Vahap COŞKUN
PYD/YPG, daha önce Raco ve Cinderes’te olduğu gibi Afrin’den de çekildi. Böylelikle operasyonun 58. gününde Türkiye ve Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) güçleri Afrin’e girdiler ve kent merkezini kontrol altına aldılar.
PYD/YPG, operasyon süresince şehir savaşına girmedi. Böylesi bir taktik neticeyi değiştirmeyecekti ancak tahribatı büyütecekti. Sahadaki güç dengeleri tahlil edildiğinde PYD/YPG’nin düzenli bir orduya karşı başarı ihtimali bulunmadığı açıktı. Şehir savaşı, sadece, sivillerin hayatını kaybetmesine ve kentlerin yıkılmasına neden olacaktı. PYD/YPG’nin çatışma yerine kenti terk etmesiyle hem sivil kayıpların önüne geçilmiş oldu hem de Afrin, Raco ve Cinderes gibi yerleşim yerleri harabeye çevrilmeden kurtarılabildi.
Afrin’de meydana çıkan sonuç ve PYD/YPG’nin çekilmesi ardında bazı sorular bıraktı. Üç tanesini ele alacağım:
1. Madem PYD/YPG kenti bırakacaktı, neden bu kadar süre kırsal alanlarda çatıştı?
Zannımca bunun nedeni PYD/YPG’nin alandaki dengeleri izlemesi ve bunların kendi lehine çevrileceğini beklemesidir. Muhtemelen PYD/YPG, ABD’nin ya da Rusya’nın bir noktada Türkiye’ye “dur” diyeceklerini ve operasyonun belli bir noktadan sonra ilerlemesine müsaade etmeyeceklerini düşünmüştür. Türkiye’nin Afrin’e kadar uzanamayacağını, ABD ve Rusya’nın Türkiye’ye Afrin’e giriş vizesini vermeyeceklerini ummuştur.
Şüphe yok ki, hadiseler bu beklentilere uygun cereyan etseydi, PYD/YPG bunu kendi adına bir zafer olarak niteleyecekti. Kendini “Türkiye’yi durduran güç” olarak lanse edecek ve bunu muazzam bir propagandaya dönüştürecekti.
Fakat Kandil’deki hesap Afrin’de tutmadı; sahada gelişmeler başka yönde aktı. ABD, operasyonun hemen başında Afrin’in kendilerini alakadar etmediğini açıkladı ve PYD/YPG’yi bir nevi kaderiyle baş başa bıraktı. Rusya ise, gerek PYD/YPG’nin ABD’ye fazla yanaşmasından ve gerek Türkiye ile olan ilişiklerine daha hayati bir önem atfettiğinden Türkiye’nin Afrin’e operasyon yapmasına “olur” verdi.
Keza uluslararası camiadan da Türkiye’ye yönelik sert ve sonuç alıcı bir tepki gelmedi. Hem büyük devletler ve hem de uluslararası kuruluşlar, Türkiye’nin “ülke güvenliği”üzerine oturttuğu tezini kabul ettiler. Sadece operasyonun hassasiyetle yönetilmesine dönük temennilerini dile getirmekle yetindiler. Bazen Fransa’dan geldiği gibi bir-iki aykırı ses çıksa da bu genel tabloya tesir etmedi. Uluslararası güçlerin bu tavrı PYD/YPG’nin hesaplarını boşa çıkarırken Türkiye’nin operasyonunu daha kolay şartlar altında yapmasını sağladı.
2. PYD/YPG, Afrin’i neden Şam’a değil de Ankara’ya bıraktı?
Konuyla irtibatlı daha önceki yazılarımda, PYD/YPG’nin Afrin’i Esed rejimine devretme olasılığının daha yüksek olduğunu yazmıştım. Doğrusu sahada bu olasılığı güçlendiren gelişmeler de yaşanıyordu. Mesela, Türkiye’nin operasyon hazırlığının aşikar olduğu dönemlerde, Rusya’dan PYD/YPG’ye Afrin’de kontrolü bütünüyle Esed’e bırakmasını içeren bir plan sunuldu. Ancak PYD/YPG çok ağır olduğu gerekçesiyle bu planı kabul etmedi. Rusya’nın Türkiye’ye operasyon için Suriye hava sahasını açmasında PYD’nin bu reddi önemli bir rol oynadı.
