Vahap COŞKUN
Kısa bir süre önce ABD’nin yönetim katında bir deprem yaşandı. Başkan Trump, önce Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ı ve hemen ardından Ulusal Güvenlik Danışmanı Raymond McMaster’ı görevden aldı. Bakanlığı kaybettiğini sosyal medyadan öğrenen Tillerson’ın yerine CIA Başkanı Mike Pompeo getirildi. McMaster’ın koltuğuna da John Bolton oturdu. Pompeo’dan boşalan CIA’nin başkanlığına ise, işkenceci kimliği ile maruf Gina Haspel atandı.
Trump öncesindeki Amerikan başkanlarının belli bir politik geçmişleri vardı. İzleyecekleri çizgi ve birlikte iş tutacakları aktörler aşağı yukarı biliniyordu. Oysa Trump’ın siyasi bir deneyimi de yoktu. Adayı olduğu Cumhuriyetçi Parti’nin ağır topları bile onu partinin değerlerinin taşıyıcısı olarak görmediklerinden benimsemiyorlardı. Keza Trump’ın bir kadrosu da bulunmuyordu. Dolayısıyla Trump’ın takip edeceği yolu ve birlikte çalışacağı yol arkadaşlarını kestirmek baştan itibaren hep güç oldu.
İbre şahinlerden yana
Söz konusu belirsizlik, Amerikan yönetim elitleri arasında amansız bir rekabeti de beraberinde getirdi. Diğer ülkelerde olduğu ABD’de de bütün siyasi aktörlerin hedefi ortaktır: ABD’nin menfaatlerini ülke içinde ve dünya genelinde azami düzeye çıkarmak ve korumak. Farklılık, yöntemdedir; bu noktada iki ana gruptan bahsedilebilir: Gruplardan biri, sorunların çözümünde daha mutedil ve diyaloga açık olmayı savunur. Diğeri ise, daha saldırgan ve zora dayalı yöntemlere taraftardır.
Trump’ın iş başına gelmesinden sonra her iki grup da Washington’da daha etkin bir pozisyon almak için sert bir mücadelenin içine girdiler. Trump önceleri tercihini klasik ABD siyasetinin yürütücülerinden yana yaptı. Lakin son dönemdeki atamalar, ibrenin şahinlere döndüğünü gösteriyor. Güvercinler Trump yönetiminde zemin kaybederken, şahinler her geçen gün daha geniş alanlara konuyorlar.
“İran’ı bombala”
Son atamalarla kritik noktalara atanan isimlerin ortak özelliği, İran düşmanı olmalarıdır. Hem Pompeo hem de Bolton, İran’ı uluslararası sisteme bütünleştirmeye dönük Obama politikasının büyük bir hata olduğunu belirtiyorlar. İran ile yapılan nükleer anlaşmasının bir an önce çöpe atılması gerektiğini ifade ediyorlar. İran’da bir rejim değişikliğinin ancak askeri bir müdahale ile olabileceğini düşünüyorlar. Açık sözlüler; öyle ki -ABD’nin Irak’ı işgalinin de en ateşli savunucusu olan- Bolton’un 2015’te New York Times için “İran bombasını durdurmak için İran’ı bombala” başlıklı bir makale kaleme almışlığı da var.
Bu itibarla önümüzdeki günlerde İran’a karşı havanın daha bir sertleşeceği beklenebilir. Çalkantılı dönemlerde ABD’nin Ankara ve Bağdat Büyükelçiliğini yapan ve ABD’nin önde gelen Ortadoğu uzmanlarından biri kabul edilen James Jeffrey’in analizi de bunu doğrular nitelikte. (Habertürk, 26.03.2018) Jeffrey, ABD’de İran’a yönelik siyasetin iki sütun üzerinde inşa edildiğini ifade ediyor:
İlki, İran’ın hem Suriye’de hem de Irak’ta kontrol altına alınmasıdır. İkincisi ise İran’ın bölgedeki etkisinin kırılması ve bölgenin İran’ın hâkimiyetine bırakılmamasıdır. Aksi takdirde Sünni Arapların ayaklanması, El Kaide türü yeni cihatçı grupların meydana çıkması ve bölgenin bir bütün olarak daha büyük bir savaşın içine düşmesi ihtimali yükselir.
