Vahap COŞKUN
İdlib, Suriye meselesinin kilit noktası haline geldi. Çünkü bir taraftan, Türkiye’nin kolaylaştırıcı bir işlev üstlenmesiyle, Suriye rejimine karşı silah bırakmayan ve uzlaşmayı kabul etmeyen örgütlerin toplandığı bir alana dönüştü. Diğer taraftan da rejimin, toprakları üzerindeki hâkimiyetini tescil ettirecek sembol bir şehir kimliğini kazandı. İdlib’i tamamen kontrol altına almak rejim açısından çok mühim; zira bu sayede Halep’i Şam’a ve Lazkiye’ye bağlayarak merkezin otoritesini bütün alana yayması ve çok ciddi bir stratejik kazanım elde etmesi olanağını sağlar.
Suriye’deki bütün aktörlerin gözünü diktiği İdlib’deki Türkiye ve Rusya, 7 Eylül 2018’de Soçi’de, İdlib ile ilgili son derece önemli mutabakatın altına imza koydular. “İdlib’deki durumun Astana ruhuna uygun bir şekilde çözüme kavuşturulmasını” amaçlayan Soçi Mutabakatı ile hem Türkiye hem de Rusya bazı sorumlulukların altına giriyordu.
Mutabakata göre; İdlib ile Suriye’nin diğer bölgeleri arasında 15-20 km’lik bir tampon bölge oluşturulacak, bu bölge tamamen silahsızlandırılacak, bütün terörist gruplar bu bölgeden çıkarılacaktı. Suriye rejiminin bölgeye yönelik bombardımanı duracak, M4 ve M5 karayolları da rejimin kontrolüne bırakılacaktı.
ASILLAR VE VEKİLLER
Mutabakatın özü; Türkiye’nin İdlib’deki örgütleri, Rusya’nın ise Suriye rejimini denetim altında tutması ve böylece vekiller arasında bir çatışmanın önlenmesiydi. Türkiye, bu mutabakatı imzalarken, desteklediği örgütlerin sahadaki varlığını koruyarak Rusya ve rejime karşı elini güçlü tutmayı hedefliyordu. Rusya ise hem iktisadi hem de askeri olarak son derece önemli yaptığı Türkiye ile ilişkilerini derinleştirmek, ABD’ye karşı Türkiye’yi yanına çekmek ve zaman kazanmak istiyordu. Nihayetinde Suriye’de zaman, Rusya’nın ve rejimin lehine işliyordu.
Eğer asıl aktörler taahhütlerini yerine getirebilse ve vekillerini mutabakata uygun sınırlar içinde kalmaya zorlayabilselerdi, Soçi diplomatik bir başarı olarak tarafların hanesine kaydedilebilirdi. Lakin daha baştan itibaren, sahada işlerin kâğıt üzerinde yazıldığı gibi yürümeyeceği görüldü. Silahsızlandırılmaları ve siyasi sürece dâhil edilmeleri düşünülen örgütlerden bazıları, mutabakatı tanımadıklarını ilan etmeleri, Türkiye’nin yerine getirmesi olanaksız bir yükümlülüğün altına girdiğine işaret ediyordu.
Keza İdlib’in kontrolü altında olmaması rejim için kabul edilmesi imkânsız bir pozisyondu; bu nedenle 2019’un Ağustos -ama özellikle Aralık- ayından sonra rejim İdlib için harekete geçti. Rusya’nın desteğiyle ilerleyen rejim, İdlib’de önemli stratejik noktaları da ele geçirdi.
ŞAM’IN HAMİSİ
Türkiye’nin, rejimin daha fazla mesafe kat etmesini engellemek için bölgeye tahkimat yapması, Türkiye ve Suriye askerlerini karşı karşıya getirdi. Yani öteden beri korkulan bir olay gerçekleşti; Türkiye ve Suriye sıcak çatışma içine girdiler. Evvela Suriye, Türkiye’ye ait bir askeri konvoyu vurdu. Akabinde Türkiye, Suriye hedeflerine yönelik misillemede bulundu.
