Vahap COŞKUN
“Seçim akşamı, iş bitti neticeler belli oldu. Bunların içinde terörle iltisaklı, ilgili olanlar varsa biz artık öyle 5,6,7 sene bekleyemeyiz. Anında gereğini yasal olarak, savcılıklar inanıyorum ki yapacaktır. Bu milletin parasını çarçur edecek olanlara buralar teslim edilmeyecektir.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu ifadeleri 31 Mart yerel seçimlerinden dört gün önce katıldığı bir televizyon programında sarfetti. Buna benzer ifadeleri seçim döneminde sıklıkla kullandı; bilhassa HDP’li adayları kastederek, seçilmeleri halinde onları görevden alacaklarını ve yerlerine kayyım atayacaklarını belirtti. Sonradan Mansur Yavaş (Ankara) ve Ekrem İmamoğlu (İstanbul) için de benzer değerlendirmeler yaptı.
Erdoğan’ın bu sözleri hem HDP seçmenini baskı altına almak hem de HDP’ye bir gözdağı vermek amacını taşıyordu. Hedef, nasılsa kayyım atanacağı korkusunu yayarak seçmenlerin bir kısmının oylarının rengini değiştirmelerini sağlamaktı. Olmadı; HDP seçmeni gitti yine bildiğini yaptı. Üç büyükşehri (Diyarbakır, Van, Mardin) kayyımların elinden aldı ve tekrar HDP’ye verdi.
Seçmenle inatlaşmak
İktidar, 31 Mart ve 23 Haziran’da güç kaybetti. Özellikle İstanbul’da iki defa hazmedilmesi zor ve ağır bir yenilgiye uğradı. Bu nedenle kendisinden beklenen, kaybına sebep olan bu kayyım siyasetini gözden geçirmesiydi. Ancak iktidar böyle bir değerlendirme yapmadı; hatâsında ısrar etti. Diyarbakır’da yüzde 62.93, Mardin’de yüzde 56. 24 ve Van’da yüzde 53.83 oy alarak belediye başkanlıklarını kazanmış üç HDP’li başkanı, sade suya tirit iddialarla vazifeden uzaklaştırdı. Böylece, kendisine oylarla çok açık bir biçimde verilen mesajı almayı reddetti ve seçmenle inatlaşmayı seçti.
İktidar kararını “terörle” ya da “bölücülük” ile mücadele üzerinden gerekçelendiriyor. Ancak buna, kararı alanların bile inandığı şüpheli. Keza kararın hukuki bir tarafı da yok. Evet, Anayasanın 127. maddesi, Belediye Kanununun 47. maddesi, 647 Sayılı KHK ile getirilip sonradan kanunlaştırılan hükümler var. Bu hükümler iktidara geniş yetkiler de veriyor. Doğru.
Lâkin gerekçe olarak gösterilen metinler bu karara bir “hukukilik” kazandırmıyor. Sebebi basit: Başkanların görevden uzaklaştırılmaları ancak “görevleri sebebiyle” işlenen suç iddialarına dayanabilir. Oysa burada başkanların seçilmelerinden önceki soruşturma ve kovuşturmalara yaslanılarak görevden uzaklaştırılmaları söz konusu. İktidar mevzuatın kendine verdiği yetkileri -- hukuku dolanarak -- muhalefeti sindirme ve bitirmenin bir aracına dönüştürüyor.
“Kayyum geldi, hoş geldi”
Dolayısıyla kayyım atamalarını, hukuki bir gereklilik olarak değil, iktidarın siyasi gündemi, ihtiyaçları ve gayeleri doğrultusunda yorumlamak gerekiyor. Meselenin Suriye ile ilgili bir boyutu var; onu başka bir yazıya bırakıp iki noktaya değineceğim.
Birincisi, 31 Mart’tan önce Cumhur İttifakı, kayyımları hep şehirlere götürdükleri hizmetler üzerinden meşrulaştırmaya çalıştı. Kayyımlar, bu milletin başına konmuş talih kuşları gibi resmedildi. Kayyımlar yollar-caddeler açıyor, kaldırımlar döşüyor, parklar-bahçeler yapıyor, kültürel-sosyal ihtiyaçları karşılıyordu. Hepsi derin bir hizmet aşkı ile canla başla çalışıyor ve halkın kör bir kuruşuna bile sahip çıkıyordu. Onlar şehirlere bambaşka bir çehre kazandırırken, hizmete susamış halk da onları bağrına basıyordu.
