Vahap COŞKUN
Vakıfbank Kültür Yayınları’ndan çıkan Tolstoy-Gandhi Mektuplaşmaları (*) adlı kitap, bize bu iki dev isim hakkında önemli bilgiler veriyor. Evvelâ, pasif direnişin sembol ismi Gandhi’nin, Rus edebiyatının devlerinden Tolstoy’un en büyük hayranlarından biri olduğunu öğreniyoruz.
Tolstoy 1828, Gandhi 1869 doğumlu; aralarında 41 yıl ve birkaç kuşak var. Gandhi’nin bıyığı yeni yeni terlemeye başladığında, Tolstoy ünlü bir yazar; romanları ve özgürlük, yaşam, inanç gibi konulardaki makaleleri ile dünya çapında bilinen bir isim. İkilinin yolu ilk defa, Gandhi’nin 24 yaşındayken Tolstoy’un Tanrı’nın Egemenliği İçinizdedir başlıklı kitabını okumasıyla kesişir.
Tolstoy bu kitabında Hıristiyanların kendi dinlerinin temel ilkesine karşı tavırlarını tartışır. Ona göre “kötülüğe karşı şiddetle direnmeme” Hıristiyanlığın en temel yasasıdır. Ama bu dinin mensupları, bilhassa savaş ve devlet şiddeti söz konusu olduğunda, bu yasaya uymakta başarısız olurlar. Aksine, Hıristiyanlar savaşı ve adaletsizliği Hz. İsa’nın adıyla meşrulaştırıp yalana batarlar. Kitabın sonunda Tolstoy, okurlarına kendi içlerine bakıp hakikati görmeleri için kişisel bir çağrıda bulunur.
Yapman gereken kendini yalandan kurtarmaktır, durumun kaçınılmaz surette kendiliğinden değişecektir. İnsanın özgür olmaktan nasibini aldığı ve üzerinde tam kontrol sahibi olduğu tek bir şey vardır yaşamda, bunun dışında her şey onun kudreti dışındadır. Bu yegâne şey hakikati görmek ve dile getirmektir. (s.8)
Okudukları Gandhi’yi derinden etkiler; kafasındaki sorular cevabını bulur, şüpheleri ortadan kalkar. Tolstoy’u okuduktan sonra Gandhi, Hint dinlerinde temel bir erdem olarak kabul edilen; “zarar vermeme” ve “şefkat” anlamlarına gelen ahinsa öğretisinin katı bir inananı haline gelir (s.9).
“Sözde Hıristiyan milletler”
1908’de Free Hindustan dergisi, Tolstoy’a Hindistan’daki İngiliz zulmü hakkında bir mektup yazar. Derginin iki sayısı da Tolstoy’a ulaşır. Free Hindustan’ın temel tezi şudur:
Saldırganlığa karşı direnmek, meşru olmakla kalmaz, zorunludur da; direniş karşıtlığı hem diğergâmlığa hem de benlikçiliğe terstir. (s.69)
Tolstoy derginin iki sayısını inceler; bir azınlığın bir çoğunluğa uyguladığı zulüm ve bunun sebebiyet verdiği ahlâki bozulmanın, kendisini de uzun zamandır meşgul eden bir konu olduğunu belirtir. Genelde bu meseleye ve özelde Hindistan’da yaşananlara dair görüşlerini, “Bir Hindu’ya Mektup” başlıklı uzun bir makalede dile getirir.
Mektubuna, Hindistan’da fiziksel ve zihinsel açıdan kabiliyetli iki yüz milyonu aşkın insanın, “kendilerine düşünsel olarak yabancı ve dini ahlâk açısından kendilerinden kıyas götürmez seviyede aşağıda olan küçük bir insan grubunun hükmü altında” olduğunu anlatarak başlar. Ona göre, Hindistan’ın başına gelenlerin temel sebebi “akla uygun bir dini öğretinin” eksikliğidir. Bütün marazların altında,
yaşamın manasını açıklayarak davranışımıza rehber olacak, yüce bir yasa tedarik edecek ve sahte dinin, sahte bilimin şaibeli kaideleriyle birlikte bunlardan çıkan ve yaygın biçimde adına ‘medeniyet’ denilen gayri ahlaki neticelerinin yerini alacak akla uygun bir dini öğretinin eksikliği olduğu görülmektedir. (s.58)
Free Hindustan dergisinde okuduklarından Tolstoy, Hindistan’a yön veren kanaat önderlerinin, kendi halklarının yaşadığı ve yaşattığı dini öğretilere artık kulak asmadığı sonucunu çıkarır. Onlar kendi dini inançlarının gereğini yerine getirmektense, İngilizlerin ve “diğer sözde Hıristiyan milletlerin” din ve ahlâk dışı toplumsal düzenlerine uyma çabasındadırlar. Çözülmeyi ve köleleştirmeyi yaratan da budur.
