Vahap COŞKUN
Yakın siyasi tarihte de birçok defa müşahede ettik; geleceğe dair söyleyecek sözü kalmayan her iktidar korku satmaya çalışır. Devlet ve millet çok büyük bir tehdidin altındadır, düşmanlar dört bir yanda cirit atmaktadır. Her seçmen büyük resmi görmeli ve her an tetikte olmalıdır. Hayat memat derecesinde önem arz eden bir tehlike karşısında iktidarın yanında saf tutmak bir gerekliliktir. Aksi takdirde devletin yapısı çözülecek, milletin kazanımları elden gidecek, ülke bir bütün olarak yokluğun pençesinde debelenecek ve perişanlığa sürüklenecektir.
Kendisinden korkulması gerekenler döneme göre değişebilir. Diş bileyeceklerimiz bazen komünistler olur. Baharı belki geçtik ama çok sürmez, bu kış komünizm mutlaka gelecek ve güzelim memleketi mahvedecektir. Bazen de dindarları lânetlemememiz gerekir. Onların hepsi zaten şeriatçıdır, gericidir. Tek bir gayeleri vardır, o da ortaçağ karanlığını hâkim kılmaktır. Aydınlığı savunanlar bu yobazlara karşı daima müteyakkız olmalıdır. Vatanın selâmeti için komünistler Moskova’ya, dindarlar/başörtülüler Arabistan’a gönderilmelidir.
Kürtlere gelince; onları hiç sormayın, onlar zaten her dönemin öcüsüdür.
“Üç yanı deniz, dört yanı düşman”
AK Parti, iktidarının ilk yıllarında, artık bir mizah malzemesine dönüşen bu “üç tarafı denizlerle, dört tarafı düşmanlarla çevrili Türkiye” tezine (!) itirazı ifade eden bir siyasetin sözcüsüydü. Dışarıda ezeli ve ebedi düşmanlar yoktu. İçeride herkes bu toprağın asli unsuruydu. Muhalif olmak, düşman olmak anlamına gelmiyordu. İnsanları yaşam tarzları, inançları, fikirleri, etnik ve dini kimlikleri ya da siyasi tercihlerinden ötürü ötekileştirmek ve haklarından mahrum kılmak kabul edilemezdi.
Ne var ki AK Parti şimdi bu noktadan çok uzakta. Geçmişte muhalif bir hareket iken eleştirdiği ne varsa, şimdilerde onları misliyle yapan bir dili ve pratiği var. 31 Mart için izlediği rota, bunun bir göstergesi. Gelecek adına tek bir lâf söyleyemeyen AK Parti, ortağı MHP ile birlikte, iktidarının devamını korkuda buluyor.
“Bizden sonrası tufan”
Korku iki yönlü işleniyor. Birinci yön, muhafazakâr-dindar kesimlerin gözünün, Cumhur İttifakının seçimlerden galip çıkmaması halinde son onbeş yıl içinde kazandıkları her şeyi kaybedecekleriyle korkutulması. İktidar temsilcileri muhalefetin bu kazanımları hazmedemediğini ve tarihi geri çevirmek için gözlerini seçim sonuçlarına göz diktiklerini sürekli tekrarlıyor. İktidar ufaktan bir sendelediğinde, muhalefetin bir intikam dürtüsüyle topyekûn bir saldırıya geçeceğini ve muhafazakârların maddi-manevi birikimlerinin un ufak edileceğini belirtiyorlar.
Ezcümle iktidar “Bizden sonrası tufan” diyor. Tabanından, kendisinden kaynaklı bütün sorunları paranteze almasını, seçim süresince bunları konu etmemesini ve kararı sadece kapıda bekleyen büyük felâkete bakarak vermesini istiyor. Ancak muhalefet bu konuda şu ana kadar çok dikkatli davrandı, kendisine karşı kullanılabilecek bir argüman vermemeye azami özen gösterdi. Muhalefet cenahından iktidarın bu propagandasını tahkim edecek herhangi bir söz ve hareketinin gelmemesi, iktidarın bu kıyamet senaryosunu etkisizleştirdi.
“Oy değil ruzi mahşerde berat belgesi”
İktidar bunun üzerine bir taraftan, daha önceleri geri planda tuttuğu dini söylemi bu sefer elden geldiğince öne çıkarıyor. AK Parti’nin kerli ferli yöneticileri, dini tercih ile siyasi tercihi eşleştiren açıklamalarda bulunuyor; iktidarın yanında durmayı bir dini gereklilik olarak sunuyor. AK Parti’ye verilecek desteğin sadece bir oy vermek anlamına gelmediğini, ruzi mahşerde bir berat belgesi yerine geçeceğini müjdeliyorlar.
