Vahap COŞKUN
Hakların Demokratik Partisi’nin (HDP), 3. Olağan Kongresi 11 Şubat’ta Ankara’da yapıldı. Parlamentonun üçüncü büyük partisinin yönetim kadrosunun değiştiği bu kongreye Türkiye medyası iltifat etmedi. Bir dönemler Selahattin Demirtaş’ı manşetlerine taşımakta ve ekranlarına çıkarmakta yarış halinde olan gazeteler ve televizyonlar, HDP’ye ve Demirtaş’a gözlerini ve kulaklarını kapattılar. Her hal ve şart altında haber değeri taşıyan bu olayı ya tamamen görmezden geldiler ya da ayıp olmasın diye bir-iki satırla geçiştirdiler.
Ana-akım medyanın HDP’ye yönelik takındığı tavır şaşırtıcı değil; zira medya öteden beri devletin tercihlerine aşırı karşı hassas bir bünyeye sahip. Çözüm süreci zamanlarında medya, HDP’yi ve Demirtaş’ı parlatmakta herhangi bir beis görmüyordu. Şimdi ise devir değişti, devlet HDP’ye karşı topyekûn bir mücadele kararı aldı. Medya da durumdan vazife çıkarttı, devlet kararının bir gereği olarak HDP’yi adeta yok saymaya başladı. Tek başına bu hadise bile, Türkiye’de haberciliğin ve medya etiğinin geldiği yeri göstermesi açısından yeterlidir.
Güç kaybı
Medya alaka göstermedi ama kongre coşkulu bir havada gerçekleşti. Anlaşılan o ki, HDP yönetimi medya ambargosuna karşın var olduklarını ve ayakta durduklarını göstermek için, kongrenin yüksek bir katılım ve heyecanlı bir atmosfer yapılmasına özel gayret sarf etmişti. Zevahir kurtarılmıştı. Ancak bu, partinin 7 Haziran öncesine nazaran ciddi bir güç kaybına uğradığı gerçeğini örtemedi. Kongrenin sonunda ortaya çıkan tablo da bu güç kaybına derman olmaktan uzaktı.
Yeni dönemde HDP’nin üstesinden gelmesi gereken birçok sorun var. Bunlardan iki tanesinin belirleyici olduğunu düşünüyorum. İlki, liderlik sorunudur. Demirtaş eşbaşkanlıktan ayrıldı. Tek liste ile gidilen seçimlerde Pervin Buldan ve Sezai Temelli eşbaşkanlıklara getirildi. Tüm bu süreçlerde demokratik mekanizmaların esamisi okunmadı, gelecek ve gidecek isimler parti dışı mahfillerde kararlaştırıldı.
Yapısal bir sorun bu ve HDP’nin bunu kısa vadede çözme ihtimali bulunmuyor. Bu yapısal sorunu derinleştiren güncel bir sorun da var, o da parti tabanının Demirtaş taraftarlığıdır. Partiye gönül veren kitleler yola Demirtaş ile devam edilmesini istiyorlardı. Bunu çok açık bir biçimde dile de getiriyorlardı. Fakat tabanın açık duruşu Demirtaş’ın başkanlığının sona ermesinin önüne geçemedi.
“Demirtaş’tan Gery Adams çıkmaz”
Zannımca Demirtaş’ın eşbaşkanlıktan ayrılmasının üç nedeni olabilir. Birincisi, Demirtaş’ın bunu talep etmesidir. Demirtaş, Erdoğan’ın kendisini “şahsi bir mesele”haline getirdiğini ve HDP’nin başında olduğu müddetçe iktidarın hem kendisine hem de partisine daha çok yöneleceğini düşünüyor. Eşbaşkanlıktan çekilmekle partisini ve kendisini biraz daha rahatlatmayı hesap etmiş olabilir. Demirtaş’ın eşbaşkanlığa aday olmayacağını deklere etmesinden sonra duruşmalara çıkarılması, bu hesabın pek de yabana atılır olmadığının bir göstergesidir.
İkincisi, gerek cumhurbaşkanlığı ve gerek 7 Haziran seçimlerinde Demirtaş’ın adı HDP’nin de PKK’nin de önüne geçti. Kandil’in bundan büyük bir rahatsızlık duyduğunu öngörmek zor olmasa gerektir. Hatırlanacaktır; 7 Haziran’dan sonra Kandil’den yapılan üst üste açıklamalarla Demirtaş’a/HDP’ye sert ayarlar verilmiş ve asıl patronun kim olduğunu akıllarından çıkarmamaları gerektiği mesajı onlara doğrudan iletilmişti. Keza bugünler de PKK medyasında Demirtaş’ın rolünün fazla abartıldığını, ona olmayan birtakım güçler vehmedildiğini, Demirtaş’tan Gery Adams yaratmak gibi olmayacak bir işe kalkışıldığını belirten yorumların çıkması da Kandil’in hoşnutsuzluğunu teyit eder niteliktedir.
