Vahap COŞKUN
İlk iki yazıda, seçimlerde varılan noktanın partiler için taşıdığı mânâ üzerinde durmaya çalışmıştım. Son yazıda ise, seçime dair bazı genel tespitlerimi aktaracağım.
(1) Ekonomideki sarsıntının sandığa daha fazla tesir etmesini bekliyordum. Bir tesiri oldu muhakkak, ama benim beklediğim ölçüde değil. Meselâ 2009’daki gibi bir fatura çıkmadı. İktidar bloku genel oy oranını korudu, iktidar ile muhalefet arasındaki terazide bir değişiklik olmadı.
Ekonomide sıkıntıların henüz kitlelere tamamen sirayet etmediği, iktidarın elindeki bütün araçlarla krizi baskıladığı vb birçok neden sıralanabilir bunun için. Ama herhalde en önemli sebep, mevcut iktidar kompozisyonun değişmesi halinde oluşacak belirsizlikten duyulan korkudur. İktidarın mevcut ekonomik karnesinden memnun olmasalar da, seçmenlerinin bir bölümü, en azından elindekini korumak adına iktidara desteklerini sürdürdü. Muhalefet de bilhassa taşra ve kırsaldaki seçmenleri ikna edecek bir ekonomik perspektif sunamadı.
Her ne kadar ekonomi beklenildiği ölçüde seçimleri etkilemese de, bir bölüm seçmen sonuçları yine de ekonomiye bağladı. Burada ilginç olan, daha önce laik-seküler çevrelerin AK Partili seçmenleri küçümsemek için dillendirdiği bazı ifadelere (“Makarnaya, kömüre oy veriyorlar”) bu kez muhafazakâr-dindar çevrelerin (“Bir tane domatese, iki tane soğana dâvâyı sattınız”) rağbet etmesiydi. Demokratik kültür ve seçmen tercihlerine saygıda, parti tabanları arasında pek bir farkın olmadığını göstermesi açısından son derece çarpıcıydı bu durum.
Ehven-i şer
(2) Seçim öncesi araştırmalarda, kendi partisinden memnun olmayan çok geniş bir kitlenin varlığı görülüyordu. Ancak yer değiştirme ihtimali olan kitleleri buna meylettirecek âmiller oluşmadı. Memnuniyetsiz kitleyi tatmin edecek alternatif bir siyasi organizasyon bulunmadığından, bu kitlenin bir kısmı ya protesto olarak sandık başlarına gitmedi, ya da ehven-i şer deyip yerini muhafaza etti.
(3) Büyük bir ihtimalle 15 Temmuz siyasetinin sonuna gelindi. Darbe girişiminden sonra iktidarın kurduğu 15 Temmuz söylemi, siyasal alanı tanzim etmede gücünü kaybetti. İktidar bloku, bu sermayeyi 31 Mart’ta son kez kullandı. Dolayısıyla iktidar ortaklarının, bundan sonraki süreçte siyaseti şekillendirmek için yeni bir dile ihtiyacı olacak.
(4) Seçmenin yüzde 85 oranında sandığa gitmesi, demokrasi adına sevinilecek bir durum. Sandık, meşruiyetin en önemli anahtarı ve Türkiye’de seçmen o anahtarı elinde tutmakta kararlı. Seçmenin siyaseti sahiplenmesi, muhalefet partilerini de kamçılamış gözüküyor. Muhalefet uzun bir zaman sonra ilk defa bu denli organize hareket etti; seçim sonrasında hukuki ve siyasi mücadeleyi devam ettirdi; seçim kurullarında sandıkların üzerinde geceledi; her gelişmeden kamuoyunu ânında haberdar etti.
Kara leke
(5) Türkiye’de siyaset sadece yerel dinamiklerle okunmamalı. Hemen her seçim öncesinde dışarıdan gelen Türkiye aleyhtarı bir söz veya davranış, iktidar tarafından seçimlerin manivelası haline getirilir ve bununla taban kenetlenmeye çalışılırdı. Lâkin 31 Mart öncesinde bu mekanizma işlemedi. Çünkü dış dünya, özellikle Avrupa ve ABD, seçmenlerin kanaatlerine tesir edebilecek hareketlerden uzak durdu. S-400 ve F-35 gibi en kritik konulardaki kararları bile seçim sonrasına bıraktılar. Böylece iktidara seçim kampanyasında kullanabileceği bir malzeme vermediler.
(6) Demokrasinin işlemesinde, bağımsız ve tarafsız olması gereken kurumların işlerini doğru yapmaları son derece önemlidir. Zira bu kurumlar, oyunun kurallarını denetler ve her aktörün belirli sınırlar içinde kalmasını temin eder. Onların kitaba uymaları, seçimde beliren neticeye herkesin güven duymasını sağlar ve bir bütün olarak seçimin meşruiyetini güçlendirir. Ne yazık ki bu kurumlardan bazıları, 31 Mart’ta kendi varlık nedenlerini sorgulatacak kadar kötü bir tablo çizdi.
