Vahap COŞKUN
Şüphesiz takvimden bir yaprağın düşmesi, ya da bir rakamın yerini kendini takip eden bir sonraki rakama bırakmasıyla, her şey kökten değişmeyecek. Hayat bayram olmayacak, problemler kendiliğinden bir çözüme kavuşmayacak, kötülükler son bulmayacak. İnsanlar bunu bilir ama yine de bekler. Sorunların hal yoluna gireceğini, daha huzurlu bir güne uyanacağını, iyiliğin kötülüğe galebe çalacağını umut eder.
Yılbaşı bu yeni başlangıç isteğini simgeler. Belirlenmiş bir zaman aralığını bitirip yenisine adım atıldığında, menfi hadiselerin de geride kalması arzunu yansıtır. Ama herkes hayatın öyle akmayacağının da farkındadır. Belki ümitler bir geceliğine hüküm sürer. Sonrasında yaşam bütün zorluğuyla kaldığı yerden devam eder.
2016, Türkiye için çok zor ve acılı bir yıl oldu. İçeride ve dışarıda, memleketin nefes almasını güçleştirecek olaylar vuku buldu. Güçlüklerden yaka silkmiş olmaktan kaynaklanan bir halet-i ruhiye ile, 2017’den beklentiler daha fazla dile getirildi. Lâkin daha yeni yılın ilk saatinde ülke tüyler ürperten bir terör saldırısına maruz kaldı. İstanbul’un gözde mekânlarından birini basan bir terörist, uzun namlulu otomatik silâhıyla (25’i erkek, 14’ü kadın) toplam 39 insanın hayatına kıydı, 4’ü ağır 65 kişiyi de yaraladı.
Katliam tüyler ürperticiydi. Dehşet vericiydi. Reuters, caninin kan dondurucu bir soğukkanlılıkla masum ve savunmasız insanların üzerine ölüm kusmasını IŞİD’in üstlendiğini duyurdu. Zaten IŞİD, bir süre önce yılbaşı kutlamalarına dair tehdit savurmuş ve bütün Avrupa ülkelerini alarma geçirmişti. İstanbul’u bir kez daha kana bulayarak IŞİD’in topluma vermek istediği mesaj çok net: Her yerde ve her zaman hedefimizsiniz. Bir anlığına dahi olsa iyi şeyler düşünmenize müsaade etmeyeceğiz. Korkuyu ve terörü hayatınızın ayrılmaz bir parçası haline getireceğiz!
Türkiye’nin yumuşak karnı
Yaşananlara bir bütün olarak bakıldığında, IŞİD ve PKK saldırılarında iki ortak amacın öne çıktığı söylenebilir: İlki, Türkiye’yi “yumuşak karnı” olarak değerlendirdikleri noktalardan vurma gayretidir. IŞİD din ve mezhep fay hatlarını, PKK ise etnik fay hatlarını zorlamaya çalışıyor. Kamuoyunda infial uyandıran eylemlerde gözetilen öncelikli hedef, farklı mezheplerin veya etnik grupların karşı karşıya gelmelerini ve çatışmalarını sağlamak. IŞİD Alevi-Sünni ve dindar-laik ayrışmasını, PKK ise Türk-Kürt kutuplaşmasını derinleştirmeye çalışıyor.
İkinci boyut, Türkiye’yi güçsüz düşürerek kendi planlarına zorlamak düşüncesidir. Adeta birbirinden sıra kaparcasına patlatılan bombalar, gerçekleştirilen saldırılarla Türkiye’nin siyasi dengesi sarsılmak isteniyor. Dünya ve Türkiye kamuoyuna, saldırıları önleyemeyen, vatandaşlarını koruyamayan, aciz kalıp ne yapacağını bilemeyen bir hükümet resmi sunulmasına çalışılıyor. Böylelikle hem hükümete yönelik tepkilerin çığ gibi büyümesi ve muhalefetin artması, hem de müşkül duruma düşen hükümetin kendi istedikleri noktalara razı edilmesi amaçlanıyor.
Hazır suçlu listesi
Peki, bu beklentilerin sahada bir karşılığı var mı? Acaba bugünün Türkiyesinde bombalarla siyasi dengeler tanzim edilebilir mi? Terör saldırıları toplumsal çatlakları büyütür mü? Her bir saldırının akabinde hükümete olan tepkiler büyüyor mu?