“Seni benim yerime hazırlıyorlar”
Üçüncüsü, Öcalan’ın da Demirtaş’ın süreç yönetiminden ve ön plana çıkmasından hoşnut olmamasıdır. Yine hatırlanacaktır, daha çözüm sürecinin başında Öcalan’ın Demirtaş’a “Seni benim yerime hazırlıyorlar. Ama ben liderlik önlemleri aldım, ona göre!” minvalinde uyarılarda bulunduğundan kamuoyu haberdar edilmişti. Sürecin çökmesi ve Demirtaş’ın da içeri alınmasından sonra Öcalan, devletin de Demirtaş memnuniyetsizliğini göz önüne alarak – ve belki de yeni bir kapı aralamak adına- Demirtaş’ın geriye çekilmesini istemiş olabilir.
Aslında her üç neden de birbirinden bağımsız değil. Devlet ile Kandil ve Öcalan’ın iradelerinin aynı noktada buluştuğu ve Demirtaş’ın da buna uygun davrandığı söylenebilir. Tam burada, Demirtaş’ın aday olmama kararının HDP’de çok kolay kabul edildiğinin altı çizilmelidir. Taban, Demirtaş’ı seviyor ve destekliyordu. Buna rağmen HDP, Demirtaş’ın eşbaşkanlığı sürdürmesinde ısrarcı olmadı. Hatta denilebilir ki, Demirtaş’ın geri çekilmesi HDP’de hevesle karşılandı. Kararın altındaki imzaların teşhisi için bu mühim bir işaret olduğuna kuşku yoktur.
“İsim, önemli değil” mi?
Peki, Demirtaş’ın yokluğu HDP’yi nasıl etkileyecek? Çokça ileri sürülen bir tez var. Deniliyor ki “HDP, bir lider hareketi değildir, lidere bağımlı değildir. Dolayısıyla Demirtaş’ın ayrılması partiye olumsuz tesir etmez.”
Bir dereceye kadar doğrudur bu; gerçekten de HDP ve selefi partilerde -Öcalan haricinde- hiçbir isme pek bir değer ve önem atfedilmemiştir. Dümene kim geçerse geçsin partinin geleneksel seçmeni sadık bir şekilde oy vermeye devam etmiştir. Demirtaş’tan sonra da bu seçmenler partilerine bağlılıklarını devam ettirecekledir.
Lakin Demirtaş’ın farklı kılan unsur klasik tabanın dışındaki sosyal kesimlerle de ilişki kurabilmesiydi. Yeni eşbaşkanların, bu bağlamda Demirtaş’ın gerisinde kaldıkları ve onun yerini doldurmaktan uzak bir profil çizdikleri açık. Dolayısıyla Demirtaş’ın yokluğunun HDP’ye zarar vereceğini ve partinin daha geniş zeminlere taşınabilme ihtimalini düşüreceğini söylemek mümkün.
Cizre-Sur süreci
HDP’nin liderliğin yanında çare bulması gereken ikinci derdi de söylem sorunudur. Kongre hazırlıkları aşamasında HDP birçok ilde toplantılar yaptı, seçmenlerinin taleplerini dinledi. Parti Sözcüsü Ayhan Bilgen, bu toplantılardan iki önemli eleştirinin çıktığını belirtti. Buna göre, Türkiye’nin Batısındaki destekçiler HDP’den eğitim, ekonomi ve doğanın tahribi gibi sorun alanlarında daha etkili bir siyaset üretmesini talep ediyorlardı.
HDP’nin geleneksel seçmen kitlesi ise HDP’yi Cizre-Sur sürecinde yeterince etkili sonuç alıcı siyaset geliştiremediği için eleştiriyordu. Bilgen’in sözleriyle “Siyasetçinin sorumluluğu, sorunları en az bedel ödenerek çözebilme konseptini geliştirmektir. Yaşamı, demokratik çözümü, karar alma süreçlerinin temel ekseni haline getirmek, HDP’nin varlık sebebi ve en temel iddiasıdır. Bu konuda HDP’den kaynaklanmayan HDP’yi aşan nedenler ve HDP açısından haklı mazeretler olsa bile, siyaset bu mazeretlere rağmen bir varlık ortaya koymak, çözüm üretmek becerisidir.”
Siyaseti savunmama zafiyeti
Daha açık bir anlatımla; HDP seçmeni partisini, PKK’nin akıl almaz “hendek-barikat-şehir savaşı” kararına gereği gibi karşı koymadığı, demokratik mekanizmalara sahip çıkmadığı ve siyasi bir çözüm üretmediği için eleştiriyor. Ne var ki kongrede seçmenin bu eleştiri ve beklentilerini içeren bir özeleştiri yapılmadı ve siyaseti kararlı bir şekilde savunan bir söylem de geliştirilemedi.
Velhasıl HDP’nin yeni dönemine liderlikteki sıkıntı ve söylem üretmedeki eksiklik damga vuracak. Şüphesiz HDP varlığını koruyacak ve seçmen tabanını büyük ölçüde muhafaza edecek. Fakat partinin siyasi yolculuğundaki oklar artık yukarıya değil aşağıya işaret ediyor.
*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.
Yazarlar
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025