Diğer taraftan iktidar yazdığı senaryoya uygun mağduriyetler üretmeye çalışıyor. Bunun için gerçekleri eğip bükmekten ve olayları manipüle etmekten de çekinilmiyor. Örneğin 8 Mart’ta İstanbul’da Kadınlar Günü vesilesiyle bir yürüyüş yapıldı. Polis müdahale etti, yürüyüşe katılanları copladı ve üzerlerine gaz sıktı. Göstericiler de ıslık çalarak polisi protesto ettiler. O esnada yatsı ezanı da okunuyordu.
Bir gazeteci, olaydan bir gün sonra, amaca matuf bir tarzda kesilip biçilmiş bir video ile göstericilerin polise olan tepkisini “Ezanı susturmak için ıslık çaldılar” diye sosyal medyada paylaşınca, iktidar ve medyası hemen buna sarıldı. İktidarın bütün aparatları “Ezanı susturamayacaksınız”, “Ezan ve bayrak düşmanları” gibi manşetlerle çıktılar. Erdoğan da mitinglerinde “Ezan protestosu”na geniş yer ayırdı ve 31 Mart’ı “Ezana tahammüllü olmayanlarla girilen bir seçim” olarak niteledi.
Yani iktidar, geçmişte olmadığı kadar çok dine yapışıyor. Dini değerleri -- bizatihi dinin itibarını sarsacak şekilde -- aşırı kullanmaktan kaçınmıyor. Öyküsünü üzerine kuracağı bir mağduriyete ihtiyaç duyuyor, ama gerçek bir mağduriyet yaşanmadığı için manipülasyonlardan medet umuyor. Zannımca bütün bunlar, iktidar kanadının içine girdiği sıkışmışlığın bir işareti. Zira eğer iş ezanın bir kavga aracı olarak siyaset meydanına sürülmesine kadar gelip dayanmışsa, Cumhur İttifakı açısından durum pek iç açıcı görünmüyor demektir.
Kadim korku
İkinci yön ise, bölünme korkusunun canlı tutulması. Bölünme, memleketin kadim paranoyası; her daim belli bir miktar iş görme potansiyeli var. Erdoğan da 31 Mart’ta bu miktarı mümkün mertebe yukarı çekmeye çalışıyor. HDP Eşgenel Başkanı Sezai Temelli’nin “İktidarı Kürdistan’da yeneceğiz, Türkiye’nin batısında gerileteceğiz” ifadesi, bu bağlamda Erdoğan için âdetâ bir can simidi. Her mitinginde bu konuşmanın altını çiziyor ve kendisini dinleyenlere önce “Türkiye’de Kürdistan var mı” diye soruyor. Ardından “Hayır, yok. Bu ülkeyi böldürtmeyeceğiz. Kürdistan’ı çok istiyorlarsa defolup gitsinler” minvalinde cevaplar veriyor.
Kürdistan’ın varlığı tarihi, coğrafi ve sosyolojik bir vakıa; ‘yok’ denilmekle yok olmayacağını herkes gibi Erdoğan da gayet iyi bilir. Aslında Erdoğan’ın bu mevzuda kimseye danışmasına da ihtiyacı yok; 2013’te kendisinin hem Meclis grubunda hem de televizyon programlarında Kürdistan’a atıf yapan konuşmalarına bakması yeter. Dert bu değil; Erdoğan’ın Kürdistan’a bu denli olumsuz bir mânâ yüklemesinin iki temel nedeni olduğunu zannediyorum:
Biri, araştırmalarda Cumhur İttifakına yeterince motive olmadıkları görülen MHP seçmenini çok sert -- MHP’yi de aşan -- bir milliyetçilikle sandığa çekmek. Diğeri ise, Millet İttifakını HDP ile irtibatlı göstererek bu ittifak içindeki İYİ Partili seçmenin aklını çelmek ya da en azından aklını karıştırmaktır.
Erdoğan, yerel seçimi, ülkenin bütünlüğü savunan Cumhur İttifakı ile bölücülerle kol kola olan Millet İttifakı arasındaki bir yarış olarak kurgulamaya çaba sarf ediyor. Eğer bunu başarabilirse, bütünlük/bölücülük ikiliğine dayanarak milliyetçi/ulusalcı seçmenden gelecek oyları artırabileceğini düşünüyor.
Bir sonraki yazıda, Cumhur İttifakının bu kurgusunun olası sonuçları üzerinde duracağız.
(*) Kürdistan 24, 13.03.2019
http://www.kurdistan24.net/tr/opinion/c60a620c-9686-48e2-bbf5-21bc7da36879
Yazarlar
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİÖcalan’ın 7 dakikası 10.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçHalk TV ve Sözcü TV'nin karartılması hakkında 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025