Vahap COŞKUN
Bir siyasi partinin başarılı olmasının iki anahtarı vardır. Anahtarlardan biri, kendisinin mümkün olduğunca doğru bir yol izlemesidir. Temel sorunları doğru tesbit etmesi, halkın taleplerine gözlerini ve kulaklarını açması, dertlere deva olacak reçeteler üretmesi, söylemi ve eylemiyle güven vermesidir.
Diğer anahtar ise, rakiplerinin yanlış sokaklarda dolanmasıdır. Dünyayı kendinden ve çevresinden ibaret sanan, insanlara değmeyen, gerçek sıkıntılara kulaklarını kabartmayan ve başka mahallelerden bihaber bir rakip ya da rakipler, bir partinin hedefine varması için büyük bir şans oluşturur.
İlk dönemlerinde AK Parti, başarıyı sağlayan her iki anahtara da sahipti. Bir taraftan kendisi doğruları yapıyordu. Ülkenin iktisadi, siyasi ve hukuki standartlarını yükseltmeye gayret ediyordu. Temel hizmetlerin daha iyi verilmesini sağlamak için devletin alt yapısını güçlendiriyordu. Farklı toplumsal kesimlerin rahatsızlıklarına eğiliyordu. Özgürlükler tahkim ediliyor, vesayete karşı mücadele ediliyordu. Batı -- özellikle Avrupa Birliği -- ile daha yoğun bir ilişki ağı geliştiriliyor, bölge ülkeleri ile bağlar kuvvetlendiriliyordu. Uzunca bir süre ülkenin elini kolunu hem içte hem dışta bağlayan meselelerle yüzleşmekten imtina edilmiyor, çözülmeleri için ciddi adımlar atılıyordu.
Yel değirmenleriyle savaşmak
Diğer taraftan ise, son derece yetersiz bir muhalefet vardı. Bilhassa ana muhalefetin hali evlere şenlikti. Her şeyden evvel özgürlüklerle arası iyi olmayan bir muhalefetti bu. Sivil-asker ilişkiler, başörtüsü yasağı, Kürt meselesi, Alevi meselesi, gayrimüslim azınlıkların hukuki durumlarının iyileştirilmesi ya da idari yapının adem-i merkezileştirilmesi gibi kangrenleşmiş sorun alanlarındaki her türlü demokratik girişime otomatik olarak karşı çıkıyordu.
Muhalefet âdetâ yel değirmenleriyle savaşıyordu. Halkın gerçek gündeminde yer almayan konuları bir hayat memat meselesine dönüştürüyor, bütün muhalefetini bunun etrafında örüyor ama insanların yaralarına merhem olabilecek tek bir kelime etmiyordu. Siyaset dışı unsurlardan medet umuyor, demokratik sisteme müdahale girişimlerine göz kırpıyordu. Ezcümle, ortada halkın iktisaden ve siyaseten kendisine bel bağlamasını kendi elleriyle imkânsızlaştıran bir muhalefet tipi vardı.
Tablo böyle olunca, AK Parti’nin -- yerel, genel veya halk oylaması fark etmez -- girdiği bütün seçimleri kazanması kaçınılmaz oluyordu. Ancak bundan da ders çıkarılmıyor, muhalefet yenilginin faturasını kendisine değil halka kesiyordu. Her seçimde sırtının yerden kalkmamasının nedeni kendi yanlışları olamazdı. Sebep, halkın bilinçsizliği ve cehaletiydi; halkın beş kilo makarnaya ve iki torba kömüre oyunu satmasıydı. Oysa halk bir aydınlansa, bir cehaletinden sıyrılsa hakikati görecek ve fevç fevç muhalefet saflarına katılacaktı.
Merkezde kimlik değişimi
Seçmenlerin tercihleri böyle bir okumaya tabi tutulduğundan, sandık her kurulduğunda AK Parti uzak ara zafer ipini göğüslüyor, muhalefet ise arkadan nal topluyordu. Ancak bir süredir bu dengede, AK Parti adına menfi, muhalefet adına ise müspet bir değişim gözlemleniyor. İki noktaya temas edilebilir bu meyanda.
Birincisi, AK Parti çevrenin partisiydi. Misyonu, çevrenin özgürlük ve eşitlik taleplerini merkeze taşımaktı. Üstlendiği görev zorlu bir mücadeleyi gerektiriyordu. Nitekim AK Parti bu yolda müesses nizamla çetin bir kavga verdi. Kavgayı verirken farklı toplumsal kesimleri arkasına aldı, onları da bu mücadelenin bir parçası kıldı ve bu sayede iktidar koltuğundan düşmeden durabildi.