Bana göre, IŞİD ve PKK’nin eylemlerinin iş gördüğü sahalar var. Bilhassa sosyal medyada büyük bir yankı uyandırıyor. Sosyal medyayı mesken edinmiş her taraftan çok sayıda provokatör, trol ve vicdansız var. Bunlar her eylemden sonra kışkırtıcı birçok paylaşımda bulunuyor. Herhangi bir bilgiye ve teyide ihtiyaçları yok. Sorumluluk hissetmiyorlar. Ellerinde hazır bir “suçlu” listesi var; durdukları yere göre bu suçlular Sünniler, Aleviler veya Şiiler, Türkler veya Kürtler, mütedeyyinler veya laikler olabiliyor. Tamamen genellemeci bir tavırla, günahı “öteki” olarak gördüğü kimliğin tüm mensuplarının üzerine yıkıyor ve nefretin karşılıklı olarak büyümesini başarı hanelerine yazıyorlar.
Oysa -- bir vesileyle daha önce de söylemiştim -- çok şükür toplum sosyal medya değil. Gözlemlerinden çıkardığım sonuç şu: Toplumun ağırlıklı bir bölümü Türkiye’nin çok yönlü ve çok boyutlu bir kuşatma altına alınmak istendiğini hissediyor. Bombaların Türkiye’ye bir istikamet dayatmak için birbiri ardına patladığını, saldırıların Türkiye’yi terbiye etmek için yapıldığını düşünüyor. Ortadoğu’da gördüğü manzara, Suriye ve Irak’ın düştüğü hal onu dehşete düşürüyor.
Güçlü devlet talebi
Güvenlik kaygılarının artması bir taraftan halkı daha dikkatli davranmaya sevk ederken, diğer taraftan güçlü devletin daha da güçlü olmasını talebini besliyor. Bu da bombalarla elde edilmek istenenden farklı bir sonuç üretiyor. Şöyle ki: İnsanlar bombalarla sürekli olarak korku altında tutulduğu için, güvenlik en önemli ihtiyaca dönüşüyor. Doğal olarak, demokratikleşmeye ve özgürleşmeye dair talepler ertelenebiliyor, parantez içine alınabiliyor, en iyi ihtimalle ikincil hale geliyor.
Güvenlik endişesi azami seviyeye yükseldiğinde, demokratik siyaset taleplerini --gerçekleştirmek bir yana -- konuşmak dahi güçleşiyor. Meselâ bir anayasa değişiklik süreci yaşanıyor. Sürecin sağlıklı işleyebilmesi ve güçlü bir meşruiyete sahip olabilmesi için, OHAL’in kaldırılması çok haklı bir talep olarak ortada duruyor. Ama patlayan her bomba, yapılan her saldırı OHAL’i daha bir kalıcı kılıyor. Toplumda OHAL’in kaldırılması için yapılan muhalefetin alıcısı giderek azalıyor; patlayan bombalara işaret edilerek OHAL’in devamından yana tavır alınıyor. Dolayısıyla hükümetin tercihlerine olan destek düşmüyor; saldıranların arzuları hilâfına artıyor.
Bununla birlikte hükümet çok dikkatli olmalı. Çünkü hem kırılgan hem provokasyona açık bir dönemden geçiliyor. IŞİD ve PKK’nin bu kırılganlıktan ve provokasyona açık durumdan yararlanmak isteyecekleri açık. Her iki örgüt de kimlik bazlı hassasiyetleri harekete geçiren ve farklı kimlikleri birbirinin karşısına konumlandırmaya çalışan eylemler yapmaya çalışacak. Bunun karşısında hükümetin ikili bir mükellefiyeti var. Biri, örgütlerin değişik ve değişen saldırı yöntemlerini gözeterek gerekli tedbirleri alması. Diğeri, kimlikleri kaşıyan söylem ve eylemlere karşı müteyakkız olması.
Ölçü ve dikkat
Hükümet metanetle hareket etmeli, hiçbir taşkınlığa prim vermemeli, sağduyu ile davranmalı. Provokasyonu fırsat bilip ortalığı yakıp yıkanlara, sağı solu ateşe verenlere karşı durmalı. Abartılı intikam çığlıklarıyla, herhangi bir işe yaradığı görülmemiş mânâsız güç gösterileriyle arasına mesafe koymalı. Toplumda bombalara oluşan tepkiyi, bombanın faili üzerinden bütün bir kimliğe mensup herkesi hedefleyen bir nefrete dönüştürmek isteyenlere dikkat kesilmelidir. Herhangi bir kimliği rencide edecek her türlü tavır ve söylemi peşinen mahkûm etmeli.
Hepimizi yakma potansiyeli taşıyan bu yangının içinden, ancak ölçülü ve farklı duyarlılıkları gözeten bir siyasetle çıkılabiliriz.
Yazarlar
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025