Vahap COŞKUN
31 Mart’tan sonra hukuken yapılması gereken ve siyaseten doğru olan, AK Parti’nin sonuçları kabullenmesi, seçimi geride bırakması ve ileriye bakmasıydı. Zira önünde uzun bir seçimsiz dönem vardı; bu dönemi hem partide baş gösteren çözülmeye hem de toplumdan yükselen itirazlara çareler bulmak için değerlendirebilirdi.
Aslında seçim akşamı verdiği ilk beyanatta Cumhurbaşkanı Erdoğan neticelere boyun eğmiş bir görüntü verdi. Önce İstanbul’da, sonra Ankara’da yaptığı balkon konuşmalarında seçime dair herhangi bir şüphe izhar etmedi. Büyükşehirlerde kaybetmiş olsalar da ilçelerde ipi önde göğüslediklerini ve dolayısıyla belediye meclislerinde çoğunluğun halen kendilerinde olduğunu söyledi. Sözlerinde seçime ve sonuçlarına dair herhangi bir şaibenin izi yoktu.
Ancak sonradan hava değişti. Diğer illerde fark büyük olduğu için büyük bir gürültü koparılmadı ama kıl payı kaybettiği İstanbul seçimlerini yeniletmek için AK Parti bütün ağırlığıyla yüklendi. Birçok dayanaksız iddia tedavüle sokuldu. Aslı astarı olmadığı çok çabuk ortaya çıkarılan türlü gerekçeler ileri sürüldü. Halkın kafası bulandırılmaya çalışıldı. Seçimin iptalini sağlayacak deliller üretmek için devletin bütün organları seferber edildi. Nihayetinde, büyük bir baskı altına alınan YSK, içtihatlarına açık bir aykırılık teşkil eden hukuksuz bir kararla seçimlerin tekrarlanması yoluna gitti. 23 Haziran’da halk yine sandığa çağrıldı.
Türkiye siyasetinin genel kuralı
31 Mart’ta CHP’nin adayı Ekrem İmamoğlu yüzde 48.77, AK Parti’nin adayı Binali Yıldırım ise yüzde 48.61 oy almıştı. Nefes nefese geçen yarışta iki aday arasındaki oy farkı sadece 13,000’di. 23 Haziran’ da ise dengeler değişti. Yıldırım yüzde 45’e düştü, İmamoğlu yüzde 54’e çıktı. Yıldırım’ın oylarında 200,000’in üzerinde bir azalma yaşandı; İmamoğlu’nun oylarında ise 600,000’e yakın bir artış oldu. Bindelik oranlarla ölçülen fark da 9 puana kadar açıldı.
Bu tablo hakkında birçok çıkarım yapılabilir. Fakat her şeyden evvel bir noktanın altı kalınca çizilmeli: 23 Haziran’ın neticesi, seçmenin bariz bir adaletsizliğe karşı verdiği net bir tepkidir. Türkiye’de seçmen, gerçek mânâda seçme hakkına sahip olduğu günden beri, sandığına dokunulmasına asla müsamaha göstermez. Demokratik katılım olanakları zayıf olduğundan, halk, yönetime karşı düşüncelerini çoğunlukla salt sandık yoluyla dile getirir. İtirazını orada yükseltir, müdahalesini orada yapar. Bu nedenle seçmenin gözünde sandık kutsaldır, ona el uzatılmasını affetmez. Sandığa yansıttığı iradesinin kabulünü ister. Eğer birileri verdiği kararı doğrudan ya da dolaylı yollarla saptırmaya kalkarsa, bunu yapanların gözünün yaşına bakmaz ve fırsatını bulduğu anda biletlerini keser.
