Vahap COŞKUN
Koronavirüs tehdidi nedeniyle bütün dünyada iktisadi faaliyetlerin sınırlandırılması, bilhassa hayatlarını düşük gelirlerle temin etmek zorunda olan toplumsal kesimlerin içinde bulunduğu şartları daha da ağırlaştırdı. Onların mağduriyetlerinin kısmen de olsa giderilmesi ve hayati ihtiyaçlarının karşılanması, fiili bir seferberlik hâlini zorunlu kılıyor.
Her yerde geniş bir sosyal yardımlaşma ağının kurulması gerekiyor. Bu da herkesin ve her kurumun üzerine vazifeler yüklüyor ki, belediyelerin bunların başında geldiği açık. 1 Nisan’da Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, belediyeye ihtiyaç için başvuranların sayısının 124.508’e, işini kaybeden vatandaşlardan gelen gıda ve nakit başvuru sayısının ise 22.849’a ulaştığını açıkladı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da, üç günde belediyeye 266.470 ailenin gıda yardımı için talepte bulunduğu bilgisini verdi. İleriki günlerde bu taleplerin katlanarak büyüyeceğini tahmin etmek zor olmasa gerektir.
Söz konusu rakamların işaret ettiği başlıca iki husus var: Birincisi, virüs, Türkiye’yi ekonomik olarak sıkıntılı olduğu bir dönemde yakaladı. İktisadi gücü sınırlı merkezî otoritenin, salgının üstesinden tek başına gelmesi mümkün değil. Zaten bütün yükün merkezi yönetimin üzerine yıkılması ne doğru ne de işlevsel olur.
İkincisi, vatandaşların yardım için başvurduğu ilk adreslerden biri, kendilerine en yakın kamu idareleri olan belediyelerdir. Dolayısıyla, yardım bekleyenlerin çağrısına cevap vermek, belediyelerinin temel sorumluluklarından biridir. Olağanüstülük arz eden böylesi dönemlerde belediyelerin bu sorumluluğunun artacağı da izahtan varestedir.
Belediyeler, bir taraftan salgının yayılmasını önlemek ve salgından kaynaklı tehlikeleri asgariye indirmek için gerekli tedbirleri almak, diğer taraftan da ihtiyaç sahibi vatandaşların ihtiyaçlarını karşılayıp hayatlarını mümkün mertebe kolaylaştırmak için gerekli organizasyonları yapmakla mükelleftir.
Üzüm Yemek Değil Bağcıyı Dövmek
Belediyelerin bunun için -kanun dairesinde- ellerindeki bütün imkânları sahaya sürmeleri ve bu çerçevede bağış almaları tabiîdir. Hatta denilebilir ki, belediyelerin geçim sıkıntısı çeken vatandaşlara destek olmak gayesiyle bağış toplaması zaruridir. Birçok sivil toplum kuruluşunun kollarını sıvadığı bir ortamda belediyelerin dayanışma ve yardımlaşma faaliyetlerinden uzak durması düşünülemez.
Ne var ki Türkiye’de olmaması gereken bir şey oldu ve belediyelerin bu çabalarına hükümet tarafından müdahale edildi. İçişleri Bakanlığı, valiliklerden izin almadıkları gerekçesiyle belediyelerin bağış kampanyalarını durdurdu, hesaplarını bloke etti. Mevcut şartlar altında, kendisinin ülke çapında yürüttüğü mücadeleye yerel yönetimleri ve sivil toplum kuruluşlarını da ortak etmesi gerekirken, nihayetinde zorda olan vatandaşların lehine olacak bir girişimi engelledi ve toplumun genel yararına aykırı davrandı.
Neresinden tutsanız, elinizde kalacak bir tercih bu. Evvela, gerek Belediye Kanunu ve gerek Büyükşehir Belediye Kanunu, belediyelere bağış toplama yetkisi ve imtiyazı veriyor. İçişleri Bakanlığı ise belediyelere kanunen tanınan bu yetkiyi genelge ile tırpanlıyor. Bu, normlar hiyerarşisini hiçe sayan açık bir hukuksuzluk hâlidir. Bakanlığın yaslandığı zorlama hukuki yorumlar, bu hukuksuzluğu örtmeye yetmez.