Anadolu Ajansı (AA) bu kurumların başında geliyor. Devletin resmi ajansı sıfatı taşıyan ve seçim verilerini kamuoyuna aktarmada tekel konumunda olan AA, İstanbul’da muhalefet adayının iktidar adayını geçmeye başladığı esnada bilgi vermeyi durdurdu. İstanbul’daki oyların yüzde 98.8’ini beş saat gibi kısa bir sürede bildiren ajans, geriye kalan ve sonucu tayin edecek olan yüzde 1.2 oyun akıbeti hakkında hiçbir bilgi vermedi. AA, İstanbul’u muhalefetin kazandığını duyurmamak için tarihine kara bir leke sürdü ve bütün itibarını kendi eliyle çöpe attı.
(7) Yüksek Seçim Kurulu (YSK) da, 31 Mart’taki tavrıyla şimşekleri üzerine çekti. YSK’ya yönelik üç önemli eleştiri var: Birincisi, iktidardan gelen itirazlar ile muhalefetten gelen itirazlara aynı hassasiyetle yaklaşmaması. İkincisi, bütün Türkiye’nin gözünü diktiği İstanbul seçimleri hakkındaki belirsizliği, seçimlerin üzerinden iki hafta geçmesine rağmen gidermemesi. Üçüncüsü de, KHK’lar ile kamu hizmetinden çıkarılanların önce seçime girmelerine izin verip adaylıklarını kesinleştirmesi, ama sonra bu kişilerden seçimi kazananlara mazbatalarını vermeyi reddetmesidir.
YSK’nın önceki içtihatlarından ayrılması ve süreci iktidar taleplerine duyarlı bir şekilde yürütmesi, Türkiye demokrasisinde son derece önemli bir rolü olan bu kuruma olan güveni aşındırdı, güvensizliği büyüttü.
“Mazbata fetişizmi”
(8) İstanbul’dan 8.5 milyondan fazla oy kullanıldı. Seçim, 14 bin oy farkla İmamoğlu lehine sonuçlandı. Dünyanın her yerinde, bu kadar fazla seçmenin oy kullandığı bir yerde seçim bu kadar az farkla neticelenirse itirazlar yapılır. Kaybeden taraf, kanunun kendisine verdiği yetkileri kullanır ve hukuki süreçleri işletir. Dolayısıyla AK Parti’nin, İstanbul için itiraz etmesinde herhangi bir anormallik yok.
Ancak normal durumu anormal kılan bir husus var. O da AK Parti’nin, yöneticileri ve medyasıyla, bir seçime yapılan itirazı ulusal ve uluslararası ayağı olan bir kumpasa karşı mücadele olarak sunmalarıdır. Oyların sayımı bitmeden kendilerini galip ilan etmeleri ve sonuçlar açıklanmadan bütün bir İstanbul’u “Kazandık” afişleriyle donatmaları, ama rakamlar aksini söylediğinde ise hemen komplo ipine sarılmalarıdır.
Kaybetmenin verdiği telâşla, 39 ilçeden 24’ünü kazandıkları bir seçimi tamamıyla “usulsüz” ilan etmeleri ve “tarihin en şaibeli seçimi” şeklinde niteleyip ucu nereye varacağı belli olmayan büyük lâflar etmeleridir. Kendileri kazandığında yere göğe sığdıramadıkları milli iradeye ya da halk iradesine burun kıvırma emareleri göstermeye başlamaları ve bir vakitler çok şikâyet ettikleri “sandık fetişizmi” kavramını çağrıştıran “mazbata fetişizmi” gibi kavramlara müracaat etmeleridir. Güvenlik güçlerini sahaya sürerek olmayan delilleri yaratmaya çalışmalarıdır.
Ezcümle, eskiden kendilerine reva görülen hukuksuzlukları başkalarına yapmakta kaçınmamalarıdır. AK Parti, 17 yıldır iktidarda. Bu süre zarfında yapılan bütün yerel ve genel seçimler ile halk oylamalarından galibiyetle çıktı. İstanbul, Ak Parti’nin ilk büyük yenilgisi. Bunu olgunlukla karşılayıp ayağa kalkmak yerine çamura yatmaya çalışmak, AK Parti’nin hem mağlubiyeti hazmetmekte zorlandığını, hem de demokrasiye bakışında ciddi açmazlar olduğunu gösteriyor.
(*) Kürdistan 24, 17.04.2019
http://www.kurdistan24.net/tr/opinion/b7ef9ac9-d8ed-405b-8361-fb911d6dece0
Yazarlar
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025