecekleri bir sosyoloji yok. Her denileni gözü kapalı kabul eden, sorgu suale tabi tutmadan hayata geçiren bir sosyoloji yok. Sosyoloji değişiyor ve dönüşüyor. Talepleri daha belirginleşiyor ama silahlı değil siyasi mücadeleyi tercih ediyor.
PKK ve HDP bu sosyolojinin taleplerine denk düşen tercihlerde bulunduklarında arkalarına aldıkları desteği büyütmüşlerdi. Ama bu sosyolojiye onların arzuları hilafına dayattıkları siyaset ters tepti. Söylediklerinin bir aksi yok, boşluğa konuşur gibiler.
Devlet bu değişimi her gözden kaçırdığında gidip duvara çarpmıştı. Şimdi aynısını PKK ve HDP yaşıyor. Öncelikle yüzleşilmesi gereken hal bu.
Yazarlar
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025