Bugün de iktidar medyasında aynı hikâyeyi ballandıra ballandıra anlatanlar var. Meselâ Yavuz Donat şöyle yazıyor: “Sanki düdüklü tencerenin kapağı açıldı. Van rahatladı. Mardinli, ‘Kayyum geldi, hoş geldi’diye sevindi. Kayyum geldi, Diyarbakırlı ‘Oh dünya varmış’ dedi.” https://www.sabah.com.tr/yazarlar/donat/2019/08/20/surpriz-olmadi
Vehbi’nin kerrakesi
Elbette her hikâyenin bir ömrü var; siyasi hikâyelerin de gerçeğe ne kadar tekabül ettiği ergeç seçimde ortaya çıkar. İktidarın kayyım anlatısı daha 31 Mart gecesi çökmeye başladı: Açılan sandıklar, seçmenlerin kayyım sevdasıyla yanıp tutuştuklarına delâlet etmiyordu. Ancak Vehbi’nin kerrakesi asıl, seçilen başkanlar işbaşına geldikten sonra anlaşıldı. Madalyonun diğer tarafında iktidar anlatısının dışında işler dönüyordu; orada israf, usulsüzlük, borç ve yolsuzluk vardı. Rakamlar dudak uçuklatıyordu, şatafat alıp başını gitmişti.
Başkanlar genel resmin ayrıntılarına vakıf oldukça bilgileri halkla paylaşmaya devam ettiler. Bu da vatandaşta yer etti ve olan bitenden duyulan rahatsızlık dillendirildi. Kayyımın da iktidarın da façası bozuldu. Dolayısıyla kayyımların aceleyle tekrar devreye sokulmasının nedenlerinden birinin, seçilmiş başkanların halka yaptığı bilgi akışını kesmek ve kayyımlar dönemindeki kirli çamaşırların daha fazla ortaya dökülmesini önlemek olduğu söylenebilir.
Demokrasiye darbe
İkincisi, Cumhur İttifakının, HDP’den siyasi intikam alma çabasıdır. 31 Mart ve 23 Haziran’da iktidar için taşınması zor, hayli menfi bir siyasi tablo ortaya çıktı; hayati değer atfettiği İstanbul ve Ankara’nın dışında Adana, Mersin ve Antalya’yı da kaybetti. Şimdi, büyükşehirlerde yaşadığı bu hezimetin altında HDP’nin Millet İttifakına verdiği desteği görüyor ve üç belediyesine el koyarak kendince HDP’yi cezalandırıyor. Bunu yaparken de hukuku kötüye kullanmaktan imtina etmiyor.
Atılan bu adımın Türkiye’nin demokrasisine bir darbe olduğu net, Kürt meselesinin çözümüne herhangi bir katkı sunmayacağı da şüphe götürmez. Peki, bunun AK Parti’ye bir faydası olur mu? Zannetmiyorum, daha doğrusu tersini düşünüyorum. Çünkü gayrihukuki metotlarla alınan ve siyasi alanı daraltan sonuçlar, kısa vâdede sahibine güçlü olduğu izlenimi verse de, orta ve uzun vâdede onu zayıflatır.
Cumhur İttifakı tam da bunu yapıyor; hukuk dışına çıktıkça hem toplumsal desteğini azaltıyor, hem de kendisine karşı olan muhalefeti keskinleştiriyor. Dolayısıyla kayyım atanmasını da, iktidarın kendi dayanak noktalarını çürüten, meşruiyetini tüketen ve dolayısıyla ömrünü kısaltan hamlelerinden biri olarak değerlendiriyorum.
(*) Kürdistan 24, 21.08.2019
https://www.kurdistan24.net/tr/opinion/75f6e8d1-71d9-4caf-b209-a3418f540906
Yazarlar
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025