Operasyon başladıktan sonra bu kez PYD/YPG’den Şam’a çağrı yapıldı. Lakin -büyük bir ihtimalle Rusya’nın sıcak bakmamasından ötürü- Şam bu çağrıya uymadı. Rejime bırakmak seçeneği masadan kalkınca Afrin’in Türkiye’ye teslimi PYD açısından bir mecburiyete dönüştü. Burada dört faktörün rol oynadığı söylenebilir:
a. ABD, Afrin’in Şam’a devredilmesinden ise Türkiye’ye bırakılmasını kendisinin Suriye’deki menfaatleri için daha uygun olduğunu düşünerek PYD’yi böyle davranmaya zorlamasıdır.
b. Rusya ve Suriye’nin hâlihazırda Doğu Guta ve İdlip’e yoğunlaşmış durumdalar. Bu noktalarda Türkiye’nin yardımını ve buralara yapılacak operasyonlara Türkiye’nin itiraz etmemesini temin etmek amacıyla Afrin’in Türkiye’ye teslimine şimdilik ses çıkarmamalarıdır.
c. Zayıf bir ihtimal olarak, Afrin’de tutunmayacağı belli olunca PYD/YPG’nin çekilerek Türkiye ile Suriye’yi sahada karşı karşıya getirmeyi planlamasıdır.
d. PYD/YPG’nin çekilmesinden önceki günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan katıldığı her toplantıda çok kesin bir dille bugün-yarın Afrin’e girileceğini ifade ediyordu. Erdoğan’ın kamuoyu önünde kendisini bağlayan bu derece kesin bir dille konuşması akla perde arkasında bazı temasların olabileceğini düşündürtüyor. Dolasıyla Afrin’den çekilme, belki de Menbiç ve Fırat’ın Doğusunu da kapsayan geniş kapsamlı pazarlığın bir parçasıdır.
Saha karışık, aktörler fazla; bu itibarla bahsi geçen faktörlerin biri, birkaçı ya da hepsi geçerli olabileceği gibi bazıları diğerlerinden daha ağır da basabilir. Ama nihayetinde ortada bir resim var ve bu resim geleceğe dair birçok veri içeriyor. Bu meyanda peşine düşülmesi bir soru daha var:
3. Gelecek nasıl şekillenecek?
Hemen ekleme gerekir ki, “gelecek” derken kısa vadeyi kast ediyorum. Yoksa uzun vadede neler yaşanabileceğinin kestirmenin imkânı yok. Burada üç noktaya işaret etmek isterim:
Birincisi, PYD/YPG’nin Fırat’ın Batısı ve Doğusunda yer alan üç kantonu birleştirme ve yekpare bir alan oluşturma politikasının çöktüğüdür. Türkiye, Fırat Kalkanı ve Afrin operasyonlarıyla Suriye’de altı bin metre kare toprağı doğrudan kontrol ve idare eder hale geldi. PYD/YPG’nin bu vaziyet karşısında Türkiye’ye rağmen sınırda kesintisiz bir hat oluşturma şansı da ihtimali de bulunmuyor.
Afrin’i terk ederek ciddi bir kayıp yaşayan PYD/YPG güçlerini Fırat’ın Doğusuna çekecektir. Kaybını Fırat’ın Batısıyla sınırlı tutmak için Fırat’ın Doğusunu tahkim etmeye çalışacaktır. Ancak burada da PYD/YPG’nin kaderini, kendi gücü değil, ABD’nin izleyeceği siyaset ve yapacağı tercih tayin edecektir.
PYD/YPG işlerin bu noktaya gelmesinin sorumlusu olarak hep başkalarını gösteriyor. Kendisinin daima doğru yaptığını ama diğer herkesin yanlışta olduğunu söylüyor. Afrin’den sonra yaptığı açıklamada da nerdeyse bütün dünya ülkelerini ve uluslararası kuruluşları suçluyor. Kendine iğne ucu ile bile dokunmadan kendi haricindeki herkesi günah keçisi ilan ediyor. Oysa bu tavır, ne hakikate tekabül eder ne de bir işe yarar. Sloganlarla örülü metinler ve/veya “Afrin’e karşılık Şemdinli’yi alacağız” gibi kurusıkı tehditler, siyasetin gerçekleri ve karmaşık dengeleri karşısında bir anlam ifade etmez.
