Vahap COŞKUN
Geçtiğimiz günlerde PKK cenahından dikkat çekici iki açıklama geldi. Açıklamalardan birini, katıldığı bir televizyon programında Hatip Dicle yaptı. Dicle, devletin bütün Kürtlere saldırmayı esas alan yeni bir konsepte geçtiğini ve demokratik eylemlerle bu konseptin altından kalkmanın mümkün olmadığını söyledi. Dicle’ye göre; yapılması gereken, devrimci bir halk savaşı vermekti. Halk örgütlendirilmeli, sokak hazırlanmalı ve halk gerektiğinde silah kullanacak bir atak yapmalıydı. “Halk örgütlenecek, halk savaşacak”tı. Halk teslim olmamıştı, halkın bu konudaki iradesinin doğru görülmesi lazımdı.
Diğer açıklamanın sahibi ise Bahoz Erdal’dı. Katıldığı bir radyo programında Erdal, 2019’da PKK’yi hedef alan operasyonların sonuçsuz kaldığını, gerillanın izini kaybettirme aşamasına geldiğini, bunun da Türk ordusu ve istihbaratını zor durumda bıraktığını belirtti. Erdal’a göre, gerillanın gerçek tarzı kendini 2020 yılında gösterecekti ve “2020 baharında AKP iktidarına ölümcül darbeyi vurmayı” hedefleyeceklerdi.
DEVRİMCİ HALK SAVAŞININ NETİCESİ
PKK, 2015’te yine “devrimci halk savaşı” adı altında şehirlerde hendekler kazdı, barikatlar kurdu, tam da Dicle’nin söylediği gibi savaşı şehirlere taşıdı. Devletin buna tepkisi sert oldu, şehirlerde büyük bir savaş patlak verdi. Uzun süren çatışmaların ardından, sayısı tam olarak bilinmese de binlerce insan hayatını kaybetti. Yarım milyon insan evini-yurdunu terk etmek mecburiyetinde kaldı. Şehir merkezleri yerle yeksan oldu; tarihi doku, kültür ve demografi telafisi güç tahribata uğradı. İktisadi hayat tarumar oldu. Hendekler kentlerin en yoksul semtlerinde kazıldığından zaten çok güç koşullarda yaşamlarını idame ettiren insanların işleri ve evleri başlarına yıkıldı.
PKK’nin akıldışı hendek stratejisi, devlete hukuki ve siyasi alanda istediği gibi at koşturabilme fırsatı verdi. Haklar birer birer budandı. Özgürlükler dibe vurdu. Hukuk güvenliği rafa kalktı. HDP, siyasi ümit olma vasfını yitirdi. Parlamentonun üçüncü büyük partisi olmasına rağmen parlamentoda bir ağırlık merkezine dönüşme olanağı kalmadı. Belediyelerine kayyım atandı. Eş başkanları da dâhil olmak üzere milletvekilleri ve belediye başkanları hapse atıldı. Teşkilatları fiili bir tasfiyeye tabi tutuldu. Ve iktidar bütün bunları PKK’nin eylemlerine ve bilhassa hendek sürecine atıf yaparak meşrulaştırdı.
HENDEKLERİN MUHASEBESİ
Her alanda bu denli ağır travmalara yol açmasına karşın PKK, hendekler ve onun ürettiği sonuçlarla yüzleşmedi. İçinde yer aldığı birçok ağdan hangi ağın/ağların, ilişkili olduğu çok sayıdaki aktörlerden hangi aktörün/aktörlerin bir talebi ve hangi hesapların bir gereği olarak böylesine büyük bir felaket doğuran yola girdiğine dair tek bir söz söylemedi. Bir muhasebe yapmadı PKK, sebebiyet verdiği yıkımdan ötürü bir özeleştiride bulunmadı. Bunun yerine sürekli devletin izlediği baskıcı politikalara işaret ederek kendisini sorgulamadan uzak tutmaya çalıştı.
Ancak zannımca bu tavrın, yani devletin zulmüne atıfla PKK’nin kendini temize çıkarma tavrının, geniş kitleler nezdinde ikna edici bir yönü bulunmuyor. Devletin günahları, PKK’yi aziz kılmıyor. Vaziyet bu iken tekrardan bir “devrimci halk savaşı” çağrısında bulunmak, bir akıl tutulması ile izah edilebilir. Peki, Kürtler bu çağrıya uyar mı?
ZİHİNLERDE BİTEN SİLAHLI MÜCADELE
Bana göre Kürtlerin böyle bir çağrıya müspet bir karşılık vermelerinin ihtimali bulunmuyor. Çünkü her şey değiştiği gibi Kürtlerin sosyolojik yapıları da değişime uğruyor. Şehirleşme, orta sınıflaşma ve okuma-yazma oranlarının artması gibi parametreler, Kürdi değerlere yönelik hassasiyeti yüksek olan ve mücadelenin siyaseten verilmesini savunan bir sosyolojiyi giderek büyütüyor. Bu sosyoloji, HDP’nin siyasi mücadelesini destekliyor ve silahı öne koyan bir yöntemle bir neticeye varılmayacağını düşünüyor. Zihninde silahı bitirdiğinden PKK’nin çatışma ve savaşa dayalı stratejilerine prim vermiyor.
PKK, bu sosyolojiyi ya görmüyor ya da görmek istemiyor. Bunun en barizi örneği, HDP’ye verilen oyları, kendi tercihlerinin ve tezlerinin bir doğrulanması olarak sunmaları. Oysa HDP’ye oylar, mesela Dicle’nin varsaydığı gibi, PKK’nin hendeklerini onaylamak için verilmiyor. Tam aksine, HDP’nin siyasi talepleri taşıyacak bir temsilci olarak varlığını güçlü bir şekilde devam ettirmesi için veriliyor.
Bir başka ifadeyle bu sosyoloji, oylarıyla siyasi ve demokratik mücadelenin bir parçası ve bir destekçisi olmaktan kaçınmıyor. Fakat PKK’nin savaş ve çatışma konseptinin bir militanı olmayı kabul etmiyor.
Dolayısıyla bu sosyoloji, “devrimci halk savaşı” çağrılarını dün reddettiği gibi yarın da reddeder. Çünkü PKK’nin bu yolda ısrar etmesinin, Kürtler için yeni bir faciaya davet çıkarmaktan başka bir mana taşımayacağını bilir. Bu itibarla, şiddetin yükseltilmesini savunanlara karşı, bu sosyolojinin yanında durup siyaseti ve demokratik mücadeleyi kuvvetli bir biçimde savunmak gerekir.
*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.
Yazarlar
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025