Vahap COŞKUN
Muhalefeti ve iktidarıyla, sağıyla ve soluyla hemen her kesim Atatürk’ü sahiplenmede birbiriyle yarışıyor. Resmi törenlere sivil katılım artıyor. Devlet kuruluşlarının ve özel şirketlerin reklam kampanyalarında muazzam bir Kemalizm güzellemesi yapılıyor. Anıtkabir’e kitleler sel halinde akıyor. Sosyal medyada Atatürk’ün sözleri ve görselleri her tarafı kaplıyor. Dış görünüşü Atatürk’e benzeyen bir şahsa “Paşa” muamelesi yapılıyor ve insanlar ona sarılıp geçmişe duydukları hasreti dile getiriyor.
Evet, Kemalizmin bu ülkede her daim geçer akçe olduğuna şüphe yok. Lâkin bugünlerde hangi parametreye bakılırsa bakılsın Kemalizmin şaha kalktığı görülebilir. Göz gözü görmüyor ve aykırı ya da aykırı olması muhtemel her ses Kemalist sloganlarla bastırılıyor. Tozun dumana karıştığı bir vasatta sakin bir şekilde konuşmak güç ama yine de Kemalizmin düşünsel temellerini tartışmak faydalı olabilir.
Milliyetçilik ve laiklik
Kemalizm iki temel ilke üzerine inşa edilmiştir: Milliyetçilik ve laiklik. Milliyetçiliğin gayesi, Osmanlı İmparatorluğunun bakiyesi olan ve tabiatı gereği çok sayıda farklılığı içeren bir coğrafyada tek bir (Türk) kimliğe dayalı bir ulus-devlet yaratmaktı. Laiklikten murat edilen ise, gerilemenin müsebbibi olarak görülen dinin kamusal ağırlığını azaltmaktı. Hedef bellenen çağdaş uygarlığa ancak bu yolla varılabilirdi.
Cumhuriyetin kurucu kadrosu, toplumsal hayatın her alanını bu kodlar dâhilinde tanzim etmeye soyundu. Siyasetten kültüre, bilimden spora, eğitimden sanata kadar bütün sahalar, milliyetçi ve laikçi umdeler doğrultusunda biçimlendirilmeye çalışıldı. Özelikle Cumhuriyetin ilânından 1950’ye kadar geçen sürede, Kemalist proje, örgütlü bir muhalefete izin vermeden, sert bir şekilde uygulandı. Projenin kesin hatlarla belirlenmiş bir çerçevesi vardı; bunun dışına çıkan bireyler ve gruplar dışlandı ve ağır baskılara maruz kaldı.
Kendisine çizdiği hedefler gözetildiğinde Kemalizmin önemli “kazanım”lara imza attığı teslim edilmelidir. Örneğin yüzyıllardır bu toprakların sakinlerinden olan gayrimüslimler tasfiye edildi; varlıkları rejim için “tehlike” arz etmeyecek bir seviyeye indirildi. Dindar-muhafazakâr kitleler uzunca bir süre iktidardan uzak tutuldu. Etnik olarak Türk olmayan birçok Müslüman grup ise Türklük dairesinin içine alındı. En büyük tehdit olarak görülen Kürtlerin bir kısmı sistemin içine çekildi, sistem dışında kalanların talepleri ise bastırıldı.
“Cumhuriyetin en muhkem ezberi”
Cumhuriyetçi söylemde, Cumhuriyetin bu şekilde demokrasiyi paranteze alarak kurulmasının bir zorunluluk olduğu ifade edilir. Gerek ülkenin tarihsel arka planının, insani ve iktisadi kalkınmışlık düzeyinin ve gerekse o vakitler Avrupa’da esen sert totaliter rüzgârların, demokrasiyi imkânsız kıldığı belirtilir.
Oysa bu, Alper Görmüş’ün ifadesiyle, “Cumhuriyetin en muhkem ezberidir.” Tarihi olgular, demokrasisiz bir Cumhuriyeti meşrulaştırmak için ileri sürülen her iki argümanı da doğrulamaz. Çünkü hem Osmanlı, kısa süreli de olsa parlamentarizmi ve çoğulculuğu içeren bir modernleşme süreci yaşadı. Hem de Cumhuriyetin ilan edildiği dönemde Avrupa’nın birçok ülkesinde demokratik yönetimler işbaşındaydı. Dolayısıyla Cumhuriyetin demokratik bir temelde kurulmaması bir mecburiyet değildi, bir tercihti.
Bu tercihin elde ettiği bazı “başarı”lara rağmen, tasavvur ettiği gibi milliyetçi ve laikçi ilkeleri şiar edinmiş kaynaşmış bir kitle yaratamadığı da belirtilmelidir. İki büyük sorun alanı vardı: Kürtler ve nüfusun büyük bir çoğunluğuna tekabül eden dindar-muhafazakârlar. Kürtler tekçi bir kimliği kabullenmedi. Muhafazakârlar geri çekildi ama olanak bulduklarında çoğunluklarına dayanarak Kemalizm ile arasına mesafe koyan anlayışları iktidara taşıdı.
Zamanla Cumhuriyetteki demokrasi açığı daha fazla göze batar oldu. Dünyada farklı kimliklerin daha fazla siyaset alanına girmesine paralel olarak Türkiye’de de 1990’lı yıllardan itibaren Kemalist projeye muhalefetin dozu arttı. Etnik, dini, mezhebi veya cinsel kimliğinden ötürü kendini “makbul vatandaş” içinde görmeyen kesimlerin taleplerini yoğunlaştırması, Kemalizmin hem fikri hem de fiili olarak kuvvet kaybetmesi sonucunu doğurdu.
Kemalizme demir atmak
AK Parti, böyle bir ortamda iktidara geldi. İddialıydı; geçmişten günümüze uzanan sorunları demokrasiyi tahkim ederek aşacak, herkesin kendisini eşit vatandaşı sayacağı yeni bir Türkiye yaratacaktı. Bu perspektif, Kemalizmin aşılmasını imliyordu. İlk başlarda bu hedefe uygun adımlar da atıldı.
Ne var ki bugün, bu yoldan çok keskin bir şekilde dönülmüş durumda. AK Parti demokraside geri vitese taktı, hukuku etkisizleştirdi ve iktidarı kişiselleştirdi. Yeni Türkiye iddiasından vazgeçince, geçmişte radikal bir şekilde karşı çıktığı davranışları sergilemeye başladı ve en güvenilir liman olarak gidip Kemalizme demir attı. Artık CHP’den bile daha Atatürkçü olduğunu savunan bir AK Parti var.
Birçok yüzü olan Kemalizm şimdi de biraz dini ve muhafazakâr değerlerle bulanmış yüzüyle hâkimiyet kuruyor. Kemalistler ne kadar sevinse azdır!
Yazarlar
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİÖcalan’ın 7 dakikası 10.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçHalk TV ve Sözcü TV'nin karartılması hakkında 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025