Kaldı ki eğer amaç dayanışmayı büyüterek yardımların ihtiyaç sahiplerine acilen ulaşmasını sağlamak olsaydı, belediyelerin kampanyalarını durdurmak yerine valilerin izin formalitesi yerine getirilir ve yola devam edilirdi. Ancak İçişleri Bakanı’nın bir televizyon programında yaptığı açıklamalar, amacın üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olduğunu net bir şekilde ortaya koydu. Bakan Soylu, belediyelerin bağışlarına müdahale eden genelgeyi iki nedene dayandırdı.
“İşkillenme”
Nedenlerden birincisi, Soylu’nun CHP’li belediyelerin topladığı bağışlardan ve bu süreçte kullanılan dilden “işkillenmesi” idi. Bazı televizyon kanallarında CHP’li belediyelerden bahsedilirken kullanılan “yerel hükümet” ifadesi HDP’lilerin “özyönetim” ifadesini hatırlatıyor ve Bakan bunu “devlet içinde devlet yaratma” niyetinin bir göstergesi olarak okuyordu.
Soylu’ya göre, devlet izin vermeden banka numaraları açıklayıp yardım toplamak “devlet içinde devlet, yeni bir hükümet oluşturmak isteği” anlamına geliyordu. CHP’li belediyelerin bağış almalarıyla ilgili olarak konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan da aynı kanıdaydı. “Devlet içinde devlet olmanın anlamı yok” diyen Erdoğan, Soylu’ya destek verdi.
İkinci neden ise, CHP’li belediyelerin HDP’li belediyelere örnek olmasıydı. Soylu’ya göre, CHP’li belediyelerin önü kesilmediği takdirde HDP’li belediyeler de aynı yola başvurabilir, bağış toplayabilir ve topladıklarını da terör örgütüne kaynak olarak kullandırabilirdi. İçişleri Bakanı olarak görevi, bu tehlikeyi bertaraf etmekti ve onun yaptığı da buydu.
İktidarın dillendirdiği her iki argüman da son derece zayıf.
HDP’den başlayalım; öncelikle HDP’nin çok sayıda belediyesine kayyım atandı. 31 Mart seçimlerinde 65 belediye kazandı. Bunların 6’sına mazbata verilmedi, 40’ına da kayyım atandı ve sonuçta HDP’nin elinde 65 belediyeden sadece 18’i kaldı. Fiilen HDP adına yarım toplayabilecek bir belediyenin ortada olmaması, bu gerekçeyi daha baştan anlamsız kılıyor.
Mâmafih asıl vurgulanması gereken bir başka husus var: HDP, yasal bir siyasi parti ve Meclisteki en büyük üçüncü gruba sahip. AK Parti, diğer partiler ve onların belediyeleri hangi hukuki yetkilerle teçhiz edilmişlerse, HDP ve belediyeleri için de aynısı geçerlidir. Kanunun sınırlarında kaldıkları müddetçe vazifelerini yapar, hak ve yetkilerini kullanırlar. Lakin kanunun dışına çıkarlarsa, diğer parti ve belediyelere olduğu gibi onlara da yasalar tatbik edilir ve hukukun gereği neyse o yerine getirilir.
Bunun dışındaki her türlü uygulama hukuk dışıdır. Eğer toplumsal birlikteliğin zeminini hukuk oluşturacaksa, başta iktidar olmak üzere herkesin hukuka riayet etmesi gerekir. Hukuk ise iktidarın ya da Bakan’ın işkillenmeleriyle hükmetmez, hükmedemez. Onun kuralları vardır; oyun, o kurallar dâhilinde oynanır. Aksi bir kabul, herkesin kaderini Bakan’ın iki dudağının arasına hapseder. Bakan’ın varsayımlarını bir hakkın kullanılmasını engellemek için yeterli görmek, Bakan’ın şüphelendiği herkesin, her partinin ve her kurumun haklarını ve özgürlüklerini onun eline teslim etmek anlamına gelir.