“ABD, sahada olmalı”
Jeffrey’e göre, ABD’de iktidar mahfillerine egemen olan bu düşüncenin etkin bir netice üretebilmesi için ABD’nin sadece siyasi süreç yürütmesi yeterli olmaz. Siyasi süreci destekleyecek şekilde ABD’nin sahada aktif olarak yer alması ve sadece Esed’e değil Rusya’ya da baskı uygulaması gerekiyor.
ABD’nin sahadaki nüfuzunu artırması için ise hem Türkiye’ye uzlaşmasına hem de PYD/YPG ile işbirliğine devam etmesine ihtiyacı var. Eğer tahmin edildiği üzere ABD kapsamlı ve yırtıcı bir İran politikasına yönelecekse Türkiye’yi de karşısına alması akılcı olmaz.
Nitekim son günlerde ABD basınında hem Cumhuriyetçilerin hem de Demokratların kanaat önderlerin Türkiye ile ilişkilerin vazgeçilmezliğine değinen çok sayıda yazı çıktı. Bu yazılarda Türkiye’nin Ortadoğu’nun kilit ülkesi olduğunun, ABD’nin yeni politik hedefleri için Türkiye’nin her zamankinden daha büyük bir önem taşıdığının, Türkiye’nin kaygılarına ABD tarafından daha hassas bir şekilde yaklaşılmasının ve ABD’nin Türkiye olan tarihi ittifakını sürdürüp güçlendirmesi gerektiğinin altı çiziliyor.
“YPG’nin çekiciliği”
İşin Türkiye tarafı böyle ama işin bir de PYD/YPG tarafı var. Suriye sahasında ABD’nin PYD/YPG’ye olan gereksinimi sürüyor. “YPG’nin çekiciliği” Jeffrey’in sözleriyle, “üzerinde faaliyet gösterebileceğimiz çok büyük bir alanı kontrol ediyor olmaları. Onların kara gücünü bizim hava gücümüzle birleştiriyoruz… Bu işbirliğiyle Suriye-İran ve Rusya tarafından gelen her şeyi kolayca püskürtebildiğimizi gördük.” Bundan ötürü Jeffrey, Fırat’ın Doğusunda kalıcı olan ABD’nin burada PYD/YPG ile birlikte çalışmayı sürdüreceğini belirtiyor.
Fakat ABD açsısından bu planın işlemesinde temel bir sorun var. ABD, hem Türkiye ile ilişkileri tamir edip geliştirmek hem de PYD/YPG ile olan –her seferinde geçici ve taktiksel olduğunun altı çizilen- işbirliğini de devam ettirmek istiyor. Lakin Türkiye, PYD/YPG’yi kendisi için ciddi bir tehdit olarak görüyor. ABD, Türkiye’nin bu bakışını değiştirebilir mi?
İki aşamalı plan
Bölgedeki gelişmeler, ABD’nin iki aşamalı bir planla Türkiye’nin PYD/YPG kaynaklı endişe ve rahatsızlığını dindirmeye çabalayacağına işaret ediyor. İlk aşamada Menbiç ve Sincar ele alınacak. PYD/YPG’nin bir askeri operasyon olmadan Menbiç’ten çıkarılması konusunda Tillerson ile varılan görüş birliğine varılmıştı. Tillerson’ın gitmesi ana güzergâhta bir değişikliğe yol açmayacak, Pompeo döneminde aynı yol üzerinden mesafe alınacak.
Sincar da hareketli günler yaşanıyor. PKK, 23 Mart’ta Sincar’dan çekildiğini bildirdi. Haşdi Şabi de, bunu doğruladı ve Sincar kent merkezi ile kırsal alanlarına Haşdi Şabi güçleri ve Irak ordusunun yerleştiğini duyurdu. Bir açıklama da ABD Savunma Bakanı Mattis’ten geldi. Mattis “Türkiye için bir güvenlik tehdidi oluşturan PKK’nın Sincar bölgesinden çekildiğini görmek istiyoruz” dedi.
Menbiç ve Sincar’da ortak bir noktaya gelindikten sonra ikinci aşamada Fırat’ın doğusuyla ilgili olacak. Asıl düğüm burada; zira burada bir mutabakata varmak için yapılacak müzakereler gerek Fırat’ın Doğusunun kaderine ve gerek PKK’nin geleceğine doğrudan tesir edecek.
Yazarlar
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025