Fakat aradan geçen sürede merkez, AK Parti’yi kendine çekti. Daha önce Demokrat Parti ve Anavatan Partisi’nde de görüldüğü üzere, bu kez merkezin değerlerini AK Parti topluma dayattı. Böylece, çevredeyken özgürlük ve eşitlik söylemlerini dilinden düşürmeyen AK Parti, merkezde yasakçı ve vesayetçi bir kimlik edindi.
Yerel yönetimlere bakış, bu kimlik değişiminin en net görülebileceği alanlardan biri. Herhalde 2004’te hazırladığı Kamu Yönetimi Reformu Tasarısı’nda merkezin yetkilerini sınırlayan ve yerelin yetkilerini alabildiğince artıran AK Parti ile 2020’de belediyelerin salgında mağdur olan vatandaşlara yardım çabalarını sabote eden ve bunu “devlet içinde devlet olma çabası” olarak niteleyen AK Parti’nin aynı parti olduğu söylenemez. İkisi arasında dağlar kadar fark var.
Halkla kavga etmeyi bırakmak
İkincisi, AK Parti’deki bu negatif görüntüye karşılık, muhalefette nisbeten olumlu bir görüntünün belirmesidir. Muhalefet halka kavga etmeyi bıraktı; CHP, bir türlü temas edemediği dindar-muhafazakâr kitle ile arasındaki buzları eritmeye çalıştı. Meselâ Kılıçdaroğlu, ülkenin onca sorunu varken CHP’nin başörtüsü yasağını savunmasını büyük bir yanlış olarak niteledi. Yakıcı sorunlara odaklandı. Gerginlik siyasetinin kendi zararına neticeler ürettiğini gördü, daha yumuşak ve uzlaşmacı bir dile yöneldi. Salt eleştirmekle kalmadı, çeşitli sorunlara yönelik öneriler sundu. Birbirinden son derece farklı muhalefet partilerini seçimde iş görebilecek bir çatı altında tutmayı başardı.
İktidar ve muhalefet kanatlarındaki bu değişim, 31 Mart yerel seçimlerine direkt tesir etti. AK Parti, gerek büyük bir sembolik değere sahip olan ve gerekse iktidar ağının devamı için büyük bir önem arz eden büyükşehir belediyelerini kaybetti. Muhalefet, Türkiye’nin ekonomik, siyasi ve kültürel hayatını biçimlendiren merkezlerde iş başına geldi. Belediyelerde gösterilecek performans, muhalefetin ülke yönetimine ne kadar hazır olup olmadığını göstermesi bakımından önem taşıyordu.
Boşa çıkan anlatı
AK Parti’nin muhalefetin elindeki belediyelere göz açtırmama gayretini bu bağlamda değerlendirmek gerekir. Zira AK Parti’nin muhalefete yönelik argümanlarından en önemlisi “Bu muhalefet iki tane koyunu güdemez” propagandasıydı. AK Parti, bahusus kendi seçmenlerine, sürekli ülke yönetiminin beceriksiz bir muhalefete bırakılamayacağını anlattı. Muhalefet sürekli şikâyet ederdi ama hiçbir icraat yapamazdı. Elinden bir iş gelmeyen, yapılanı da kötüleyen bir muhalefetten uzak durmak gerekirdi.
Dolayısıyla iktidar, bu nedenle belediyeleri iş göremez hale getirmeye uğraşıyor. Yardımlarla halka ulaşmanın siyasi faydasının muhalif belediyelere yazılmasını istemiyor. Çünkü muhalefetin belediyelerde başarılı olması halinde “koyun güdemezler” anlatısının boşa çıkacağından korkuyor. Fakat korkunun pek bir faydası yok; görünen o ki, muhalefet artık koyunları güdebiliyor ve iktidarın telâşla muhalefetin önünü kesmek için yaptıkları da dönüp kendi kalesine gol oluyor.
(*) Kürdistan 24, 29.04.2020
https://www.kurdistan24.net/tr/opinion/6677bbed-241a-4897-9d56-c45238ba9095
Yazarlar
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİÖcalan’ın 7 dakikası 10.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçHalk TV ve Sözcü TV'nin karartılması hakkında 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025