Devlet, Egemen İradedir
“Devlet içinde devlet olmak” iddiasına gelince; bir kere, Anayasaya göre Türkiye’de devlet teşkilatı “merkezi idare” ve “mahalli idare” olmak üzere iki parçadan oluşur. Mahalli idareler, yerel halkın ortak ihtiyaçlarını karşılamak üzere kanunla kurulurlar ve vatandaşlara karşı sorumluluklarını yerine getirmek üzere yine kanunla birçok yetkiye sahip kılınırlar. Yani belediyeler, zaten devlet teşkilatının bir parçasıdır, devletin kendisidir.
Devlet, egemen iradedir. Bir yapı, ancak egemenlik kurduğunda ve bu egemenliğe dayanarak işlediğinde devlet sıfatını kazanır. Belediyelerin yasalardan kaynaklanan bir yetkiye göre davranmaları, onları egemen yapmaz. Yani bağış almakla, devlet olunmaz.
Ayrıca, CHP’nin belediyeler üzerinden devlete karşı bir kalkışmaya yöneleceğini ve bağış toplamayı fırsat bilerek devlete karşı ayaklanacağını öne sürmek, mantıkla bağdaşmaz. Herhâlde en fanatik CHP karşıtları bile, böyle bir iddiayı ancak müstehzi bir ifadeyle karşılarlar.
Toplumu Öcülerle Korkutmak
İktidarın hukuki ve siyasi açıdan dayanaksız olan bu tavrının iki açıdan önem taşıdığı kanısındayım: İlki, AK Parti’nin dün bulunduğu nokta ile bugün geldiği yer arasındaki farkı göstermesidir. İktidarının ilk dönemlerinde AK Parti, müesses nizama kaşı mücadelesinde, yerel yönetimleri güçlendirmek için ciddi bir çaba sarf ediyordu. Merkezin elinde topladığı yetkileri yerele dağıtmak, böylece hem gücün paylaşılmasını sağlamak hem de demokratik katılımı güçlendirmek için reform tasarıları hazırlıyordu. AK Parti’nin yerelin yetkilerini güçlendirmek ve kaynaklarını kuvvetlendirmek için girdiği bu yolda karşısına CHP ve o dönem cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan Sezer dikiliyordu. Sezer ve CHP, AK Parti’yi ülkeyi bölmekle ve devlet içinde yeni devletler yaratmakla suçluyordu.
Gün döndü, devran değişti; AK Parti müesses nizama dönüştü. Müesses nizam, gücü paylaşmaz, bütün yetkileri kendi elinde tutarak herkesi ve her kesimi kontrol etmeyi ister. Bu nedenle AK Parti de dün muzdarip olduğu ve sertçe eleştirdiği ne varsa, bugün fazlasıyla onları uyguluyor. Dün, merkeziyetçiliği çözmek ve devleti hızlandırıp daha işlevsel hâle getirmek için yerele güç aktarmaya gayret eden AK Parti, bugün yerelin zaten kısıtlı olan yetkilerini de ellerinden alma ve alanını daha da daraltmaya çaba harcıyor. 31 Mart 2019 yerel seçimlerinden sonra, belediyelerin yetkilerini makaslamaya ve çalışmalarını tökezletmeye gayret etmesi, bunun tezahürleri.
İkincisi ise, korku siyasetidir. Hukuki ve siyasi kavramların kullanılması bile, bir tehdit unsuru olarak mimleniyor. İktidarın bakışıyla örtüşmeyen bir görüş ifade edildiğinde hemen tehlike çanları çalınıyor, görüş ve sahipleri anında kriminalize edilerek muhalefet bastırılıyor. İktidar, umut yaratamayınca korkuya daha çok ihtiyaç duyuyor ve destekçilerini arkasında tutmak için sürekli korku pompalıyor.
Hülasa iktidar anti-demokratik ve gayri-hukuki uygulama ve düzenlemelerini, hep korkuyu büyüterek topluma kabul ettirmeye çalışıyor. Ancak 31 Mart yerel seçimleri, birilerini topluma “öcü” olarak göstermeye ve bu öcülerle toplumu korkuya esir etmeye dayanan siyasetin bir sınırının olduğunu gösterdi. O vakit tutmayan öcü siyasetinin bundan sonra tutması çok daha zor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİÖcalan’ın 7 dakikası 10.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçHalk TV ve Sözcü TV'nin karartılması hakkında 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025