Hint halkının İngilizler tarafından köleleştirilmesinin tek olmasa da en önemli sebebi tam olarak bu dini bilincin ve bu bilinçten tomurcuklanacak ahlâki rehberin noksanlığında -- günümüzde bu noksanlık, Doğuda ve Batıda, Japonya’dan Amerika’ya bütün milletlerde benzer biçimde yaygındır -- yatmaktadır. (s.59)
“Sahte dinin mazeretleri ve kutsallaştırılan bilimin aptallıkları”
Peki, akla dayalı dinin temel ilkesi nedir? Tolstoy’a göre cevap basittir: sevgi. İnsanlar için doğal olan, birbirlerine eziyet etmek ve birbirlerini öldürmek değil, birbirlerine yardım etmek ve birbirlerini sevmektir. Bu sevgi ilkesi farklı zaman ve mekânlarda, farklı karmaşık ve berraklık derecelerinde tecelli etmiş; Brahmanizmden Museviliğe, Zerdüştlükten Budizme, Yunan ve Roma bilgeliğinden Hıristiyanlık ve İslâmiyete kadar bütün inançlarda ifadesini bulmuştur.
Ne var ki bu sevgi yasasını çiğnemek ve insanlar arasında şiddet kullanımını meşrulaştırmak için kimi zaman “dini,” kimi zaman “bilimsel” tezler ileri sürülmüştür. Tolstoy, ister dini ister bilimsel, şiddeti hoş gören bütün bu tezleri hükümsüz sayar. Onun nezdinde, ne sahte dinin mazeretleri ve ne de kutsallık atfedilen bilimin aptallıkları kabul edilebilir. Şiddete -- velev zorbalığa karşı şiddete -- hak verdirecek hiçbir gerekçe olamaz. Bu itibarla Tolstoy, Free Hindustan’ın “saldırganlığa karşı direnmek meşru ve zorunludur”düsturuna karşı çıkar ve bunu “Avrupalı öğretmenlerin aptallığını tekrarlamak” olarak niteler:
İnsanlığı bütün marazlarından kurtaracak yegâne yol sevgidir ve halkınızı kölelikten kurtaracak tek yol da bunun içindedir. Kadim çağlarda, halkınızdaki hususi kuvvet ve duruluk nedeniyle sevginin, insan yaşamının dinsel temeli olduğu ilân edilmişti. Sevgi ve kötülük yapanlara karşı zora dayalı direniş, sevgi kavramının bütün sezgisini ve anlamını ortadan kaldıracak kadar birbirine tezattır. Peki, sonra? Yirminci yüzyılda, dindar bir halkın yanında yer alan siz, iç rahatlığıyla, onların yasasını reddediyor, bilimsel aydınlanmanızdan ve bunu uygulamaya hakkınız olduğundan emin görünüyorsunuz ve (yanlış anlamayın) şiddet kullanımının taraftarları olan -- önce teolojinin, ardından da bilimin uşağı olan hakikat düşmanı -- Avrupalı öğretmenlerinizin içinize zerk ettiği aptallığı tekrarlıyorsunuz. (s. 69)
“Kötülüğe iştirak etme”
Tolstoy, Hintlileri köleleştirenlerin İngilizler değil bizzat Hintlilerin kendileri olduğunu söyler. Çünkü onlar da şiddete olumlu bir anlam yüklemekte ve “insanlığa içkin ebedi sevgi yasasını” tanımamaktadır. Şiddete şiddetle karşılık vererek kölelikten kurtulmanın olanağı yoktur. Yapılması gereken, İngiliz saldırganlığına şiddetle mukabele etmek değil, onların kötülüklerine iştirak etmemektir.
