Vahap COŞKUN
Diplomatik zirvelerde genellikle liderler önce medyaya bir resim verir ve iyi niyet temennilerini dillendirir. Ardından asıl mesai başlar, kapalı kapılar ardında kıran kırana pazarlıklar yapılır ve nihayetinde varılan netice kamuoyunun bilgisine sunulur.
Ancak Tahran’da farklı bir yol izlendi; Astana Süreci ortaklarının, bilhassa İdlib vesilesiyle merakla beklenen zirvesi canlı yayınlandı. İran, Rusya ve Türkiye heyetleri bütün dünyanın gözü önünde müzakere ettiler. Putin ve Erdoğan, zirve sonrasında yaptığı açıklamalarda ev sahibinin bu sürprizinden haberdar olmadıklarını belirttiler, ancak şikâyetçi de olmadılar.
Tahran’ın görüşmelere herkesi tanık kılması, her üç devletin de durduğu yerin net bir şekilde görülmesini sağladı. Taraflar gerek Suriye’nin genelinde ve gerekse İdlib’de savundukları pozisyonu mümkün olan en açık dille ifade ettiler. Bu açıklık, aralarında üç konuda ciddi farklılıkların bulunduğunu ortaya çıkardı.
Teröristlerin kimliği
(1) “Teröristlerin kimliği” Astana’nın garantör devletleri arasında önemli bir sorun teşkil ediyor. Zirvede Erdoğan, İdlib’e yoğunlaşırken Suriye’nin kuzeyindeki önemli gelişmelerin gözden kaçtığını belirterek PYD’yi işaret etti. ABD’nin, Türkiye’nin terör örgütü olarak gördüğü PYD’ye verdiği destekten duyduğu rahatsızlığın altını çizdi. Astana’daki yol arkadaşlarından da destek talep edip ortak bir tutum almalarını istedi.
Fakat Ruhani ve Putin’den bu talebe olumlu bir karşılık gelmedi. Rusya ve İran için terörist olanlar, Suriye rejimine karşı savaşanlar. PYD’yi ise bu kategoride değerlendirmiyorlar. Tahran’daki zirvede de bu noktada bir değişim yaşanmadı. Rusya ve İran mücadele edilmesi gereken örgütler bağlamında PYD’nin adını zikretmediler ve Türkiye’den tamamen ayrı bir çizgide durmayı sürdürdüler.
(2) Türkiye’nin İdlib’deki hedefi ya da oyun planı şöyle özetlenebilir: Bir askeri operasyona meydana vermemek için HTŞ silah bıraksın, Türkiye’nin kontrolündeki topraklara çekilsin ve onlardan doğacak boşluğu da “ılımlı muhalif” olarak tanımladığı örgütler doldursun. Bundan umduğu iki fayda var: Biri, sivil halkın yerinde kalmasını sağlamak ve Türkiye’ye doğru yeni bir kitlesel göçü önlemek. Diğeri ise, İdlib’de yönetimi kendisine bağımlı/bağlantılı örgütlerin eline vermek ve böylece Suriye’deki gücünü artırmaktır.
İdlib hamlesine veto
Ama Türkiye burada da yalnız kaldı. Rusya ve İran, Türkiye’nin teklifini kesin bir dille reddettiler. Bu reddin altında iki nedenin yattığı söylenebilir: Birincisi, Putin ve Ruhani için mesele çok basit; onlar Esed’in ülkenin yüzde 90’ında hâkimiyetini tekrar kurduğunu ve geride kalan yüzde 10’unun da en kısa sürede rejimin denetimine girmesi gerektiğini düşünüyorlar. Bu nedenle, ılımlı ya da değil, herhangi bir muhalif grubun İdlib’i kontrol etmesini içeren bir teklifin onların nazarında kabul edilir bir yönü bulunmuyor.
İkincisi, Türkiye’nin Fırat Kalkanı ve Zeytindalı operasyonları ile Suriye’de bir egemenlik alanı inşa etmesinden Rusya ve İran’ın ziyadesiyle rahatsızlık duydukları biliniyor. Vaziyet bu iken Moskova ve Tahran’ın, Ankara’nın Suriye’de bir de İdlib üzerinden güç tahkim etmesine vize vermeleri düşünülemez.
Bugün Türkiye’nin Suriye’deki varlığı hem Rusya hem de İran açısından bir soruna tekabül ediyor. Dolayısıyla Putin ve Ruhani’nin Türkiye’nin sahada elini kuvvetlendirecek ve kendilerince sorunun varlığını derinleştirecek bir hamleye karşı durmalarında şaşırtıcı bir taraf yok.