Fırsat ve risk
İkincisi, Fırat Kalkanı ve Afrin’in ardından Türkiye Suriye’deki etki alanını genişletti. Cumhurbaşkanı sözcüsü Kalın, Türkiye’nin Afrin’i rejime teslim etmeyeceğini açıkladı. Varılan aşama, Türkiye için hem fırsat hem de riskler içeriyor.
Fırsat, sahadaki varlığın büyümesiyle birlikte Türkiye’nin Suriye’nin geleceğinde daha fazla söz sahibi olmasıdır.
Risk ise iki boyutludur: Bir yandan kontrol altında tuttuğu toprakların artması Türkiye’nin yükünü artıran bir işlev görür. Türkiye buralarda demografiye uygun bir yönetim kurma mecburiyetindedir. Aksi takdirde bu topraklarda varlığı kendisine yönelik bir tehlikeye dönüşebilir.
Afrin bu bağlamda önem arz eder. Türkiye, Afrin’de Kürt de yoğunluklu sosyolojiyi göz önünde bulundurmalıdır. Eğer bu sosyolojiye ters düşen bir yönetim yapısı inşa ederse, hem burada istikrarı sağlayamaz hem de “Kürtlere değil PYD/YPG’ye karşıyız”biçimindeki resmi söylemini açığa düşürür.
Diğer yandan, Türkiye’nin nüfuzunu hissettirdiği toprakların artmasının Rusya’yı ama bilhassa Suriye ve İran’ı hoşnut etmediği de açıktır. Mevcut siyasetin agresif bir tarzda yürütülmesi, bu ülkeler ile Türkiye arasında tansiyon yükselmesine sebebiyet verebilir.
Asıl mesele Fırat’ın Doğusu
Üçüncüsü, Türkiye ile ABD ilişkilerinin alacağı haldir. İki sorun alanı var: Menbiç ve Fırat’ın Doğusu. Menbiç’te iki devletin anlaşacağını ve aralarındaki pürüzleri çözecek bir uzlaşma zemini üretecekleri kanısındayım. Tillerson’un görevden ayrılması belki uzlaşmanın takvimini sarkıtabilir ama temellerini sarsmaz.
Ancak Fırat’ın Doğusu bir ihtilaf konusu olarak yerli yerinde duruyor. ABD’nin Fırat’ın Doğusunda kalıcı olduğuna dair bir şüphe yok artık. Dahası Washington’da İran’ı çevreleme siyasetinin savunucularının güç kazanmasıyla birlikte bu kalıcılığa daha fazla değer atfedileceği de muhakkak. ABD şu anda bu kalıcılığı PYD/YPG ile devam ettirme eğiliminde.
Buna mukabil Türkiye burada karşıt bir noktada duruyor. Önceleri Türkiye’nin Fırat’ın Doğusuna ilişkin herhangi bir söylemi söz konusu değildi. Ancak son dönemlerde dil değişti ve iktidar sözcüleri Fırat’ın Doğusunu da gündeme taşımaya başladılar. Kararlı bir şekilde savunulan tezin özeti şu: “PYD/YPG, Türkiye’ye düşman bir oluşumdur; Fırat’ın Doğusunda onun hükmettiği bir yapıya izin vermeyeceğiz.”
Ezcümle Fırat’ın Doğusunda iki ülke arasında büyük bir mesafe var. Muhtemelen bundan sonraki müzakerelerde bu mesafeyi azaltacak yollar araştırılacak; PYD/YPG’nin nasıl bir forma sokulacağının ve Fırat’ın Doğusunda nasıl bir yönetim modeli tesis edileceğinin cevapları bulunmaya çalışılacak.
Yazarlar
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİÖcalan’ın 7 dakikası 10.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçHalk TV ve Sözcü TV'nin karartılması hakkında 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025