Karşılıklı olarak ellerin tetiğe gitmesi tansiyonu yükseltti. Zahiri olarak Türkiye ve Suriye rejimi çatıştılar, ama gerginlik -gerçekte- Türkiye ile Rusya arasında yaşanıyor. Çünkü Moskova’nın desteği olmadan bir hareket kabiliyetine sahip olmayan rejimin, oraya haber vermeksizin ve oranın iznini almaksızın Türkiye’nin bir askeri konvoyunu vurması düşünülemez. Dolayısıyla gözlerin Şam’dan ziyade Moskova’ya çevrilmesi doğal, zira Şam’ın hamisi Moskova, Şam’ın alandaki faaliyetlerinin sınırını çizen de Moskova.
NİHAİ HEDEFE DOĞRU
Ankara ile Moskova arasındaki münasebetin akıbetine bakıldığında, ilk olarak, her iki tarafın da köprüleri atmaya hazır olmadığı söylenebilir. Rusya başlıca iki sebepten ötürü ipleri koparmaz: İlki, Rusya bir süredir Türkiye ile sürekli kârlı çıktığı bir ilişki modeli geliştirdi. Kazanımlarını tahkim eden ve kendisine herhangi bir maliyet de çıkarmayan bu ilişkiyi kaybetmek istemeyecektir.
İkincisi, Rusya’nın nihai amacı, rejimin Suriye’de tamamen egemen olmasını sağlamaktır. Bugüne kadar işler tamamen Rusya’nın bu amacına hizmet eder tarzda ilerledi. Moskova kafasındakileri sahaya aktarırken, Şam da adım adım egemenlik alanını genişletiyor. Mevcut şartlar ve taraflar arasındaki güç dengesi de bu seyri değiştirecek gibi görünmüyor. Bu nedenle Putin, Türkiye’nin hassasiyetlerini gözeterek meseleyi biraz daha zamana yayabilir; böylece Türkiye ile münasebetini koruduğu gibi nihai hedefine yol almaya da devam eder.
KENDİ GÖBEĞİNİ KESMEK
Türkiye de Rusya ile bu aşamada bozuşmak istemez. Çünkü Türkiye’nin Suriye’de yapabilecekleri de Rusya’nın alacağı tavra bağlı. Her ne kadar Türkiye’de iktidar sürekli olarak “Kendi göbeğimiz kendimiz keseriz” diyorsa da, alandaki gerçekler bu söylemden çok farklı. Son krizde takındığı tutumla Rusya, İdlib’in kendisinden sorulacağını, burada kimin neyi ne kadar yapabileceğine kendisinin karar vereceğini lisan-ı münasiple taraflara hatırlattı.
Ayrıca Türkiye İdlib’de Rusya’ya mutlak karşıt bir siyaset izlediği takdirde, kaçınılmaz bir şekilde, Türkiye’nin Suriye’de kontrol ettiği diğer bölgeler de gündeme gelir, buralardan çıkması yönündeki taleplerin yoğunlaşması Türkiye’yi siyasi olarak daha zor bir pozisyona sokabilir.
“ÖFKEYLE KALKAN ZARARLA OTURUR”
Bu itibarla, Türkiye’nin Rusya ile anlaşmadan ya da Rusya’nın “olur”u olmadan, rejime karşı geniş çaplı bir askeri harekâta girişmesi mümkün görünmüyor. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan da nükleer santral inşaatı, doğalgaz boru hattı projesi ve S-400 füze savunma sistemlerinin alınması gibi stratejik girişimleri hatırlatarak, Rusya ile bir çatışma ya da ciddi bir çelişki içine girilmesine gerek olmadığını söyledi:
“Tabii her şeyi oturacağız, konuşacağız. Öfke ile değil. Çünkü öfke ile kalkan zararla oturur. Ama tabii nerede öfke, nerede zarar bunların da tespitini yapmak, istişare ile kararını vermek önem arz ediyor. Şu anda durum bu!”
Dolayısıyla bundan sonraki süreçte tarafların ateşi düşürecek, meseleyi soğutacak hamleler yapmaları beklenebilir. Mesela, Türkiye üzerindeki göç baskısını hafifletmek için sınırda bir güvenli ya da tampon bölge kurulması düşünülebilir. Ama bu da temel güzergâhı değiştirmeyecek, Rusya ve Suriye’nin İdlib’e hâkim olmalarını engelleyemeyecektir.
*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.
Yazarlar
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİÖcalan’ın 7 dakikası 10.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçHalk TV ve Sözcü TV'nin karartılması hakkında 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025