Türkiye siyasetinin genel kuralıdır bu ve her zaman işler. Yakın tarihte yapılacak kısa bir gezintide bile, seçmenin iradesini rayından çıkarmak isteyenlerin nasıl cezalandırıldıklarını gösteren ibretlik birçok öyküye rastlanabilir. Misal, CHP 1946’da sandığa el koydu; seçmen ona dersini 1950’de verdi. 27 Mayıs cuntacılarına tokadı 1961’de attı. 12 Eylül darbecilerine karşı duruşunu 1983’te gösterdi. “Bin yıl sürecek” diye kasılarak ortada gezen 28 Şubatçılara hadlerini 2002’de bildirdi. “367” garabetiyle ve elektronik muhtırayla ülkeye üniforma giydirmeye yeltenen 27 Nisancıları ise fazla bekletmedi; onların boylarının ölçüsünü aynı sene içinde (2007’de) aldı.
Hülâsâ, Türkiye seçmeni az ya da çok bekler ve sabreder. Ama kendisine darbe vuranı asla unutmaz; günü geldiğinde sandığına gider ve hesabını mutlaka sorar. 23 Haziran da böyle bir gündü.
Stratejik hatâ
AK Parti, İstanbul’u 31 Mart’ta sandıkta kaybetti. Ancak halkın tercihini tanımadı. Hukuku rafa kaldırdı ve seçimi tekrarlattı. Aradaki farkın çok az olmasına güvendi. Dolayısıyla seçmeni kâh korkutarak kâh manipüle ederek bu farkı kapatabileceğini düşündü. Böylelikle İstanbul’u elinde tutabileceğinin hesabını yaptı.
Oysa bu, çok büyük bir stratejik hatâydı. Zira kurulduğu günden şimdiye kadar AK Parti, önüne konulan bütün engelleri halkı arkasına alarak aşmıştı. Moderninden post-modernine kadar kendisini hedefleyen bütün darbeleri ve hukukî badireleri halkın gücü sayesinde atlatmıştı. 17 yıllık bütün kazanımları halkın desteği ile mümkün olabilmişti.
Böyle bir tarihî arkaplana sahip olan bir partinin, halka rağmen seçimleri yeniletme kararı alması akıl alır gibi değil. Müelliflerinin bile inanmadığı bir gerekçeyle halkın gözünün boyanamayacağı meydanda. Seçmenin Ali Cengiz oyunlarına iltifat etmediğine/etmeyeceğine, aksine bu tür atraksiyonlara çok sert bir reaksiyon verdiğine/vereceğine de tarih tanık. O halde, hep halkın yanında durarak kazanmış bir siyasî gelenek nasıl olur da halkla inatlaşmaya girer? Nasıl olur da halkı küçümsemenin, ona kendi kararını dayatmanın ters tepeceğini öngörmez?
Hezimet
Sanırım bunun altında, İstanbul’a “altın yumurtlayan tavuk” muamelesi yapılması yatıyor. Her ne pahasına olursa olsun İstanbul’u yitirmemek düşüncesi, aklı başında bir değerlendirme yapmayı imkânsız kıldı. Dizginlerinden boşalmış siyasî ve iktisadî hırs, gözlere perde çekti ve Türkiye siyasetinin bu çok yalın gerçeği bile es geçildi. AK Parti’de gerek teşkilâtların gerek yerel yönetimlerin sıradan insanlarla ve gündelik hayatla temas etme eşiği oldukça düşmüş olduğundan, herkesin adaletsizliği noktasında hemfikir olduğu bir kararın dahi ambalajlanıp millete yutturulabileceği düşünüldü.
Bu şartlar altında tarihin tekerrür etmesi kaçınılmazdı. Ve tarih tekerrür etti. Seçmenler hukuku rafa kaldıranları, hakkaniyete aykırı davrananları sigaya çekti. Muktedirin mağdur ettiğini düşündüğüne hakkını teslim etti.
31 Mart AK Parti için hazmedilebilir bir yenilgiydi, 23 Haziran ise bir hezimet oldu.
(*) Kürdistan 24, 26.06.2019
https://www.kurdistan24.net/tr/opinion/c329732a-eba5-44e7-bd0c-694387310088
Yazarlar
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025