İster yönetimin şedit eylemlerinde olsun, ister mahkemelerde, isterse vergi toplamada ya da bilhassa askerlikte olsun, kötülük yapanların eylemlerine direnmeyin. Onlara kötülüklerinde iştirak etmezseniz, bu dünyada kimse sizi köleleştiremeyecektir. (s.71)
Reenkarnasyon problemi
Tolstoy’un Hindistan hakkında yazdıkları Gandhi’yi harekete geçirir. Gandhi, Hintlilerin büyük bir kısmının milli bir iştiyaka sahip olduğunu düşünür. Ama bunun gerçekte neyi ifade ettiği; daha önemlisi, bu iştiyakın amacına ulaşması için nasıl bir metot takip edilmesi gerektiği noktasında kafaların karışık olduğunu belirtir. İki yöntem vardır. Biri, şiddete başvurmaktır. Gandhi, bunu bir musibetin yerine başka bir musibeti koymak olarak görür. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmamak için şiddeti reddeder.
Diğeri ise, Tolstoy’un şiddet karşıtlığıyla yol almaktır. Gandhi, 1909’da Tolstoy’a bir mektup yazar ve “Bir Hindu’ya Mektup”u tercüme etmek, 20 bin nüsha basıp dağıtmak istediklerini belirtir. Bir de ricası vardır: Tolstoy’un yazısındaki, reenkarnasyondan vazgeçmeyi öğütleyen satırlar Gandhi için bir problemdir. Çünkü Hindistan’da ve Çin’de milyonlarca insan reenkarnasyona çok büyük bir değer biçmektedir. Bu nedenle Gandhi, Tolstoy’dan reenkarnasyonla ilgili kısmı çıkarmak için izin ister.
Cevabi mektubunda Tolstoy, yazısının İngilizceye tercüme edilmesinden büyük bir mutluluk duyduğunu ifade eder. Reenkarnasyonla ilgili fikirlerinde bir değişiklik olmadığının ve reenkarnasyonun insanlığın geleceğinde bir başarı ihtimalinin bulunmadığının altını çizer. Ama yine de Gandhi’ye dilerse o kısmı silebileceğini söyler.
“İtaatkâr hizmetkârınız Gandhi”
İkili arasında böyle başlayan ilişki ilerleyen dönemlerde gelişir. Karşılıklı mektuplar gider gelir. Mektuplarda çok zarif bir dil kullanılır. Gandhi, dönemin İngiliz nezaket kuralları çerçevesinde mektuplarını “Your obedient servant [İtaatkâr hizmetkârınız] Gandhi” diye imzalarken, Tolstoy buna “Dostunuz ve kardeşiniz Tolstoy” şeklinde mukabele eder.
Fakat her konuda hemfikir değillerdir. İki dost iki noktada ayrışır. Birincisi, Tolstoy mutlak bir direnmeme taraftarıdır. Gandhi ise pasif direnişi savunur. İkincisi, Tolstoy devletin şiddetle ayakta durduğunu düşünür; mevcut hükümetleri ve kurumları bütünüyle mahkûm eder. Gandi ise bunun yanlış olduğu kanaatindedir; devletin ve kurumların insanların yararına kullanabileceğini ifade eder.
Gandhi, Tolstoy’un önemli romanlarını okumamıştır. Sadece bazı kısa hikâyelerini bilmektedir. Ayrıca din ve ahlâk reformu konularındaki geç dönem yazılarından haberdardır. Tolstoy’a üç konuda borçlu olduğunu belirtir.
Birincisi, vazettiği şeyi ifa etmesi, hakikat timsali olmasıydı. İkincisi, şiddet karşıtlığının çağımızdaki en büyük havarisi olmasıydı. Üçüncüsüyse, ‘ekmek-emek’ öğretisi, yani herkesin ‘herkesin ekmek için bedeniyle emek vermek zorunda olduğu’ öğretisiydi.(s.12)
Mektuplar sayesinde biz, bir taraftan Tolstoy’un Gandhi’nin düşünce dünyası üzerinde bıraktığı derin ize, diğer taraftan da kötülüğe karşı verdikleri şiddet dışı mücadelede birbirlerine sundukları fikri desteğe tanık oluyoruz.
Başlı başına iki bilgenin o akıcı, duru ve zarif dillerine muhatap olmak bile insana iyi geliyor.
(*)Tolstoy-Gandhi Mektuplaşmaları. Türkçesi: Fahrettin Biçici; Vakıfbank Kültür Yayınları, 2018.
Yazarlar
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİÖcalan’ın 7 dakikası 10.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçHalk TV ve Sözcü TV'nin karartılması hakkında 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025