Silâh bırakma
(3) Erdoğan Tahran’da, Suriye’deki taraflara bir “ateşkes” çağrısında bulunulmasını önerdi. Buna mukabil Putin ve Ruhani, terörist ve silâhlı grupların temsilcilerinin olmadığı bir ortamda “ateşkes” kararının alınamayacağını belirttiler. Erdoğan’ın bir “karar”dan değil “çağrı”dan söz ettiğini yinelemesi üzerine de Putin “Bütün taraflara silâh bırakmaları çağrısında bulunduk” dedi. Nihayetinde “ateşkes” ifadesi 12 maddelik sonuç bildirisinde yer almadı.
Putin’in kullandığı “silâh bırakma” kavramı sadece silâhlı gruplara yönelik. Esed bu kapsamda değerlendirilmiyor. Rusya ve İran, silâhlı grupların koşulsuz silâh bırakmalarından başka bir çözüm yolu tanımıyor ve Esed’e karşı mücadele eden bütün grupları -- radikal ya da ılımlı fark etmez -- hedef tahtasına oturtuyor. Nitekim Tahran’da liderler masada toplantı hâlindeyken Rusya ve Suriye İdlib’i hem havadan hem karadan vurmaya devam ediyordu.
Aslında Astana Süreci’nin başlangıcından beri bu oyun hep tekrar edilegeldi. Bilindiği gibi Astana’da dört bölge, gerginliği azaltma bölgeleri veya çatışmasızlık bölgeleri olarak ilan edilmişti. Rusya ve İran’ın gayesi, Esed’in toparlanması ve Esed karşıtı güçlerin belli bir bölgede toplanmasının sağlanmasıydı. Plan işledi, Esed gücünü toparladı, Mayıs 2017’den bugüne kadar geçen süre zarfında da İdlib dışında kalan bütün bölgelere hâkim oldu.
Rusya ve İran, şimdi aynı stratejiyi İdlib’de de izliyor. Bölgenin -- kısmen değil -- tamamen rejimin kontrolüne terk edilmesini talep ediyorlar. Ve muhaliflerin silâh bırakıp çekilmeleri dışındaki bütün tekliflere kapılarını kapalı tutuyorlar. Alandaki koşullar ve güç dengeleri de Rusya ve İran’ın lehine; bu da her iki ülkeye planları dâhilinde daha rahat hareket etme olanağı sağlıyor.
Düğüm noktası
İdlib, Suriye meselesinde bir düğüm noktasına dönüşmüş durumda. Kerim Has’ın işaret etiği gibi, Rusya İdlib’i “Suriye’de siyasi çözümün konuşulduğu masada eli güçlü bir şekilde yer alabilmesinin hem ön şartı hem de önündeki son engel” olarak değerlendiriyor. Yani Rusya her halükârda İdlib’i çözmek ve bir sonraki aşama olan siyasi çözüm aşamasına geçmek istiyor.
Bu aşamada masadaki en kritik konulardan biri de Türkiye’nin Suriye’deki durumu olacak. Rus yetkililer bir süreden beri “Suriye’deki bütün yabancı güçler ülkeyi terk etmeli”makamında açıklamalar yapıyor. Muhatabının Türkiye olduğu belli bu açıklamalar, Moskova’nın Ankara üzerindeki tazyiklerini artıracağının bir sinyali olarak okunabilir. Muhtemelen önümüzdeki günlerde Rusya, Türkiye’nin Esed ile görüşmesini ve Suriye’de kontrolü altında tuttuğu toprakları Şam yönetimine devretmesini daha gür bir sesle talep edecek.
Talebin reddi, Türkiye ve Rusya ilişkilerini daha kırılgan kılar. Talebin kabulü ise, Ankara ve Şam arasında ya Moskova üzerinden dolaylı, ya da gizli diplomasi kanallarını kullanarak doğrudan bir diyalogu başlatır. Her iki durumda da Suriye’de dengeler değişir ve denklemlerin yeniden kurulması gerekir.
-----------------------------------
(*) Bu yazının orijinali için, bkz Kürdistan 24, 12.09.2018 ve şu link:
http://www.kurdistan24.net/tr/opinion/24024a9a-8fad-4129-8ab6-d7a25e5a7ffb
Yazarlar
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİÖcalan’ın 7 dakikası 10.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçHalk TV ve Sözcü TV'nin karartılması hakkında 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025