Vahap COŞKUN
Paneller, konferanslar, programlar, dersler, yurt içi ve yurt dışı çalışma seyahatleriyle yüklü bir süreçten geçtim. Arka arkaya gelen işlerden ötürü yazı disiplinine riayet edemedim. Şimdiye kadar referandum dizisini bitirmeyi düşünüyordum; olmadı. Yine de aklımdaki plana uyarak bu diziyi a istiyorum. Dört yazı yazmıştım, üç kalmıştı; kaldığımız yerden devam ediyorum.
Blöf yapmayan MHP
Kürdistan referandumu üzerine en büyük fırtına Kerkük konusunda koparıldı. “Kerkük’ün Türklüğü” üzerinden Kürdistan’ın bağımsızlığına karşı bir hat oluşturuldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan “Kürtlerin Kerkük’te işgalci” olduklarını öne sürdü. Böylece bütün bir tarihe; Kerkük’te ağırlıklı kimliğin Kürt olduğunu söyleyen Evliya Çelebilere, Katip Çelebilere, Şemsettin Samilere ve diğer birincil kaynaklara ters düştü.
Kerkük hamasetinin en ateşli unsuru, beklendiği gibi, MHP oldu. Genel Başkan Bahçeli, bir grup toplantısında lafı eğip bükmeden Kürtlere açıktan gözdağı veriyordu:
“Dedik ki, ‘hiçbir kişi, kurum ve kuruluş Irak Türkmenlerinin varlık mücadelesini samimiyetle desteklemese de, Milliyetçi-Ülkücü Hareket tarihi sorumluluğunun, milli misyonunun gereğini yapacak ve yanlarında olacaktır.’ Yine dedik ki, ‘Bu kapsamda en az beş bin Ülkücü gönüllü başta Kerkük olmak üzere, Türkmenlerin yaşadığı Türk kentlerindeki varlık, birlik ve dirlik mücadelesine katılmak üzere hazır beklemekte.’ Blöf yapmıyoruz, palavradan konuşmuyoruz. Hâlâ anlamayan varsa bu konuda şakamızın da olmadığını altını çizerek, üzerine basarak belirtmeyi yararlı buluyorum.”
Bağımsızlık gündeminin hayhuyu içinde bu açıklama üzerinde çok durulmadı. Tepkiler bir iki köşe yazarının eleştirileriyle sınırlı kaldı. Ne hükümetten, ne de varlık sebebi hukuku ve demokratik siyaseti korumak olan sivil veya resmi kurumlardan rahatsızlık belirten bir hareket geldi.
Oysa Bahçeli’nin bu beyanı çok büyük bir önemi haizdi. Çünkü bu sayede biz MHP’nin genel başkanın emir-komutası altında ve her an harekete geçmeye hazır bir silâhlı birim olduğunu öğrenmiş olduk.
Eğer az buçuk normal bir ülke olsaydık, bir siyasi parti liderinin böylesi bir beyanatı fırtınalar koparırdı. Hele bu siyasi parti, Meclis’te temsil edilen ve fiilen hükümet ortaklığı yapan bir parti ise! Siyasetçiler anında bu tür tehditkâr ifadeleri kullananın ağzına tıkar, savcılar hemen hukuki bir takibata başlardı. Oysa bizde Bahçeli’nin sözlerine son derece doğal bir açıklama muamelesi yapıldı.
MHP (gerçekte) nedir?
Cevaplanması gereken başlıca iki sual var:
Bir: MHP -- gerçekte -- nedir? Kerkük’e gönderileceği belirtilen beş bin ülkücünün gayesi herhalde orada piknik yapmak ya da çiçek toplamak değildi. “Başta Kerkük olmak üzere Türkmenlerin yaşadığı Türk kentlerindeki varlık, birlik ve dirlik mücadelesine katılmak üzere hazır beklemekte” olduklarına göre, ellerinde -- piknik ya da çiçek sepeti değil -- silâh olmalıydı. Yani Bahçeli, silâhlı ve hazır kıta halinde bekleyen beş bin ülkücüden bahsediyordu.
O halde soruya tekrar dönelim: MHP gerçekte nedir? Bir siyasi parti mi? Peki, bir siyasi partinin istediği anda sahaya sürebileceği beş bin silâhlı elemanı olabilir mi? Tersinden de sorabiliriz. Kafası bozulduğu zaman eli silâhlı beş bin kişiyi meydana salacak bir örgüt, siyasi bir parti olabilir mi? Silâhlı beş bin kişiyi istihdam eden bir yapı ile demokratik siyaset mümkün müdür? MHP’nin arkasına beş bin kişilik bir vurucu timi aldığı bir ortamda, diğer siyasi partiler nasıl korunabilecek, nasıl eşit şartlarda siyasi rekabet edebilecektir?
“MHP silâhı bıraksın”
İki: MHP’nin ayrıcalığı nedir? Bildiğimiz bir anayasal ve yasal düzen var. O anayasa ve yasalarda, her bir anayasal kurumun -- ve bu arada bir siyasi partinin -- ne yapıp ne yapamayacağı açık bir şekilde düzenlenmiştir. Yine bildiğimiz kadarıyla, gerek yurt içinde güvenliği temin etmek, gerekse dıştan gelecek tehditlere karşı ülkeyi savunmak ile vazifeli kurumlar da bellidir. Bir siyasi partinin bu tür bir vazifesinin olmadığı ise izahtan varestedir. Partilerin silâhlı elemanları olmaz, olamaz; onlar kendilerini belli sayıda kişiyi silâhlandırıp iç ve dış güvenliği sağlamakla görevli sayamaz. Bu kural bütün partiler için geçerlidir.
Öyleyse MHP’yi ayrıcalıklı kılan nedir? Partinin genel başkanı, sarih bir biçimde, beş bin silâhlı milisinin olduğunu söyledi. Gelen cılız tepkileri elinin tersiyle itti, silâhlı bağlarının olduğunu tekrar etti ve herkese meydan okudu. Başka bir parti olsa -- bırakın böyle açıktan efelenmeyi -- buna benzer bir imada dahi bulunsa, savcılar çoktan partinin kapısına dikilmiş, kapatma davasının iddianamesi çoktan hazırlanmış olurdu.
Lâkin söz konusu MHP olduğunda etrafı bir sessizlik kapladı. Sorumluluk mevkiindeki siyasetçi ve hukukçular, bir şiddet organizasyonun varlığını deklare eden ve öven Bahçeli’ye karşı kör ve sağır oldu.
İş yine başa düştü! Demokratik siyasete inanan bir vatandaş olarak MHP’ye çağrım, silâhı bırakması ve sadece meşru siyaset kanallarını kullanmasıdır.
Yazarlar
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025